Leyla ve Mecnun
18. Etkinlik
Okuduğunuz hikâyede anlatılan olayların yaşanması mümkün müdür? Örnekler göstererek tartışınız. Sonuçları defterinize yazınız.
Metindeki
olayların tıpa tıp yaşanması mümkün değildir. Çünkü metnin bazı
yerlerinde olağanüstülükler var. Ama metindeki olayların bazılarının
benzerleri yaşana bilir. Örneğin:
Bir saf kız oturdı bir saf oğlan Cem' oldı behişte hûr u gılmân
Oğlanlara kızlar olsalar yâr Aşkda bulunur revâc-ı bâzâr
Mecnun
çölde, ahularla, ceylanlarla, güvercinlerle arkadaşlık eder. Gittikçe
Leyla'dan çok, aşkın büyüsüne tutulur. Nitekim babası onu
iyileştirebilmek için Kabe'ye götürünce Mecnun aşk derdini daha da
çoğaltması için Allah'a dua eder. Duası kabul edilir ve Kays artık bütün
vaktini çöllerde geçirmeye başlar. Ötede, Leyla da aşkın ıstırabı
içinde perişandır.
19. Etkinlik
Yardımcı düşünceler
|
Olay örgüsü
|
Aşk acısı insana ıstırap verir.
Sevgi her gücün anahtarıdır.
Seven insan sevdiği için her zorluğu göze alabilir.
Gerçek sevgi İlahi sevgidir.
İnsan ancak sevdiği kadar vardır.
|
Leyla ile Mecnunun okula başlaması
Leyla ile Mecnun’un aşklarının Leyla’nın annesinin öğrenmesi
Leyla’yı annesinin okula göndermemesi
Leyla’yı okulda bulamayan Mecnun’un çöllere gitmesi
Kays’ın babasının Leyla’yı istemsi ve Leyla’nın ailesinin Leyla’yı vermemesi
Leyla’nın evden kaçıp çölde Kays’ı bulması
Mecnun’un çölde hayvanlarla dostluk kurması
Mecnun’u babasının Kabe’ye götürmesi
Nevfel’in
Mecnun’un haline acıması ve Leyla’yı ailesinden zorla alıp Mecnun’a
getirmek istemesi; ancak yapılan savaşta yenilmesi
Leyla’nın İbni Selam ile evlenmesi
Mencun’un Zeyd’den Leyla’nın evlendiğini duyması
Mecnun’un ahının tutup İbni Selam’ın ölmesi
Leyla’nın çölde Mecnun’u araması
Mecnun’un Leyla’nın kadınlığını ve maddi varlığını unutması
Mecnun’un ilahi aşka ermesi
Leyla’nın üzüntüsünden ölmesi
Mezarı başında Mecnun’un ölmesi
Zeyd’in rüyasında Leyla ile Mecnun’un kavuştuğunu görmesi
|
20. Etkinlik
Okuduğunuz
mesnevide verilmek istenen mesaj nedir? Verilmek istenen mesajla olay
örgüsü ve kişiler arasında nasıl bir bağ vardır? Açıklayınız.
Okuduğumuz
mesnevide verilmek istenen mesaj “İnsan sevdiği şeyleri kaybetmemek
için yaptığı mücadelede yenik düştüğünde gerçek sevgiyi ve sevgiliyi
bulabilir.” Şeklinde olabilir. Çünkü metnin tamamında Mecnun ve Leyla
birbirine kavuşmak için mücadele ediyor. Sonunda kavuşma imkânı
buluyorlar. Ama Mecnun gerçek sevgili olan Allah’ı bulmuştur.
Buluşmaları ahrete kalıyor. Olaylar da bu mesaj etrafında
şekillenmiştir.
21. Etkinlik
Leyla ve Mecnun mesnevisinin temel ve yardımcı karakterlerini belirleyiniz. Bu karakterlerin metindeki işlevini belirtiniz.
Yardımcı karakterler
|
Temel karakterler
|
Karakterlerin işlevi
|
Nevfel, İbni Selam, Zeyd
|
Leyla, Mecnun
|
Karakterler
metnin vermek istediği mesajı dinleyicinin zihninde somutlaştırır.
Biz sevgi ve aşk kavramlarını bu karakterler sayesinde öğreniyoruz.
|
22. Etkinlik
23. Etkinlik
a. Metinde mekân ve zaman nasıl anlatılmıştır? Mekânın ve zamanın işlevi nedir? Belirtiniz.
Mekân
|
Zaman
|
Nasıl anlatıldığı
|
Mekânın ve zamanın işlevi
|
Metinde mekan isimleri geçmekte ancak mekanlar ayrıntılı olarak verilmemektedir.
|
Metnin zamanı
belirsizdir. Ancak metinde sabah, akşam, biraz sonra gibi zamanı
çağrıştıran ifadeler vardır. Ama tam bir zaman ifadesi yoktur.
|
Zaman ve mekanlar ayrıntıya girilmeden sadece isimleri verilerek anlatılmıştır.
|
Mekan
ve zaman olay çevresinde oluşan edebî metinlerin yapı unsurlarının
ana ögelerindendir. Metinde mutlaka bir mekan ve zaman vardır. Metin bu
mekan ve zaman üzerine şekillenir.
|
b.
Metinde geçen mekânların gerçekliğini, bunların benzerlerinin
yeryüzünde bulunup bulunamayacağını tartışınız. Sonuçları sözlü olarak
ifade ediniz.
Metinde en bilindik yer Kabe’dir. Burası ise yeryüzünde vardır. Ancak çöl deniyor. Ama bu çölün nerede olduğu belli değildir.
24. Etkinlik
Kişi, zaman, mekân ilişkisiyle ilgili düşüncelerinizi yazınız.
Metindeki
kişiler uygun bir zaman ve uygun bir mekan içinde verilmiştir. Buda
hikâyenin vermek istediği mesajla uygunluk içerisindedir. Metnin
yapısına ters bir mekan ve zaman yoktur.
25.Etkinlik
Leyla ve Mecnun hikâyesi neden mesnevi nazım şekliyle yazılmıştır? Açıklayınız.
Divan
edebiyatında nesir neredeyse hiç gelişmemiştir. Şairler anlatacakları
uzun olayları hem yazımı kolay olduğu için hem de her beytin kendi
arasında kafiyelenmesinden dolayı mesnevîyi seçmişlerdir. Aynı zamanda
mesnevîlerde beyit sınırlaması da yoktur.
Sözlük
anlamı ikişer ikişer anlamında, iki mısralık nazım birimidir. Mesnevî,
aslı Arapça olmasına rağmen Arapçada kullanılmayan bir kelimedir.
Edebiyatta her beyti kendi arasında kafiyeli, iki beyitten binlerce
beyte kadar uzanan nazım şeklinin adıdır. Beyitlerin ayrı ayrı kafiyeli
olması yanında her beytin anlamının kendi içinde tamamlanması ve öteki
beyitlere geçmemesi gerekir. Ancak beyitler arasındaki konu birliğine
de dikkat edilir. Mesnevî beyitlerinin kafiyeleri bağımsız olduğundan
uzun hikâyelerin yazılmasına elverişli bir nazım şeklidir. Destanlar,
uzun aşk hikâyeleri, didaktik, dinî ve ahlâkî konular ve ansiklopedik
bilgiler veren eserler mesnevî şeklinde yazılmışlardır.
26.Etkinlik
İncelediğiniz mesneviden alınan aşağıdaki beyit ve bentlerin kafiye örgüsünü ve kafiyelerini gösteriniz.
Mısra örgüsü
|
kafiyeleri
|
aa-bb-cc-dd
|
Mesnevide genel olarak tam ve zengin kafiye kullanılmıştır.
1. Beyit: “em”ler tam kafiye
2. Beyit: “an”lar tam kafiye
3. Beyit: “âr”lar zengin kafiye
4. Beyit: “âz”lar zengin kafiye
|
27. Etkinlik
a.Metnin temasıyla ilgili çıkarımlar yapınız. Sınıfça karar verdiğiniz en doğru temayı tahtaya
yazınız.
yazınız.
b.Metnin temasının evrenselliğini tartışınız. Evrensel temalara örnekler veriniz.
c.Temanın yazıldığı dönemdeki önemini ve değerini belirtiniz.
28. Etkinlik
a. İncelediğiniz şiirin temasının, insana özgü gerçekliği nasıl ifade ettiğini belirtiniz. Sonuçları
tahtaya çıkarak arkadaşlarınızla paylaşınız.
tahtaya çıkarak arkadaşlarınızla paylaşınız.
b. Temanın sosyal yapı, duyuş ve düşünüş ile ilişkisi var mıdır? Örnek vererek açıklayınız.
29. Etkinlik
Metnin bağlı olduğu geleneği belirtiniz. Metinden geleneğin etkisini gösteren örnekler veriniz.
Metnin bağlı olduğu gelenek
|
Geleneğin etkisine örnekler
|
Metnin bağlı olduğu gelenek mesnevî gelenğidir.
|
Aruzla
yazılması, beyitler halinde olması, her beytin kendi içinde kafiyeli
olması, olay anlatması, dilinin süslü olması, edebi sanatların
kullanılması geleneğin özellikleridir.
Her kirpiği bir hadeng-i hûnrîz
Peykân-ı hadengi gamze-i tiz
Deryâ-yı belâ cebîn-i pâki
Çîn-cünbiş-i mevc-i sehmnâki
|
30. Etkinlik
a.
Hikâyenin anlatma, tasvir ve tahlil bölümlerini bulunuz. Bu bölümlerde
dil hangi özellikleriyle kullanılmıştır? Örneklerle gösteriniz.
b. Anlatıcının bakış açısını ve özelliklerini belirtiniz.
Dil ve özelliklerine ait örnekler
|
Anlatma, tasvir ve tahlil bölümlerinden örnekler
|
Anlatıcının bakış açısı ve özellikleri
|
Dili süslü ve ağdalıdır.
Her kirpiği bir hadeng-i hûnrîz
Peykân-ı hadengi gamze-i tiz
Deryâ-yı belâ cebîn-i pâki
Çîn-cünbiş-i mevc-i sehmnâki
|
Mektebde anunla oldı hemdem
Bir nice melek-misâl kız hem
Bir saf kız oturdı bir saf oğlan
Cem' oldı behişte hûr u gılmân
Oğlanlara kızlar olsalar yâr
Aşkda bulunur revâc-ı bâzâr
|
Bakış
açısı İlahî bakış açısıdır. Anlatıcı kahramanların bütün özellikleri
bilmekte, olaya başından sonuna kadar hakim durumdadır.
|
31. Etkinlik
Altı çizili kelimelerden hareketle Leyla ve Mecnun mesnevisinin dil özelliklerini belirleyiniz.
Ebrûsı hamı belâ-yı uşşak
Hem cüft letafet içre hem tâk
Her kirpiği bir hadeng-i hûnriz
Peykân-ı hadengi gamze-i tiz
Deryâ-yı belâ cebin-i pâki
Çin-cünbiş-i mevc-i sehmnâki
Çeşm-i siyehine sürmeden âr
Hindûsına hem-giriftâr
Ruhsârma reng-i gözeden neng
Hergiz ana gâze vermemiş reng
Mesnevilerde
Arapça ve Farsça kelimeler sıkça kullanılmıştır. Yine Türkçe de olmayan
tamlamalar göze çarpmaktadır. Altı çizili olan kelimelerden yabancı
olanları bugüne kadar hiç değişmeden gelebilmiştir.
32. Etkinlik
Leyla ile Mecnun hikâyesini yorumlayınız ve metnin sizde uyandırdığı hisleri aşağıya yazınız.
Hissettiklerim
33. Etkinlik
a. Okuduğunuz mesneviden hareketle Fuzûlî'nin fikrî ve edebî yönüyle ilgili çıkarımlar yapınız.
1-FUZÛlî
Fuzûlî, Azeri asıllı Türk divan
şairidir. Asıl adı Mehmet oğlu Süleyman'dır. Öğrenimi hakkında kesin
bir bilgi olmayıp, eserlerinden İslamî bilimler ve dil alanında çok iyi
bir eğitim aldığı anlaşılmaktadır. Türkçe divanının önsözünde “Bilimsiz
şiir temelsiz duvar gibidir, temelsiz duvar da değersizdir.” demektedir.
Türkçe divanındaki şiirlerini Azeri lehçesinde yazmıştır. Aynı zamanda Arapça ve Farsça
divanlarından bu dilleri de çok iyi bildiği anlaşılmaktadır.
Eserlerinde kullandığı dil dönemindeki divan şairlerine göre daha sade,
anlaşılır bir Türkçedir. Halk deyişlerinden bolca yararlanmıştır.
Bedensel
zevklerden ziyade tasavvufî bir aşk, ehlibeyte duyulan özlem, ayrılık
acısı şiirlerinin konusunu teşkil etmiştir. Duygu ve düşüncelerini çok
içten ve lirik bir şekilde ifade etmeyi kolayca başarmıştır. Bu açıdan
bakıldığında Türk şiirinde karşılaştırılabileceği tek şair Yunus
Emre'dir. Leyla ve Mecnun mesnevîsi aynı konuda yazılmış (Arapça ve
Farsça dahil) en iyi mesnevîlerden biridir.
İran
şiirinden Hafız, Türk şiirinden ise Nesimî ve Nevâî çizgisini en
başarılı şekilde kemale erdirmiştir. Kendisinden sonra gelen bütün divan
şairlerini etkilemiştir.
Kanuni'nin Bağdat'ı fethinden sonra (1534)
padişaha kasideler sunmuştur. Padişah tarafından beğenilen kasideler
karşılığında 9 akçelik maaşla ödüllendirilmiştir. Maaşını alamayınca
Şikayetnãme'yi yazmıştır. Şikayetnãme Fuzuli'nin en önemli eserlerinden
biridir. Şikâyetnâmesinde Fuzuli şöyle der: “Selam verdim rüşvet
değildir diye almadılar.
Hüküm gösterdim faydasızdır diye mültefit olmadılar.”
Hüküm gösterdim faydasızdır diye mültefit olmadılar.”
b. Eserle şair arasında nasıl bir bağ vardır? Belirtiniz.
34. Etkinlik
Aşağıdaki konularla ilgili hazırladığınız sunumu arkaşlarınızla paylaşınız.
- Halk hikâyeleri ve mesnevilerin yapısı, teması ve edebî değeri
- Halk hikâyelerinin konusundan hareketle film yapılıp yapılamayacağı
- Halk hikâyeleri anlatan meddahların, günümüz şovmenleriyle ilgisi
- Halk hikâyeleri ve mesnevilerin çağdaş anlatılardaki yeri
ANLAMA VE YORUMLAMA
35. Etkinlik
a. Dört gruba ayrılınız. İşlediğiniz metinleri ahenk, tema, dil ve gerçeklik yönünden aşağıdaki tabloda karşılaştırınız.
|
Leyla ve Mecnun Mesnevisi
|
Süheyl ü Nev- bahâr Mesnevisi
|
Ahenk (ses-ritim)
|
Aruz ölçüsü, tam ve zengin kafiye, aa-bb-cc.. kafiye örüsü
|
Aruz ölçüsü, tam ve zengin kafiye, aa-bb-cc.. kafiye örüsü
|
Tema
|
Aşk, sabır, ayrılık
|
Aşk, sabır, ayrılık
|
Dil
|
Süslü ve ağdalı bir dil
|
Süslü ve ağdalı bir dil
|
Gerçeklik
|
Gerçeklik kurgulanmış, olağanüstülükler eklenmiştir.
|
Gerçeklik kurgulanmış, olağanüstülükler eklenmiştir.
|
|
Kerem ile Aslı Hikâyesi
|
Dede Korkut Hikâyeleri
|
Ahenk (ses-ritim)
|
Kısa cümleler, vurgu ve tonlama, manzum parçalar ahenk oluşturmuştur.
|
Kısa cümleler, vurgu ve tonlama, manzum parçalar ahenk oluşturmuştur.
|
Tema
|
Aşk
|
Doğruluk, temizlik, kahramanlık…
|
Dil
|
Sade ve anlaşılır, nazım-nesir karışık bir anlatım
|
Sade ve anlaşılır, nazım-nesir karışık bir anlatım
|
Gerçeklik
|
Gerçeklik kurgulanmış, yer yer bu gerçekliğie olağanüstülükler eklenmiş
|
Gerçeklik kurgulanmış, yer yer bu gerçekliğie olağanüstülükler eklenmiş
|
b.
Sınıfa getirdiğiniz metinleri inceleme bölümündeki metinlerle ahenk,
tema, dil ve gerçeklik yönüyle karşılaştırınız. Sonuçları sözlü olarak
ifade ediniz.
36. Etkinlik
a.
Kerem ile Aslı hikâyesi ile Leyla ve Mecnun mesnevisinin temel
karakterlerini; kişilik özellikleri, insana özgü gerçeklik ve aşk
anlayışları yönüyle aşağıdaki tabloda karşılaştırınız.
|
Kerem ile Aslı
|
Leyla ve Mecnun
|
Kişilik özellikleri
|
Birbirlerini çok seviyorlar. Kavuşmak için her türlü gayreti gösteriyorlar. Kavuşamıyorlar.
|
Birbirlerini çok seviyorlar. Kavuşmak için her türlü gayreti gösteriyorlar. Kavuşamıyorlar.
|
İnsana özgü gerçeklik
|
İnsana özgü olan sevgi gerçeğini üzerlerinde taşıyorlar
|
İnsana özgü olan sevgi gerçeğini üzerlerinde taşıyorlar
|
Aşk anlayışları
|
İdealize edilmiş bir aşk anlayışları vardır.
|
İdealize edilmiş bir aşk anlayışları vardır.
|
b. Yaşayan halk hikâyeciliği geleneğinin özelliklerini belirtiniz.
DEĞERLENDİRME
a. Aşağıdaki Leyla ve Mecnun hikâyesiyle ilgili verilen cümlelerin başına doğru ise (D), yanlış
ise (Y) yazınız.
ise (Y) yazınız.
(D ) Mecnun'un beşerî aşktan ilahi aşka yükselişini anlatır.
(D ) Leyla ile Mecnun hikâyesinde murabba nazım şekliyle yazılmış bölümler vardır.
(Y) Hikâyenin anlatıcısı kahramanlardan biridir.
(D ) Fuzûlî kendi aşk anlayışını yansıtır.
(Y ) Hikâyede olaylar olağanüstü yerlerde geçmektedir.
b. Aşağıda "Kerem ile Aslı" ve "Leyla ve Mecnun" hikâyesiyle ilgili verilen cümlelerin başına doğru ise (D), yanlış ise (Y) yazınız.
(D ) Leyla ve Mecnun'un yazarı bellidir. Kerem ile Aslı anonimdir.
(D ) Leyla ve Mecnun mesnevi nazım biçimiyle yazılmıştır. Kerem ile Aslı nazım - nesir karışıktır.
(D ) Leyla ve Mecnun'da bir kısım olaylar çölde geçer. Kerem ile Aslı'nın olayı birçok şehirde geçer.
(Y ) Leyla ve Mecnun, Kerem ile Aslı'dan sonra yazılmıştır.
(D ) Bu hikâyeler yüzyıllardır meddahlar tarafından anlatılır.
c. Aşağıdaki cümleler hangi hikâyede geçmektedir?
1. Isfahan şahının oğludur. (Aslı ile Kerem
2. İlk defa mektepte karşılaşmışlardır. (Leyla ile Mecnun)
3. Aşkı uğruna Müslüman olmuştur. (Aslı ile Kerem)
4. İbni Selam adında bir zenginle evlenir. (Leyla ile Mecnun)
5. Beşerî aşktan ilahi aşka yükselir. (Leyla ile Mecnun)
6. Kayseri'ye uğrar. (Aslı ile Kerem)
7. Kabe'de dua eder. (Leyla ile Mecnun)
8. Ah çekip yanarak kül olur. (Aslı ile Kerem)
d. Aşağıdaki çoktan seçmeli soruları cevaplayınız.
1. Aşağıdakilerden hangisi "Leyla ve Mecnun" hikâyesinin olaylarından biri değildir?
A) İlk defa mektepte görüşmeleri
B) Annesinin Leyla'yı okula göndermemesi
C) Mecnun'un çöllere düşmesi
D) Babasının Mecnun'u bularak ona nasihat etmesi
E) Nevhel'in savaş sırasında Leyla'nın kabile-
sinden yana olması
sinden yana olması
2. Leyla ve Mecnun hikâyesiyle ilgili aşağıda verilen yargılardan hangisi yanlıştır?
A) Nazım birimi beyittir.
B) Her beyit kendi arasında kafiyelidir.
C) Aruz ölçüsüyle yazılmıştır.
D) Mesnevi nazım biçiminde yazılmıştır.
E) Beyit sayısı sınırlıdır.
3. I. Hikâyenin anlatıcısı belli değildir.
II. Ne zaman ortaya çıktığı tam olarak
bilinmez.
bilinmez.
III. Tamamen mensur şekilde yazılmıştır.
Kerem ile Aslı hikâyesiyle ilgili cümlelerden doğru olanlar hangi şıkta bir arada verilmiştir?
A) Yalnız I B) Yalnız II C) I ve II
D) I ve III E) II ve III
4. Aşağıdaki yargılardan hangisi halk hikâyelerinin özelliklerinden değildir?
A) Olağanüstü olaylara ve kişilere rastlanır.
B) Aşk, kahramanlık, yiğitlik konularını işler.
C) Manzum ve mensur ifadeler bir aradadır.
D) Halk hikâyeleri yüzyıllar boyu meddahlar tarafından anlatılır.
E) Ortaya çıktıkları dönemde yazıya geçirilmiştir.
5. Aşağıdaki yargılardan hangisi mesnevilerle halk hikâyeleri arasındaki farklardan biri değildir?
A) Mesneviler bir kişi tarafından yazılır, halk hikâyeleri anonimdir.
B) Mesneviler manzum olarak yazılır, halk hikâyelerinde manzum-mensur ifadeler bir aradadır.
C) Mesneviler divan edebiyatının, halk hikâyeleri halk edebiyatının ürünleridir.
D) Mesnevilerde Arapça ve Farsça kelimelere yer verilir. Halk hikâyelerindeyse halk dili kullanılır.
E) Halk hikâyeleri Anadolu'da ortaya çıkmıştır. Mesneviler Türk edebiyatına İran'dan geçmiştir.
6.Aşağıdakilerin hangisi bir aşk hikâyesi değildir?
A) Ferhat ile Şirin
B) Vamık ile Azra
C) İskendername
D) Âşık ile Garip
E) Tahir ile Zühre
7. Halk hikâyelerinin edebiyatımızdaki yerini ve önemini belirten kısa bir paragraf yazınız.
HALK HİKÂYESİ
Halk
hikâyesi, "âşık" adı verilen saz şairlerinin anlattıkları hikâyelerdir.
Bu çeşit hikâyeler, yerleşik hayata (şehir, kasaba, köy hayatına)
geçildikten sonra, destanların gördüğü işi görmek üzere oluşmaya
başlamış ve zamanla, destanların yerini almıştır. Destanlarda bir
topluluğun ve o topluluk başındaki hükümdarın meydana gelişi, topluluk
içindeki çeşitli birliklerin kendi aralarında çarpışarak tek bir yönetim
altında birleşmeleri, daha sonra dış ülkeleri ele geçirmeleri, bu arada
doğa ve doğa-üstü kuvvetlerle uğraşmaları v.b. anlatılır. Yerleşik
hayat başladıktan sonra ortaya çıkan halk hikâyelerinde ise, şehir,
aile ve toplum için çatışmalar konu olarak alınır. Destanlardaki soylu
kişilere karşılık, halk hikâyelerinde tüccarlar, zanaatçılar,
sanatçılar, halktan kişiler, din adamaları v.b., olayların baş kişisi
olur. Bu hikâyelerde de doğa-üstü kuvvetlere (Hızır vb.) ve olağan-üstü
olaylara (hayvanların, derelerin vb konuşması, işe karışması, hikâye
kişisinin Tanrıya duasıyla herhangi bir engelin ortadan kalkması vb.)
geniş ölçüde yer verilir.
Halk hikâyesi, nazım ve nesir katışığı eserlerdir. XV. yüzyıl başlarında yazıya geçtiği sanılan, fakat daha önceki yüzyıllarda oluştuğu anlaşılan Dede Korkut Hikâyeleri, bu türün elimizdeki ilk örneğidir.
Destanların,
ya da birtakım olaylar üzerine yakılan türkülerin oluşumu gibi, halk
hikâyelerinin oluşumu da çoğu zaman geçmiş bir olaya, yaşamış bir
kişinin hayatına bağlıdır (Ercişli Emrah'ın yaşamış bir saz şairi olduğu, Köroğ1u ile arkadaşlarının da XVI. yüzyıl
sonlarındaki Celâli eşkıyaları arasında adının geçtiği biliniyor).
Bunlara benzetme yoluyla, ya da masallardan yararlanılarak hayalsi
hikâyelerde yaratılmıştır. Halk hikâyelerinin oluşumunda gerçek
olayların, masalların payı olduğu gibi, İran yoluyla gelmiş bulunan
Arap, Hint ve Fars hikâyelerinden (Bin Bir Gece, Kırk Vezir, Tuti-nâme v.b.), bu arada Divan edebiyatındaki ünlü mesnevî konularından da (Leylâ ile Mecnun, Ferhat ile Şirin, Yûsuf ile Zü1eyhâ v.b.) yararlanılmıştır.
Halk
hikâyeciliği geleneğinde bir yandan eski hikâyeler ustadan çırağa,
ağızdan ağıza, kuşaktan kuşağa geçerek sürüp giderken bir yandan da yeni
olaylardan yeni hikâyeler düzenlenmiş, bunlar da ustadan çırağa geçme
yoluyla yaşamaya başlamıştır. Destanların olduğu gibi hikâyelerin de
kuşaktan kuşağa aktarılarak sürdürülmesi geleneğinin yazıya geçmiş en
eski belgesini Dede Korkut Kitabı'ndaki Deli Dumrul hikâyesinin sonunda görüyoruz:
"Bu boy Deli Dumrul'un olsun, benden sonra alp ozanlar söylesin, alnı açık cömert yiğitler dinlesin."
Sözlü gelenekte yüzyıllarca ağızdan ağıza sürüp gelen hikâyelerden birkaçı somadan yazıya geçmiş, kimileri de ancak XIX. yüzyılın sonlarına doğru basılmıştır.
Halk hikâyeleri, hikâyeci-âşıkların da bölüşüne göre, konuları bakımından başlıca üç bölüme ayrılır: Kahramanlık Hikâyeleri, Aşk hikâyeleri ve Dinî Hikâyeler.
Savaş, dövüş, kabadayılık, babayiğitlik vb. olaylarını işleyen hikâyeler birinci bölüme girer (Dede Korkut hikâyeleri, XVI. yüzyıldan sonra oluşan Köroğlu hikâyeleri vb.); bu yoldaki hikâyelerde eski destan geleneğinin izleri görülmektedir.
Aşk olaylarını işleyen hikâyeler ikinci bölüme girer. Bunların bir bölümü, kimliği bilinen kişilerin (saz şairlerinin, ya da başkalarının) hayatları üzerine kurulmuştur (Âşık Garip, Kerem ile Aslı, Emrah ile Selvi Han vb.);
bir bölümü ise, kimliği bilinmeyen hayalsi kişiler üzerine kurulmuştur
(Elif ile Mahmut vb.). Bu yoldaki hikâyelerde, birbirine kavuşmak
isteyen bir kızla bir erkeğin kavuşmalarını önleyen din ayrılığı (Kerem ile Aslı), sınıf ayrılığı (Emrah ile Selvi Han vb.), servet eşitsizliği (Arzu ile Kamber vb.) gibi toplumsal engellerle savaşmaları anlatılır.
Dinî hikâyeler ise, tarihe mal olmuş
kahramanları veya dinsel açıdan önemli kabul edilen erdemli
kişileri konu edinen halk hikâyeleridir. Hayber Kalesi, Kan Kalesi, Battal Gazi, Danişment Gazi, Hz. Ali gibi şahısların üzerine kurulmuş hikâyelerdir.
kahramanları veya dinsel açıdan önemli kabul edilen erdemli
kişileri konu edinen halk hikâyeleridir. Hayber Kalesi, Kan Kalesi, Battal Gazi, Danişment Gazi, Hz. Ali gibi şahısların üzerine kurulmuş hikâyelerdir.
Halk
hikâyeleri, genellikle kasaba ve köylerde uzun kış gecelerinde,
ramazan gecelerinde, düğünlerde ve başka nedenlerle yapılan
toplantılarda anlatılır. Bir hikâyenin anlatımı, konunun uzunluğuna,
hikâyeci-âşıkların gücüne, dinleyicilerin ilgisine göre, her bir
toplantı dört beş saat olmak üzere, 3-7 gece, hatta kimi zaman daha da
uzun sürer. Hikâyecinin, yere ve zamana göre, asıl konuya eklediği
başka olay ve menkıbelere "karavelli" adı verilir. Yukarıda da işaret
ettiğimiz gibi, nazım ve nesir katışığı olan bu hikâyelerde olaylar
nesirle anlatılır; ancak, coşkulu yerlerde hikâyeci-âşık "telle
söylemeyi dille söylemeye" yeğ sayar. Hikâyeci, ayakta dolaşarak,
gerektikçe vücut ve yüz hareketleri yaparak, hikâye kişilerinin konuşma
ve duygu özelliklerini ses taklitleriyle belirterek anlatır, çalar ve
çağırır. Bu bakımdan, halk hikâyesi, şiir, musiki, hikâye ve oyun
özelliklerini kendinde toplamıştır.
Halk
hikâyelerinin kendine özgü bir biçimi, bir düzeni vardır. Kesin
biçimini XVI. ya da XVII. yüzyılda aldığı sanılan bu hikâyeler "Râviyân-ı ahbâr ve nâkılân-ı âsâr ve muhaddisân-ı rüzgâr şöyle rivayet ederler ki..." yolunda
bir söz kalıbıyla başlar; "döşeme" adı verilen ve nesirle söylenen bir
tekerlemeden sonra asıl konuya girilir; "Ustamızın adı Hıdır, elimizden gelen budur" yolunda
bir söz kalıbıyla da sona erer. Hikâyelerin içinde de birtakım söz
kalıpları vardır; bunların en ünlüsü, türkülere başlamadan önce
söylenen: "Aldı Kerem", "Aldı Garip", "Aldı bakalım ne dedi" yolundaki sözlerdir. Bunun en eski örneğini Dede Korkut Kitabı'nda görüyoruz: "Burada Dirsa Han soylamış, görelim Han'un ne soylamış, aydur."
Halk hikâyeleri; Türk, Arap ve İran-Hint Kaynaklı olmak üzere üç grupta toplanır:
Kaynağı Türk olan hikâyeler: Dede Korkut Hikâyeleri, Kerem ile Aslı, Âşık Garip, Emrah ile Selvihan vb.
Kaynağı Arap olan hikâyeler: Yûsuf u Züleyhâ, Leyla ile Mecnun vb.
allah razı olsun bunu yazandan beni sınıfda kalmaktan sözlümün sıfır olmasından kurtardı coook coook saolun
YanıtlaSil