“Tahir
ile Zühre” hikâyesi bir zamanlar Anadolu sahasında önem kazanan halk
hikâyeciliği geleneğiyle yazılmış, Türk halk hikâyeleri içinde önemli
bir yere sahip olmuştur. Hikâyenin yaratıcısı belli değildir. Bu hikâye manilerle örülmüş ve saz eşliğinde söylenegelmiştir.
“Tahir
ile Zühre” hikâyesi de diğer halk hikâyeleri gibi sözlü olarak
yayıldığından, zaman içinde değişikliklere maruz kalmıştır ve bölgeden
bölgeye değişen özellikler göstermektedir.
Hikâyenin gerek yaratılış zamanı gerek yaratılış yeri belli değildir.
2) “TAHİR İLE ZÜHRE” HALK HİKÂYESİNİN OLAY ÖRGÜSÜ
Eski
zamanda zengin, güçlü ve şöhretli bir Padişah varmış. Bu padişahın
malı, mülkü yani her şeyi varmış. Ama padişahın soyun ve tahtını
sürdürecek bir çocuğu olmuyormuş. Padişah doktorlara gitmiş, adaklar
adamış yine de çocuğu olmamış. Bunlardan fayda göremeyince, kendisini
eğlenceye vermiş. Padişahın veziri de aynı dertten mustariptir. Padişah
vezirin kendine önerdiği diyar diyar çare aramayı kabul eder. Vezirle
beraber yollara düşerler. Bir ağacın altında yaşlı bir dervişle
karşılaşırlar. Derviş padişah ve vezirin dertlerini anlar ve koynundan
çıkardığı bir elmayı ikiye bölüp verir. İkisinin birer çocuğu olacağını;
birinin kızı olacağını; adını Zühre koymalarını; birinin de bir oğlu
olacağını adını Tahir koymalarını ve bunların birbiriyle evlenmelerini
tembih eder. Bunları ayırmaya kalkanların başlarının dertten
kurtulamayacağını da ekledikten sonra kayıplara karışır. Padişahla
veziri ülkelerine geri dönerler.
Dokuz
ay on gün sonra padişahın bir kızı, vezirin de bir oğlu olur. Bunlar
öyle bir ağlarlar ancak yan yana gelince ağlamayı keserler. İkisini
sarayda aynı odaya yerleştirip birlikte büyütürler.
En
tanınmış hocalardan ders alırlar. Her şeyi beraber uyum içinde
yaparlar. Güzel bir çocukluk geçirirler. Fakat on yaşında Zühre Tahir’e
bazı hisler beslemeye başlar ve uyurken Tahir’i öper. Tahir kardeş
olduklarını sandığı için çok sinirlenir. Zühre o kadar üzülür ki,
Allah´a kendisinin beslediği sevginin yarısını Tâhir’e vermesi için dua
eder. Tahir’de Zühre’ye âşık olur. Birbirlerine maniler söyleyerek
anlaşırlar.
Her
şey böyle iyi giderken Zühre’nin annesi kızını bir vezirin oğluyla
değil, bir padişahla evlendirmek istemektedir. Tahir ile Zühre’nin bu
aşkını da Zühre’nin annesine bildiren Karadiken adlı zenci köledir.
Padişah her ne kadar kızını Tahir’le evlendirmek istese de karısı
Beliboncuk adlı büyücüden aldığı büyülü şerbet içirerek Padişah’ı bu
fikrinden caydırırlar. Padişah
Tahir'den soğur ve onu saraydan kovar. Tahir’in anne ve babası da
öldürtülür. Tahir bu olayın acısıyla kendisini yollara vurur. Avare
avare dolaşmaktadır dağlarda.
Tahir
bir gün bahçıvanbaşıyla karşılaşır. Bahçıvanbaşı olan biteni Tahir’e
anlatır. Tahir Zühre’nin onun için özel olarak yaptırılan Billur Köşk’te
olduğunu öğrenir ve oraya gider. Maniler, türküler söyleyerek sitem
eder. Zühre de olayları dadısından öğrenir ve her şeyi Tahir’e açıklar.
Karadiken bunları görünce yine padişaha haber verir. Padişah da
askerlere Tahir’i yakalatıp Mardin Kalesi’ne hapse gönderir. Bu kalede
Tahir türlü işkenceler görür, türlü eziyetler. Yedi yıl burada geçer. Zühre
de içine kapanır. Bir gün Mardin’e giden bir kervandaki Keloğlan
aracılığıyla Tahir’e bir mektup gönderir. Tahir bunun üzerine Allah’a
dua eder ve kendisini zindandan kurtarmasını ister. Duası kabul olur
zindanın açılan kapısından siyah atıyla Hızır gelir ve onu atına alıp, o
uyurken Zühre’nin köşkünün önüne bırakır. Kırk gün boyunca Zühre
Tahir’i konağa alır. Çok eğlenirler. Fakat Karadiken bunları yine görür
ve yine padişaha söyler. Padişah da üzerine asker salar. Fakat Tahir
hepsini öldürünce Padişah oyuna başvurur ve Tahir’e teslim olursa
düğünlerini yapacağını söylence o da teslim olur. Ama padişah onu bir
sandığa hapsedip Şat Nehri’ne atar. Şat Nehri kenarında hüküm süren çöl
beyinin üç kızı Zühre'nin arkadaşıdır. Kızlar Tahir’i kurtarırlar. Üçü
de Tahir’e aşık olurlar. Tahir’de bunu anlayınca oradan kaçar ve
aksakallı pirin de yardımıyla ülkesine döner. Bu sırada Zühre bir
padişaha verilmiş, düğün hazırlıkları yapılmaktadır.
Tahir,
âşık kılığına girerek düğün evine varır. Burada herkesle mani
atışmaları yapar kimse baş edemez onunla. Zühre burada Tahir’i görür ve
çok sevinir. Düğün hamamı günü kaçmaya karar verirler. O gün Tahir yol
başında iki atla bekler. Ama Karadiken onları görür ve yine padişaha
haber verir. Tahir yine yakalanır. Padişah ona içinde Zühre geçmeyecek
bir türkü söylemesini ister. Ama o yapamaz. Padişah da Tahir parça parça
ettirir. Bunu duyan Zühre de Tahir’in yanı başında can verir. Zühre’ye
aşık olan ve bunca kötülüğü bunun için yapan Karadiken de kendisini
öldürür. Zühre’nin anne babası da bu acıya dayanamayıp yere yıkılır ve
ölürler.
Tahir
ile Zühre’yi yan yana mezarlara koyarlar. Baş uçlarına da Karadiken
adlı köle gömülür. Zühre’nin mezarının üstünde bir pembe gül, Tahir’in
mezarının üzerinde ise bir kırmızı gül biter. Karadiken’in mezarında ise
kara bir diken çalısı biter. Bu çalı bu güllerin kavuşmasını engeller.
Burayı ziyaret eden her âşık çalıyı keser ama o yeniden çıkar.
Tahir ile Zühre hikâyesinin teması
Aşkın gücü
Hikâyede olay örgüsü
- Padişah ile vezirin, çocukları olması için doktorlara gitmeleri
- Padişah ile vezirin diyar diyar dolaşmaları
- Yaşlı dervişin verdiği elmayı yemeleri ve birinin kız, birinin erkek çocuğunun olması
- Çocukların birbirine aşık olmaları
- Padişahın kızını Tahir'e vermekten vazgeçmesi
- Padişahın, veziri ve karışını öldürtmesi ve Tahir'i kovması
- Tahir'in dönmesi ve bu kez Mardin zindanlarına kapatılması
- Tahir'i,n ikinci kez geri dönmesi ve bu kez Şat Nehri'ne atılması
- Üç kız kardeşin ona aşık olması
- Tahir'in tekrar dönmesi ve Zühre'nin düğün gününde Zühre ile birlikte ölmeleri
“TAHİR İLE ZÜHRE” HALK HİKÂYESİNDE KİŞİLER
Hikâyedeki kişileri işlevleri bakımından inceleyeceğiz.
Fonksiyonları Bakımında Roman Kişileri
Romanda
yer edinen kişiler mutlaka bir görevi bir işlevi üstlenenlerdir. Bu
sebeple roman kişilerini fonksiyonlarına göre ayıracağız.
A) Birinci derecedeki kişiler( Başkişi)
Tahir: Kardeş
gibi büyüseler de âşık olduğu kıza, Zühre’ ye kavuşabilmek için canını
hiçe sayan bir aşk kahramanıdır. Hikâyede olaylar büyük oranda Tahir’in
etrafında dönmektedir. Olaylara en fazla yön veren kişi Tahir’dir.
Tahir’in padişahın askerlerini tepelemesi onun iyi kılıç kullandığını
göstermektedir. Fonksiyon bakımından en hareketli karakter Tahir’dir.
Tahir’in
ölümü de kendi elinden olmuştur diyebiliriz. Çünkü aşk konusundaki
kararlığı onu o hale getirmiştir. Tahir; Hızır, Bahçıvanbaşı, aksakallı
pir gibi kişilerden yardım alsa da sevdiğine kavuşamamıştır. Diğer
karakterlerin etkililiğini belirleyen de yine Tahir’dir. Zühre’yle ancak
ölümden sonra, ahirette buluşabilmişlerdir.
Zühre:
Kardeş gibi büyüdüğü ilk başlarda ağabeyi olarak gördüğü Tahir’e
doğmadan önce kaderinde yazıldığı gibi zamanla âşık olmuş ve Tahir’e
olan aşkından ölümün tadına bakmıştır. Zühre Tahir’e göre olayların
içinde daha az hareketli olsa da hikâyenin diğer başkahramanıdır. Zühre
bir bakıma da çaresizdir. Babasının Tâhir’e yaptıklarına sadece onlara
küserek tepki gösterebilmiştir. Zühre de hikâyede dadısından, Keloğlan
gibi kişilerden yardım almıştır. Tahir ile ancak ahirette
birleşebilmişlerdir.
B) Hasım veya Karşı Gücü Temsil Eden Kişiler:
Padişah: Hikâyenin
başında çocuğu olmayan, tahtını bırakacak bir çocuk isteyen iyi biri
olarak görünmektedir. Dervişten çocuk müjdesini aldığı andan büyülü
şerbeti içmesine kadar iyi bir insandır. Daha sonrasında kızının Tahir
ile evlenmemesi için her şeyi yapar. O kadar hırslanmıştır ki dervişe
verdiği sözü unutup sevenleri ayırır. Kızının bir padişahla evlenmesini
ister. Tahir’i hapseder, nehre atar ve en sonunda öldürür. Hikâyede
hasım olarak en güçlü kişidir. Kızının ölmesiyle inleye inleye ölmüştür.
Padişahın Karısı: Hikâyenin
başından sonuna karşı güçtür. O kadar hırslıdır ki ilk başta kızını
Tahir’le evlendirmek isteyen padişaha büyü yaptırarak onu da kendi
tarafına çeker. Hikâyenin bazı bölümlerinde hareketlidir. Padişahı kendi
tarafına çektikten sonra olaylara pek karışmaz. Kızının ölmesiyle
inleye inleye ölmüştür.
Karadiken: Tahir
ile Zühre’nin kavuşamamasında başrol oynayan kişilerdendir. Gizliden
gizliye Zühre’ye âşık olan Karadiken âşıkların her buluşmasında ya
padişaha ya da karısına haber verip ayrılmalarına neden olmuştur.
Karadiken hikâyede sevgililerin buluşma bölümlerinde etkili bir
hasımdır. Yaptığı kötülüklerin farkında olmayan, zayıf bir kişidir.
C) Dekoratif Unsur Durumundaki Kişiler ve Kavramlar
Hikâyede
dekoratif kişileri kadrosunda, Beliboncuk, Hızır, Aksakallı Derviş,
Keloğlan, Dadı, Bahçıvanbaşı, Çöl beyinin kızları vardır.
“TAHİR İLE ZÜHRE” HALK HİKÂYESİNDE ZAMAN
A) Sosyal Zaman:
Hikâyede
sosyal zamandan kastedilen olayların geçtiği zamandır. Yani tarihte
olayın yaşandığı veya yaşandığı düşünülen zamandır. Bu hikâyede direkt
olarak bir zamandan bahsedilmez. Hikâye içinde geçen bazı olaylardan
hareketle zaman tahmini olarak söylenebilir. Hikâye içinde geçen Mardin
Kale’si gibi bazı tanınmış yerlerden hikâyenin tarihi çıkarılabilir.
Buna göre 14. 15. veya 16. Yüzyıllar arası olduğu tahmini yapılabilir.
B) Ferdi Zaman:
Gerçek
dünyadaki bütün oluş ve hareketler, zamandan bağımsız olmadığı gibi,
edebi dünyadaki bütün durum ve hareketler de bir zaman dilimi içinde
gerçekleşirler. Bu yüzden okuyucular olayların ne zaman oluştuklarını
merak ederler. Her olay veya şahıs, içinde olduğu zamanın izlerini
taşır. Ferdi zamandan kast edilen olayların sırası, süresi ve
sıklığıdır. Hikâyenin içindeki olayların geçtiği zamanlar tam olarak
bilinmediğinden, hikâyede bir gün ifadesi sıklıkla kullanılmaktadır.
Diğer zaman kelimeleri ise gün, akşam, sabah, on gün sonra, dokuz ay,
bir an, yedi yıl, her yıl, günden güne, on yaşında, ertesi gün,
hemendir.
“TAHİR İLE ZÜHRE” HALK HİKÂYESİNDE MEKÂN
A) Ana Mekanlar:
Tahir ile Zühre’de ana mekânlar şunlardır.
Kralın Sarayı:
Tahir
ile Zühre’nin doğduğu mekandır. Doğdukları andan itibaren birbirinden
ayrılmayan, ayırıldıkları zaman ağlamalarıyla ortalığı birbirine katan
Tahir ile Zühre’nin aşklarının başladığı yerdir.
B) Geçici Mekanlar
Mardin Kalesi, Şat Nehri, Çöl geçici mekanlardır. Geçici mekanlar, olayın akışını fazla etkilemeyen yerlerdir.
Hikâyede Dil ve Anlatım
Metnin orijinal biçiminde nazım-nesir karışık bir anlatım vardır. Dil açık ve sadedir.Halkın konuşma dilinde yer alan deyimlere, benzetmelere yer verilmiştir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.