YGS-LYS Türkçe, Türk Edebiyatı Hazırlık - ÇIKMIŞ SORULAR

7 Ağustos 2014 Perşembe

Aganta Burina Burinata Romanının Özeti(Cevat Şakir Kabaağaçlı)

AGANTA BURİNA BURİNATA
Yazarı: Cevat Şakir Kabaağaçlı (Halikarnas Balıkçısı)

1945 yılında yayınlanan roman Halikarnas Balıkçısı’nın eserlerinin genel özelliklerini yansıtmaktadır. Romanda, deniz sevgisi, denizin çekiciliği, denizcilerin yaşadığı zorluklar, güzellikler genel olarak denizdeki hayat bir kahraman aracılığıyla anlatılmaktadır. Eserde, deniz bir başkahraman gibi ele alınmış bu yüzden yayınlandığı zaman büyük ilgi görmüştür. Eser, anı biçiminde kaleme alınmıştır.

Başlıca Kahramanlar:
Mahmut: Romanın başkahramanıdır. Denizci bir ailenin çocuğudur. Babası asla denizci olmasına izin vermez. İçi deniz sevgisiyle dolu olan Mahmut bütün engellere karşı koyar.

Süleyman Kaptan: Mahmut’un babasıdır. Kendisine ait gemiyle geçimini denizden sağlamaktadır. Denizde yaşadığı zorluklar onu denizden soğutmuştur. Ailesini düşünen, çalışkan, merhametli bir kişidir.

Kirpi Halil: Mahmut’un yanında çırak olarak çalıştığı ayakkabıcıdır. Vaktiyle denizcilik yapmış Kirpi Halil, geçmiş günlerinin özlemiyle yaşamakta, deniz tutkusunu içinde yaşatmaktadır.

Fatma: Mahmut’un çocukluk arkadaşı ve ilk aşkıdır. Babasına denizcilikte yardım eder. bu nedenle kendisine Erkek Fatma, denmektedir. Neşeli, hareketli, çalışkan, cesur bir kızdır.

Hakkı Reis: Mahmut’un amcasıdır. Çok cimri, sadece parayı düşünen, yanında çalışanlara hakkını vermeyen, kötü kalpli bir insandır.

Ayşe: Mahmut’un karısıdır. Esmer, güzelce bir genç kızdır. Toprak ağasının zengin kızı olduğundan Mahmut gibi hiç sıkıntı çekmemiştir. Otoriter, acımasız, menfaatçi, paraya çok önem veren, Mahmut’u gerçekten seven bir kişidir.

ÖZET:
Mahmut, babası Süleyman Kaptan ile Milas’a gitmektedir. Milas’a vardıklarında ahbapları Bakkal Fehmi’nin yanına giderler. Bakkal Fehmi, Süleyman Kaptan’ı çok değişmiş bulur. Süleyman Kaptan’ın gözlerindeki neşe ve canlılık kaybolmuştur. Süleyman Kaptan, başından geçen üzücü bir hadiseyi anlatır. Kardeşi Davut’un ölümüne neden olmuştur. Bir süre önce Davut, Süleyman Kaptan’ın kayığına tayfa olarak yazılmıştır. Aynı gün, büyük bir fırtına çıkar, gemideki herkes yere yatar. Davut adeta kendisini feda ederek dümende dimdik geminin yürümesini sağlamaya çalışmıştır. Bu arada rando maçosu, rüzgârda savrularak Davut’un kafasını uçurur. Davut’un başsız vücudu Süleyman Kaptan’ın üzerine düşer, her yere kan bulaşır. Bir süre geçtikten sonra ceset koktuğu için denize atmak zorunda kalırlar. Süleyman Kaptan, bu kazadan dolayı kendisini suçlar. Çünkü onun yeterince sıkı bağlamadığı bir parça, Davut’un ölümüne neden olmuştur. Kardeşinin bir mezarının olmasını bile engelleyen denizi hiç affetmez. Bu yüzden oğlu Mahmut’un hiçbir zaman denizci olmasını istemez. Bakkal Fehmi, olanlara çok üzülür. Bir gün sonra Bodrum’a dönerler.

Süleyman Kaptan, oğlunu Kirpi Halil’in yanına çırak olarak verir. Kirpi Halil’in dükkânı oldukça kasvetli, karanlık, dar bir yerdir. Dükkânın Bahçıvan Nusret Ağa ile Kasım Efendi adlı iki müdavimi vardır. Her ikisi de iyi görememektedir. Nusret Ağa, fakir, pek çok sıkıntı çekmiş bir kişidir. Topal Murat da tıpkı Nusret Ağa gibi hayatın acımasız yüzü ile karşılaşmış biridir. Oğlu Aliş’in hasreti ile yanıp tutuşmakta, oğlunun ölüp ölmediğini bilememektedir. Süleyman Kaptan, oğlunu buraya denizden uzak tutmak amacıyla vermiştir. Oysa Kirpi Halil, deniz sevdalısı bir kişidir ve sürekli denizden söz etmektedir. Tamir ettiği ayakkabıları denizcilik terimlerini söyleyerek Mahmut’a göstermektedir. Mahmut, burada herkesle dost olur. Özellikle Halil’in anlattığı deniz yaşamı onu çok etkilemiştir.  Mahmut, aynı zamanda mahalle mektebine de devam etmektedir. Mektebi ve hocayı hiç sevmemekte, onun ezberletmek istediği metinleri ezberlememekte, bu yüzden hep azar işitmekte, bazen de dayak yemektedir. Mahmut, hoca ders anlatırken deniz hayali kurmaktadır. Komşularının kızı ve yakın arkadaşı Fatma onun bu haline çok üzülmektedir. Bugünlerde Mahmut’u derinden sarsan bir olay meydana gelir.  Hayatı zorluk içinde geçmiş, oğlunun hasretiyle yanan Topal Murat ölmüştür.
Mahmut, yine mektepte falakaya yatırılmıştır. Fatma yanına gelerek babasıyla çıkacağı balığa gelmesini teklif eder. Mahmut büyük bir sevinçle kabul eder. Gece, denizde balık tutmak Mahmut için en güzel olaydır. Babasından zor zar  izin alır ve Fatma, babası Ateşoğlu ile kayıkta özlediği denize kavuşur. Fırtına çıktığı için yeteri kadar balık tutamazlar, karaya da ancak kürek çekerek sabaha doğru ulaşırlar. Mahmut ilk kez, denizin vefasızlığı ile karşılaşır. Mahmut bir kez daha onlarla balığa çıkınca denizin onun için vazgeçilmez olduğunu anlar. Mektebi bırakır. Babası ise denizden nefret etmekte, oğlunun istikbalini düşünmektedir. Mahmut, babasının uzun süreliğine sefere çıkmasından yararlanarak denize çıkmaya devam eder. Küçük amcası, cimri Hakkı Reis’in gemisine yazılır. Özlediği açık denizlere doğru yol almaya başlar. Gemide Topal Murat’ın oğlu Aliş’le karşılaşır. Denizde macera dolu günler geçirir. Fırtınada ölen tayfaların nasıl denize atıldığına şahit olur. Amcası Hakkı Reis’in tayfalara ve kendisine acıma tavrı onu zaman zaman yıldırır.

Mahmut, denizde iken annesinden bir mektup alır. Babasının, gemisiyle beraber bir seferde öldüğü, bütün serveti olan gemisinin battığı, evi geçindirme işinin ona kaldığı yazmaktadır. 0 anda adeta tüm dünya Mahmut’un başına yıkılır.Mahmut, babasının bir sefer sırasında onu denizde görünce, gözleri dolarak, ona acı acı bakışını hatırlar. Babasının okşayıcı, sevgi dolu bir ifadeyle oğluna “Neden böyle ettin?” sözleri altında ezilir. Mahmut, bundan sonra annesine bakmak zorundadır. Ne var ki eline geçen para ile karnını bile doyuramamaktadır. Bir gün cimri amcası ile de tartışarak onun gemisinden ayrılır. Farklı gemilerle değişik yerlere gitmeye başlar. Delikanlı olmaya başlayan Mahmut, annesini de kaybeder. Zamanla denizin haşin yüzü ile karşılaşır. Maddi zorluklar, sıkıntılı bir hayat onu zorlamaktadır. Memleketini, sakin bir hayatı, Erkek Fatma ile evliliği hayal etmeye başlar. Bir gün, memleketine dönmeye karar verir.

Memleketine döndüğünde, ilk işi Ateşoğlu’nun evine gitmek olur. Köyde her şey değişmiştir. Fatma ile görüşemez. Bazı esrarengiz olaylar hisseder. Fatma ile nihayet karşılaşır. Fatma, eski Fatma değildir. Bir balık seferinde, onu kötü emellerine alet edemeyen bazı adamların yüzüne sıktığı kurşunla yüzünün yarısı parçalanmış, gözünün biri akmıştır. Mahmut, Fatma’yı çok sevdiği için her şeye rağmen onunla evlenmek istediğini, memlekete onun için döndüğünü anlatır. Fatma, sonra konuşalım, diyerek ondan ayrılır. Ertesi gün Fatma onun hayatını mahvetmemek için köyü terk eder. Mahmut onu çok arar fakat bulamaz.

Mahmut, tekrar denize dönmeye hazırlanırken bir teklifle karşılaşır. Köyün zenginlerinden Zeynel Ağa, kızı Ayşe ile evlenmesini teklif eder. Yalnız denizlere sonsuza kadar veda edecektir. Ayşe ile Mahmut evlenirler. Varlıklıdırlar. Önce çok mutlu olurlar. Mahmut, özlediği sakin hayata kavuşmuştur. Bahçede sebze meyve yetiştirmektedir. Bir çocukları olacakken çocuk düşer. Gün geçtikçe Mahmut bir toprak adamı olamayacağını anlar. Denizleri her türlü zorluğuna rağmen çok özlemektedir.

Nihayet bir gün, ailesini, zenginliklerini feda ederek asıl sevgilisi olan denizi sonsuza dek tercih eder.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

Sitede Ara