Çoban,kır, dağ, orman, yayla, köy hayatını, doğal güzellikleri, manzaraları
ve bunlara duyulan özlemleri anlatan şiirlere “pastoral şiir” denir.
Bu şiirin kurucusu eski Yunan edebiyatında Theokritos (M.Ö. 3. yüzyıl)'tur.
Latin edebiyatında Virgillius da bu türde şiirler yazmıştır.
Edebiyatımızda Abdülhak Hamit’in “Sahra”, Faruk Nafiz’in "Çoban Çeşmesi”,
Ahmet Kutsi Tecer’in “Yağmur Duası”, Kemalettin Kamu’nun “Bingöl Çobanları” bu
türün en güzel örnekleri arasındadır.
Batı edebiyatlarında doğrudan doğruya kır hayatının güzelliğini işleyen kısa
pastoral şiirlere “idil” denir. Bu şiirlerde şair, doğa karşısındaki
duygulanmasını anlatır.
Batı edebiyatlarında birkaç çobanın kır hayatı, aşk gibi konular üzerinde
karşılıklı konuşmaları tarzında yazılan pastoral şiirlere “eglog” denir.
Pastoral şiir; monolog biçiminde ise idil, diyalog biçiminde ise eglog adını
alır.
Bir çoban öldüğünde arkasından arkadaşlarının söylediği ağıtlar vardır;
bunlara “eleji” denir.
PASTORAL ŞİİR ÖRNEKLERİ
Küçük bir lavanta çiçeği
Sarışın arı
Ve alabildiğine gelincik
Düşünmeden sevdiğimiz bu anda
Birdenbire başlayan
gökyüzü
(Oktay Rifat)
Daha deniz görmemiş bir çoban çocuğuyum
Bu dağların eskiden aşinasıdır
soyum
Bekçileri gibiyiz, ebenced buraların
Bu tenha derelerin, bu vahşi kayaların
Görmediği gün yoktur sürü peşinde bizi
Her gün ayrı pınardan, doldurup
testimizi
Kırlara açılırız çıngıraklarımızla
(Kemalettin Kamu)
Bahar olsun da seyredelim
Nasıl süsler bayırları
Zümrüt gibi çayırları
Yüze
gülen o incecik
Gelin yüzlü papatyalar
Altın gözlü papatyalar
(Tevfik Fikret)
Dağlar orman, tepeler bağ, ovalar hep tarla
Koca mera dolu baştan başa sağmallarla
Köylünün kırları tutmuş yayılırken davarı
Sökemezsin, sarar âfakını yün dalgaları
(Mehmet Âkif Ersoy)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.