1. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde “durmak” sözcüğü
“var olmak” anlamında kullanılmıştır?
A) Bunca sorun dururken, gereksiz işlerle
uğraşıyorsunuz.
B) Konuşurken sık sık duruyor, notlarına bakıyordu.
C) Senin ayakta durduğunu uzun süre fark etmedim.
D) Bu konu üzerinde neden bu kadar durduğunu
anlamadım.
E) Otobüs durunca eşyalarımızı alıp indik.
2. Bu konuyu sizinle uzun uzadıya
tekrar görüşmeliyiz.
Altı çizili sözün bu cümleye kattığı anlam
aşağıdakilerin hangisinde vardır?
A) Bu soruna hemen bir çözüm bulmamız gerekli.
B) Sağlığına kavuşması uzun sürmeyecekmiş.
C) Gezip gördüğü yerleri ayrıntılı olarak anlattı.
D) Bu işi yapamamasının nedenlerini söyledi.
E) Yarım saat içinde hazırlanıp yola çıktılar.
3. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde yüklemin bildirdiği
iş ya da oluş, nedeniyle birlikte verilmiştir?
A) Yurdumuzun su, toprak ve bitki dengesi gün geçtikçe
bozuluyor.
B) Ormanlarımız ve otlaklarımız hızla daralıyor.
C) Otlaklar tarla haline getirildikçe hayvancılığı
geliştirmek zorlaşıyor.
D) Tarım alanlarımızın yüzde yetmişinde erozyon ve
çoraklaşma görülmektedir.
E) Ormanların ve yeşil alanların korunmasına özen
göstermek gerekir.
4. (I) Yapıtta, anılarla
yaşantıların, düşlerle gerçeklerin, çağrışımlarla olayların iç içe, arka arkaya
verilmesi ve bunda ara sıra ölçünün kaçırılması karışıklık doğuruyor. (II) Bu
da yer yer konunun kavranmasını önlüyor. (III) Ayrıca anlatımın açıklıktan
uzaklaşmasına yol açıyor. (IV) Gene de bu olanaksızlıklar içinde yapıtın
kusurları büyük değil. (V) Başka bir deyişle bütün olanaksızlıklara karşın
yapıtın ulaştığı başarı övülmeye değer.
Bu eleştiride eleştirmen, yazar hakkında olumlu şeyler
söylemeye kaçıncı cümlede başlıyor?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
5. (I) İlk
öykülerini dergilerde yayımlamaya başladığı zaman on sekiz yaşındaydı. (II) Bu
ilk öykülerinde sıfatlardan, söz sanatlarından kaçınan yalın dili ve
ayrıntıları gözlemlemedeki ustalığı ile dikkati çekti. (III) Yazın yaşamı
boyunca ülkesinin insanlarından söz etti. (IV) Çağdışı, insanlık dışı olaylara
karşı savaşmaktan bir an geri durmadı. (V) Bu savaşını öykü türünün sınırları
içinde kalarak gerçekleştirdi.
Yukarıdaki cümlelerin hangisinde, sözü edilen yazarın
üslup özelliği belirtilmektedir?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
6. Eğer nüfus
artıyor, istekler de çoğalıyorsa eldeki olanakları daha iyi kullanmak
zorundayız.
Aşağıdakilerden hangisi, anlam bakımından bu cümleye en
yakındır?
A) Nüfus artışına paralel olarak artan istekleri
karşılayabilmek için eldeki olanakları yerinde kullanmak gerekir.
B) Nüfus artışı birtakım farklı isteklerin ortaya
çıkmasına yol açar.
C) Nüfus artışıyla birlikte çoğalan isteklerin
karşılanması için yeni kaynaklar arama yoluna gidilmelidir?
D) Nüfusun hızla artması karşısında eldeki olanaklar
zamanla yetersiz duruma gelir.
E) Nüfusun artışıyla ekonomik olanaklar arasında bir
denge kurulmazsa istekler hiçbir biçimde karşılanamaz.
7. Yazdıklarımda
hep gerçeğe bağlı kalırım; çünkü, ancak bu nitelikteki bir yapıt yüzyıllar
boyunca değerini koruyabilir.
Aşağıdakilerden hangisi anlam bakımından bu cümleye en
yakındır?
A) Bir yazarın güzel yapıtlar ortaya koyması,
anlattığı olayların ilginçliğine bağlıdır.
B) Bir yapıtın güzelliği, uzun süre okuyucu bulmasıyla
ölçülür.
C) Olayların gizli kalmış yanlarını açıklayan yapıtlar
başarılı olur.
D) Eski çağlardan günümüze kalmış yapıtlar, usta
yazarların ürünüdür.
E) Beğenilen, kalıcı yapıtlar her- şeyi olduğu gibi
yansıtanlardır.
8. Yıllar önce okuduğumuz bir kitabı
ikinci kez okuduğumuzda kitap aynı kitaptır ama ondan aldığımız tat eskisinden
daha fazladır.
Aşağıdakilerden hangisi anlam bakımından bu cümleye en
yakındır?
A) Bir kitapta anlatılanlar zamanla değişik anlamlar
kazanır.
B) Bir kitabın okuyucusuna vereceği haz, sonraki
okunuşunda biraz daha artar.
C) Bir kitabın her okunuşta aynı zevki vermesi onun
değerini gösterir.
D) Bir kitabın anlaşılabilmesi için birkaç kez
okunması gerekir.
E) Okuyucunun bir kitaptan aldığı tat, onu okuyuş
biçimine göre değişir.
9. O, okurların
yazarları seçtiği gibi, yazarların da okurları seçebileceğine, inanan bir
sanatçıdır.
Aşağıdakilerden hangisi anlam bakımından bu cümlede
sözü edilen sanatçının görüşüne en yakındır?
A) Okurlar en tanınmış yazarları okumayı, yazarlar da
okurların ilgisini çekecek şeyler yazmayı isterler.
B) Kimi okurlar belirli yazarların belirli yapıtlarını
seçerler; kimi yazarlar da geniş kitlelere seslenmeyi amaçlarlar.
C) Okurlar kendi düşüncelerine uygun olan yazarları
yeğlerler; yazarlar da kendi istedikleri nitelikleri taşıyan okurlara
seslenirler.
D) Okurlar üstün nitelikli yapıtlardan hoşlanırlar; yazarlar
da okuyucunun düzeyini yükseltmeye çalışırlar.
E) Okurların bir bölümü yeni tanınmaya başlamış
yazarlara ilgi duyarlar; yazarların bir bölümü de çalışmalarını okuyucuların
beklentilerine göre yönlendirirler.
10. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde -cık (-cik, -cuk,
-cük) ekiyle türemiş sözcük, küçültme anlamından sıyrılarak somut varlığa ad
olmuştur?
A) Kardeşim bademcik ameliyatı oldu.
B) Gencecik yaşta iş dünyasında adını duyurmuştu.
C) Evlerinin küçücük bir bahçesi vardı.
D) Üzerine incecik bir elbise giymişti.
E) Gölün içinde bir sürü adacık oluşmuştu.
11. Aşağıdaki dizelerin hangisinde zamir ekeylem
alarak yüklem olmuştur?
A) Beni herkes severdi çocukluğumda
B) Sendin bütün korkuların çaresi
C) Beri uzaklarda olmalıyım, çok uzaklarda
D) Denize bakan evler gibiydim seninle
E) Onu benden, beni ondan ayıran deniz
12. Aşağıdakilerin hangisinde birden çok bileşik fiil
vardır?
A) Kimi benim gibi erir derinden kimi senin gibi çok
mutlu olur.
B) Bahsetti derinden ona halim
Aşkın bu onulmaz yarasından
C) Soldu günden güne sessiz soldu
Dediler hep : “Kıza bir hal oldu!”
D) Bir öğreniversin aşkı
Ağacı o vakit seyredin
E) Dalıveriyoruz arada bir
Belli, bir şey var aramızda
13. Aşağıdaki dizelerin hangisinde, yüklemi durum
yönünden belirten bir söz vardır?
A) Evler yaptı insanlar çağlar boyunca.
B) Varlığımı yalnız ona verdim ben.
C) Ağır ağır halay çekiyor kızlar.
D) Solgun bir gül oluyor dokununca.
E) Ben bu yüzden yalnızlığa hasretim.
14. Sait Faik’in
hikâyelerinde insanların ve çevrenin, herhangi bir kurala bağlı kalmadan
özgürce ele alınmasını yazarın yaşayış biçimine
bağlayabiliriz.
Yukarıdaki altı çilli bölüm cümlenin hangi öğesidir?
A) Özne
B) Nesne
C) Durum bildiren zarf tümleci
D) Yer bildiren zarf tümleci
E) Dolaylı tümleç
15. Açık balkon kapısından içeri giren
ikindi serinliği onlara alt katın mutfak pencerelerini saran pembe yaseminlerin
kokusunu getirdi.
Bu cümlenin öğeleri aşağıdakilerin hangisinde
cümledeki sırasıyla verilmiştir?
A) Özne, dolaylı tümleç, nesne, yüklem
B) Nesne, özne, dolaylı tümleç, yüklem
C) Özne, dolaylı tümleç, zarf tümleci, yüklem
D) Zarf tümleci, nesne, dolaylı tümleç, yüklem
E) Dolaylı tümleç, nesne, zarf tümleci, yüklem
16. Aşağıdakilerin hangisinde pekiştirmeli niteleme
sıfatları vardır?
A) Memleket isterim
Gök mavi, dal yeşil, tarla sarı olsun.
B) Eğilmiş arza kanar, muttasıl kanar güller
Durur alev gibi dallarda kanlı bülbüller.
C) Koskocaman yıldızlar altında upuzun bir yol
Ve minnacık bir ev.
D) Akşam, yine akşam, yine akşam
Göllerde bu dem bir kamış olsam
E) Masa da masaymış ha
Bana mısın demedi bu kadar yüke
17. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde, sıfat tamlaması
belirtisiz nesne görevindedir?
A) Sınıfta ayrıca kitap okuma saatimiz vardı.
B) Nedim’in şiirlerini okurken arkadaşımızı dikkatle
dinlerdik. ,
C) Sınıfımızda edebiyata ilgi duyan öğrenci çok azdı.
D) Öğretmen, Cumhuriyet dönemi edebiyatını öğrenmemizi
isterdi.
E) Öğretmenimiz bize yeri geldikçe güzel şiirler
okurdu.
18. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde tamlayanı düşmüş
bir isim tamlaması vardır?
A) Önce kendi işini bitir, bana sonra yardım edersin.
B) Onların yeni aldıkları evi gördün mü?
C) Sen her zaman buraları çok sevdiğini söylemez
miydin?
D) Bu cüzdanı kardeşi yolda bulmuş.
E) Söylendiğine göre bu yıl Ankara’da su sıkıntısı
olmayacakmış.
19. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir yazım yanlışı
vardır?
A) Şemsiyesini kaybettiğini eve dönünce anladı.
B) Trafik cezasının af edilmesini bekliyormuş.
C) Bize, şiirlerinden söz etmek istediğini söyledi.
D) Arkadaşımız bu cezayı hak etmemişti.
E) Gün geçtikçe sağlığının düzeldiğini hissediyordu.
20. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde kesme işareti (‘)
yanlış kullanılmıştır?
A) 1985’ten beri burada çalışıyorum.
B) Onlar 4’üncü katta oturuyorlar.
C) Bu anket 2’milyon kişiye uygulanmış
D) Film saat 16’da başlayacakmış.
E) Beş yaşındaki kardeşim 1Q0’e kadar sayabiliyor.
21. Sokrates hapse götürülürken karısı
( ) “Seni haksız yere götürüyorlar ( )” diye ağlayıp söylenince karısına ( )
“Haklı yere götürseler daha mı iyiydi ( )” demiş.
Bu cümlede parantezlerle belirtilen yerlere sırasıyla
hangi noktalama işaretleri getirilmelidir?
A) (.) (:) (.) (?)
B) (:) (,) (.) (!)
C) (,) (:) (!) (?)
D) (;) (.) (,) (;)
E) (:) (.) (:) (?)
22. Nurullah Ataç hep eleştirmen
olarak düşünülmüştür. Oysa Ataç’ın asıl önemi eleştirmenliğinden değil,
Türkçenin düzyazı dili olarak kurulması yolunda harcadığı çabadan gelir. O da
farkındadır bunun : “Eleştirmen bir öldü mü bir daha kimse anmaz onu.” der. Ama
öte yandan: “Bir şey kalmayacak mı benden?” sorusuna şu alçakgönüllü cevabı
verirken gerçek öneminin nereden geldiğini de belirtir: “Bugün bu ülkede bir
dil kuruluyor; o yapıda benim de bir taşım vardır. Ancak, görünmeyen, kimsenin
gözüne çarpmayan, ta gerilerde bir taş.”
Bu parçada yazar söylediklerini inandırıcı kılmak için
aşağıdakilerden özellikle hangisine başvurmuştur?
A) Alıntı yapma
B) Örnek verme
C) Tanımlama
D) Karşılaştırma
E) Betimleme
23. (I) Dünyanın en
çok festival düzenleyen ülkesi Fransa’dır. (II) Fransa’nın hemen arkasından,
yine iki Akdeniz ülkesi olan İtalya ve İspanya gelir. (III) Bu ülkelerin güzel
iklimli kıyı kentlerinin hemen hepsinin bir festivali vardır. (IV) Bunlar
gelişmiş ülkelerdir. (V) Bunlardan kimileri yerel, kimileri de uluslar arası
etkinliklerdir.
Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin
akışını bozmaktadır?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
24. Sanatçının mektupları bir araya
getirilerek bir kitap oluşturulmuş. (I) Oluşturulan kitap iki bölüme ayrılmış.
(II) Birinci bölümde sanatçının çeşitli kişilere yazın alanında yazdıkları,
ikinci bölümde ise ona yazılanlardan alıntılar yer alıyor. (III) Sanatçı şiiri,
düzyazıdan daha çok seviyor. (IV) Bir mektubunda: “Şiirin bir tek dizesi bile,
koskoca bir yazının anlatmak istediğini bir çırpıda anlatıverir.” diyor. (V) Bu
söz de onun şiire ilişkin görüşlerini kısaca açıklıyor.
Bu parça, açıklanan düşünceler açısından iki paragrafa
ayrılmak istense ikinci paragraf hangi cümleyle başlar?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
25. Derken davul zurna çalmaya
başladı. Önde davulcu, bir öne bir arkaya eğilip belindeki püskülleri savurarak
yürüyor, davulunu gümbürdetiyordu. Ardında zurnacı, zurnasının ağzını bir o
yana bir bu yana çevirerek çalıyordu. Davulcuyla zurnacının ardına takılmış
birkaç çocukla onları izleyen bir kedi vardı. En önde ise dili dışarıda bir
köpek, havlayarak koşuyordu.
Bu parçanın anlatımında aşağıdan hangisi ağır
basmaktadır?
A) Tanımlamalara yer verme
B) Varlıkları ayırıcı özellikleriyle anlatma
C) Örneklendirmelerden yararlanma
D) Karşılaştırmalara başvurma
E) Anlatılanları nedenleriyle belirtme
26. Çevrede binlerce ağacın
milyarlarca dalı ve yaprağı arasında kaybolmuş kuşların cıvıltısı… Gün ışığının
rengârenk tonları… Şırıl şırıl akan küçücük dereler… Ayaklarınızın altında
çıtırdayan yeşil kızıl, kahverengi yapraklardan oluşan bir halı… Kısacası
burası doğanın güzelliğine duyamadığınız, hayran kaldığınız, kalabalıktan uzak
bir dinlenme yeri.
Bu parçanın anlatımında aşağıdaki yolların hangisine başvurulmamıştır?
A) Sıfatlardan yararlanma
B) Kişisel duyguları belirtme
C) Bitirilmemiş cümleler kullanma
D) Gözlemlere yer verme
E) Kişileştirme sanatına yer verme
27. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım
bozukluğu vardır?
A) Trenin zamanında kalkmaması, yolcuların canını
sıkıyor.
B) Büyük kentlerdeki ulaşım sorunu gün geçtikçe
büyüyor.
C) Yağmurlu günlerin ardından güneşli günlerin gelmesi
bekleniyor.
D) Görevlilerin beyaz kravat ve koyu renk ceket
giymesi gerekiyor.
E) Bu yıl, tahıl üretiminin daha da artacağı umuluyor.
28. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım
bozukluğu vardır?
A) Bu önlemler ekonomik ve sağlık açısından yararlı
sonuçlar verdi.
B) Toplantıda eğitim sorunları tartışılacak ve bunlara
çareler aranacak.
C) Bu kitap çeşitli alanlarda yapılmış araştırmaları
ve bunların sonuçlarını içeriyor.
D) O günlerde, bu konuya çeşitli gazete ve dergilerde
oldukça geniş yer verilmiştir.
E) Olayın soruşturulması ve sorumlularının bulunması
için bir komisyon oluşturuldu.
29. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım
bozukluğu vardır?
A) Onlarla bugünlerde sık sık karşılaşıyorum.
B) Sorularına cevap vermekte güçlük çekiyorum.
C) Bunu, kendim ve arkadaşlarım adına söylüyorum.
D) Başkalarının anlattıklarını büyük bir dikkatle
dinliyorum.
E) Toplantıya katılmak ve düşüncelerimi açıklamak
istiyorum.
30. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım
bozukluğu vardır?
A) Türkçede, Arapça ve Farsça dillerinden gelmiş
sözcükler vardır.
B) İnsanlar, çok eski çağlarda bile dillerine önem
vermiş, onu bilimsel araştırmalara konu yapmışlardır.
C) Etimoloji incelemeleri birçok sözcüğün yansımadan
doğduğunu gösterir.
D) Dillerin kavramca zenginleşmesinde anlam genişlemesinin
payı büyüktür.
E) İnsanoğlu konuşmayı, uygarlık yolunda bir hayli
ilerledikten sonra öğrenmiştir.
31. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım
bozukluğu vardır?
A) Bu, eleştirmenlerin söylediği kadar etkileyici bir
film değil.
B) Seyircilerle biz eleştirmenler bir kez daha ters
düştü sanırım.
C) Yönetmen bundan önceki filminde daha başarılıydı.
D) Seyircinin filme gösterdiği ilgi, benim
düşüncelerimin yanlış olduğunu ortaya koyuyor.
E) Bir belgesel yapılmak istenmişse de amaca
ulaşılamamış.
32. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım
bozukluğu vardır?
A) Başkalarının sorunlarına önem verir, onlara
çözümler bulmaya çalışır.
B) Bu yorucu çalışmanın ardından iyi bir tatil yapmayı
düşünüyordu.
C) Kentimizi yeşillendirme çalışmalarına okullarımızın
da yardımcı olması istenmektedir.
D) Bu kuruluş, yetişkinlerden çok, gençlere daha fazla
hizmet etmektedir.
E) Yeni düzenlemeyle, trafik sıkışıklığı önlenmiş,
kazalar da büyük ölçüde azalmıştır.
33. İşine gidecek olan kızımın taksiye
binmesi gerekiyordu: “Kapının önünden geçenlere binme; altgeçitten geçmek
zorunda oldukları için çok dolaşıyorlar. Caddeden geçenlere bin.” dedim. Şaşkın
ve kızgın yüzüme baktı: “O kadarını ben de düşünebilirim.” deyiverdi. Bu masum
öğüdümün onu neden bu kadar sinirlendirdiğini anlayamadım. Aradan kısa bir süre
geçti. Benden birkaç yaş büyük bir yakınımız benzer bir konuda beni
yönlendirmeye kalktı. Doğrusu bu ya çok kızdım. Az kalsın onu kılıyordum, O
zaman —-
Paragrafın içeriğine göre, son cümlenin
aşağıdakilerden hangisiyle tamamlanması uygun olur?
A) anladım ki insan yenilgiyi içine sindiremeyen bir
yaratıktır.
B) eleştirinin saygı, sevgi ve anlayış ortamı içinde
yapılması gerektiğine inandım.
C) insana, üstesinden gelebileceği bir konuda öğüt
vermenin, onun üzerinde olumlu bir etki yaratmadığını anladım.
D) şöyle düşündüm: insanlar doğrudan ya da dolaylı
olarak gerçeklerle yüz yüze gelmekten kaçıyorlar.
E) şu sonuca vardım: insanın hem kendini hem de
başkalarını eleştirmesi yaşlıları özgü bir davranıştır.
34. Yıllar önce Ankara’da bir köy
okuluna gitmiştik. Piyanonun başında, kafası tıraşlı, yüzü güneş yanığı, on
dört, on beş yaşlarında görünen bir köylü çocuğu vardı. Mozart’ı ustaca
çalışıyordu. Heyecandan donup kaldım. Okul müdürü durumunu anlamıştı. Yanıma
yaklaşarak sırtımı okşadı, ikimizde tek söz söylemedik. Çalınan parçayı,
gözlerimizdeki damlalarla, sonuna kadar dinledik.
Bu parçanın yazarını ve okul müdürünü duygulandıran
aşağıdakilerden hangisidir?
A) Dinledikleri parçanın, Mozart’ın etkileyici bir
eseri olması.
B) Mozart’ın dünyaca tanınmış bir sanatçı olması
C) Köy çocuğunun dinleyiciler karşısında rahat
davranabilmesi.
D) Küçük yaşta birinin, müziğe karşı özel bir ilgi
duyması.
E) Köy çocuğunun, Mozart’ın bir parçasını başarıyla
çalması.
35. Bir eleştirmen : “Ben Balzac’ın
yaşadığı dönemi bütün yönleriyle yansıtan Goriot Baha’sını okuduktan sonra
aylarca ne sokakta, ne evde, ne yatak odamda bu adamdan kurtulabildim. Hep bir
gün bir köşe başında romanın bu ölümsüz kişisiyle karşılaşacağım günü
bekledim.” der.
Eleştirmenin bu sözleriyle belirtmek istediği
aşağıdakilerden hangisidir?
A) Okurlar, kendilerini, sevdikleri roman
kahramanlarının yerine koyarlar.
B) Konularını yaşanmış olaylardan alan romanlar her
dönemde okuyucu bulur.
C) Roman kahramanları, sıradan insanların ortak
özelliklerini kendi kişiliklerinde toplarlar.
D) Kimi roman kahramanları, gerçek hayattaki kişiler
kadar inandırıcı ve etkileyicidirler.
E) Yaşadığımız dünyadan seçilen roman kahramanları,
romancının düş gücüyle yeni ve renkli kişilikler kazanırlar.
36. İnsan, yaşadığı yörenin
etkileriyle biçimleniyor. Saik Faik Burgaz’da yaşadı, Burgaz’ı yazdı. Yaşar
kemal Çukurova’da yaşadı, Çukurova’yı yazdı. Yazarın yaşadıkları tabii ki
yazdıklarına yansıyacak; yaşadığı kent de yansıyacak. Bakış açıları, konuyu
işleme biçimleri farklı olabilir ama her yazarın yazdığında, yaşadığı kenti
görebilirsiniz.
Bu parçada asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Bir yazarın yapıtları, yaşadığı çevrenin izlerini
taşır.
B) Her sanatçının kendine özgü bir yazma yöntemi
vardır.
C) Sanatçının başarısı yetiştiği ortama bağlıdır.
D) Kendi çevresini arılatan sanatçı, konu sıkıntısı
çekmez.
E) Yazarların bir kısmı kenti bir kısmı da köyü
anlatır.
37. Benimkisi kitaplarla zenginleşerek
kitaplarla zenginleşerek sürüp giden bir hayat. Başkaları için belki de ilgi
çekecek hiçbir yanı olmayan, yalnız kitaplarla çevrilmiş, renksiz, sınırlı bir
hayat. Ama gerçek, onların gördüğünden başka. Çünkü kitaplar da yaşamın bir
parçasıdır. Ben okuduğum her yeni kitapla yaşamıma yeni yaşamlar katar, onun
sınırlarını genişletirim.
Bu sözleri söyleyen bir kişiyle ilgili olarak
aşağıdaki yargılardan hangisine varılabilir?
A) Yalnız yaşamaktan sıkıntı duymaktadır.
B) Mutluluğu kitaplarda bulmaktadır.
C) Yaşamın durgun ve sıkıcı olduğuna inanmaktadır.
D) Başkalarının kendisine karşı tutumundan
yakınmaktadır.
E) En doğru bilginin kitaplardan sağlanabileceğini
düşünmektedir.
38. Kısa yazarım. Bu, uzun yazmayı,
aynı düşünceyi değişik cümlelerle anlatarak sözü uzatmayı beceremediğim
anlamına gelmez. Ancak ben gevezeliği sevmem. Kimi yazarların, üç cümlede
anlatılabilecek bir düşünceyi paragraflarla anlatarak okuyucunun sabrını nasıl taşırdıklarını,
ilgisini nasıl dağıttıklarını çok iyi bilirim. Bunun için de kısa ve yoğun
yazarım.
Parçaya göre bu yazarın kısa yazmasının amacı
aşağıdakilerden hangisidir?
A) Bir düşünceyi değişik açılardan ele alarak
tartışmak.
B) Yazının hem bilgilendirici hem de eğlendirici
olmasını sağlamak.
C) Söyleyeceklerini dolaysız olarak ve okuyucuyu
sıkmadan anlatmak.
D) Değişik konularda, çok sayıda yazı yazmak.
E) Belirli anlatım biçimlerinin eh iyi örneklerini
vermek.
39. Bence bir edebiyat yapıtında
önemli olan, onun ne anlattığı değildir. Bir öyküden, bir romandan herkes
kendine göre bir anlam çıkarabiliyorsa, o zaman sanat yapıtı gerçek amacına
ulaşmış sayılır. Çünkü bir sanat yapıtı herkese aynı şeyi söylemez. Anlamın bir
boyutu okuyucuya bağlıdır. Bu bakımdan, herkes benim anlattığımdan kendine göre
bir dünya kurabiliyor, onun içinde yaşayabiliyorsa amacıma ulaştım sayılır.
Bu parçanın yazarına göre, bir edebiyat yapıtında
önemli olan aşağıdakilerden hangisidir?
A) Her okurun, kendince bir yorum yapmasına imkân
vermesi.
B) İnsanlara, gerçek dışı şeyler düşündürmesi
C) Çok değişik konulan bir arada işlemesi
D) Okuyucuyu belli bir düşünceye yönlendirmesi
E) Anlatılanı değil, anlatılış biçimini ön planda
tutması
40. Bir ressamın tablosuna bakarak, o
dönemin giysileri hakkında pek çok şey öğrenilebilir. Ama ressamın tablosunun
anlamı ve değeri kesinlikle burada değildir, işte roman için de aynı şey
geçerlidir. Bir romanda belli bir dönemde, belli bir ülkedeki yaşamla ilgili
bilgileri bulabilirsiniz elbette. Ama biz romanı bu amaçla okumuyoruz ki…
Bu parçadan romanla ilgili olarak aşağıdaki
yargılardan hangisine ulaşılabilir?
A) İnsanı değişik yönleriyle yansıtır.
B) Yaşanılan olayları yansıtmak zorunda değildir.
C) Her okuyucuya ilginç gelecek yönlen vardır.
D) Asıl amacı, okuyucuların düş gücünü harekete
gerekmektir.
E) Okuyucuları bilgilendirmek amacıyla yazılmaz.
41. Genç sanatçı
kendinden önce gelmiş olanların bir adım ötesine geçmek isterse onların
eserlerine dudak bükerek bakmamalı; tam tersine, bu eserler karşısında gözünü
dört açmalıdır. Bir zamanlar onların da yeni olduğunu ama zamana dayanarak yüz
yıllar ötesinden günümüze kadar gelebildiğini unutmamalıdır. Yarına kalmış olan
her eserin bir güzelliği, bir yaşayan tarafı olduğunu düşünmeli, en kötülerini
bile anlamaya, onların yaşamasını sağlayan gizli güzellikleri bulmaya, görmeye
çalışmalıdır.
Bu parçada genç sanatçılara verilen öğüt
aşağıdakilerden hangisidir?
A) Eskilerin başarılı olmadıkları alanlarda, eser
vermeleri.
B) Eski eserleri günümüze uyarlama yolunu seçmeleri.
C) Toplumda değişmeyi ve gelişmeyi hızlandıracak
eserler ortaya koymaları.
D) Dünün yapıtlarını anlamaya çalışarak onları aşmak
için çaba harcamaları.
E) Çağdaş çağa değişen güzellik anlayışına ayak
uydurmaya çalışmaları.
42. Genellikle kendi içimden gelen
sese kulak vererek, herhangi bir kurala bağlanmadan, rahatça düşünür, yazarım.
Bu tür bir çalışma bana bütün yorgunluğumu unutturur. Çünkü yalnız o zaman
kendi gücümün, kendi yeteneklerimin ayrımına varırım. Her türlü bağın ve
bağlantının dışında, özgürce davranırım. Böylece yazıma ve yaratıma içimden
gelen sesin çizdiği biçimi verir, onları gönlümce, dilediğim gibi oluştururum.
Bu parçanın yazarı ile ilgili olarak aşağıdaki
yargılardan hangisine ulaşılabilir?
A) Zor beğenen bir kişidir.
B) Yapıtlarını kendi duygu ve düşünceleri
doğrultusunda oluşturur.
C) Yapıtlarının konusunu kendi gözlemlerinden çıkarır.
D) Başkalarıyla görüşüp tartışmaktan kaçınır.
E) Yaratıcılığın, sürekli çalışmayı gerektirdiğini
düşünür.
43. Kimi şairlerin şiirlerinin yapısı,
çeviriye hiç mi hiç gelmez. Yapı aktarılmadıkça da çeviri hiçbir şeye benzemez.
Başka dillere çevrilebilen şiirler genellikle, yazıldığı dille başka dillerdeki
ortak yapılara dayanılarak oluşturulan şiirlerdir. Kendine özgü yapıtlar
değildir bunlar. Özgün bir yapı içinde oluşturulan şiirleri, bir dilden başka
dile çevirmek olanaksızdır. Bu onların yazarı için belki bir talihsizliktir;
ama aynı zamanda bir onurdur da.
Bu parçada asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden
hangisidir?
A) Her sanatçı çeviriye uygun şiir yazamaz.
B) Bir şiirin değeri, başka dillere çevrilmesiyle
artar.
C) Şiir çevirisinde yapı kadar dil de bir etkendir.
D) Şiir yazılırken, onun başka bir dile çevrilebileceği
de düşünülmelidir.
E) Yapı bakımından özgün şiirler başka bir dile
çevrilemez.
44. Ben edebiyat türleri arasında
ayrım yapmayı sevmem. Roman, öykü, anı, deneme hepsi aynı kapıya çakır. Eninde
sonunda hepsi bir anlatı değil mi? Ha yaşananı anlatmışsın ha düşleneni… Önemli
olan, anlattığın şeyin okurun ilgisini çekmesi, onun yaşamını
zenginleştirmesidir. Bunu başarabiliyor musun? İşte hangi türü seçerse seçsin
bir yazarın yapması, başarması gereken şey budur.
Bu parçaya göre bir yazardan beklenen aşağıdakilerden
hangisidir?
A) Konularını yaşamdan alması.
B) Aynı konuyu değişik türler içinde işlemişi
C) Okuru etkileyecek nitelikte yapıtlar vermesi.
D) Dili sanatlı bir biçimde kullanması.
E) Okurun alışık olduğu türde yazması.
45. Çevirmen, bir kuyumcu gibi her
sözcükle öylesine oynamış ki sonuçta inceleme konusu olabilecek güzel bir okuma
metni çıkmış ortaya. Ne var ki bu çeviri bir sahne metni değil; çünkü orta
yaşın altındaki izleyicilerin oyunu anlaması biraz zor. Hatta oyun sırasında
yılların deneyimli oyuncuları bile birtakım sözcükleri yanlış söylüyorlar. Bu
da oyunu izleyicilerden uzaklaştıran başka bir neden oluyor.
Bu parçadan, tiyatro çevirisiyle ilgili olarak
aşağıdaki yargılardan hangisine ulaşılabilir?
A) Çevirinin başarılı olması ondaki düşünce örgüsünün
basit olmasına bağlıdır.
B) Çevirmenin hem anadilini hem de kendisinden çeviri
yaptığı dili çok iyi bilmesi gerekir.
C) İzleyiciyi ve oyuncuyu düşünmeden yapılan bir
tiyatro çevirisi, beklenen başarıyı sağlayamaz.
D) Farklı bir çeviri yöntemi gerektirdiği için, her
çevirmen tiyatro çevirisi yapmamalıdır.
E) Çevirmen, sözcüklerin anlamı kadar oyunun konusu
üzerinde de titizlikle durmalıdır.
46. Dil, bir toplumu başka bir
toplumdan ayıran en önemli öğedir. Şair ise dildeki sözcüklere yeni anlamlar,
çağdaş yorumlar katan kişidir. Bir toplum, yeni şairlerini anladığı ölçüde daha
çağdaş bir toplum olma çizgisine ulaşır. Kısacası şair, toplumun dilini,
dolaylı olarak da duyarlığını zenginleştirir ve canlı tutar.
Bu parçada aşağıdakilerden hangisi vurgulanmaktadır?
A) Toplumdaki gelişmişlik düzeyinin öncelikle şiirde
görüleceği
B) Dildeki değişmelerin toplumdaki değişmelerden
kaynaklandığı
C) Yeni sözcüklerin çağdaşlaşmayı hızlandırdığı
D) Şairleri çok olan toplumların hızlı bir değişim
içinde olduğu
E) Şairlerin, bir toplumun diline ve gelişmesine
katkıda bulunduğu
47. Bugün bakıyorum da, o şiirimden
başka şiir yazmasam olurmuş, diyorum. Çünkü ondan, yaşamım boyunca
kurtulamadım. Antolojilerde aynı şiir, şiirimi uzaktan tanıyanların dilinde
aynı şiir. Yabancı dilere bende şiir mi çeviriyorlar, ille de o şiir olacak.
Oysa ondan sonra nice güzel şiirler yazdım. Ne yazık ki ülkemizde çoğu kez
belli bir dönemin şiiri okunur. Şiirimiz öncesi ve sonrasıyla, daha doğrusu
bütünüyle ele alınmaz.
Şairin bu sözleriyle anlatmak istediği aşağıdakilerden
hangisidir?
A) Antolojilerde her türlü şiire yer vermek gerekir.
B) Bir şairin yazdığı bütün şiirler
değerlendirilmelidir.
C) İyi şiirle niteliksiz şiir arasındaki fark
belirtilmelidir.
D) Okurlar, değişik şairlerin şiirlerini okumalıdır.
E) Eleştirmenlerin beğendiği şiirler okunmalıdır.
48. Ben yazılarıma çoğu zaman önemsiz
gibi görünen küçük bir duygudan yola çıkarak başlarım. Yazı gelişip de kıvamını
bulmaya başladığı zaman artık coşkunluğumun sınırı yoktur. Bu noktaya
ulaştıktan sonra duygularım kanatlanmaya başlar, işte gerçek yazıyı da o andan
sonra, ya o dakikaya kadar yazdıklarımın hepsini atarak ya da birkaç cümleyi
yedeğe alarak yazarım.
Kendisini bu şekilde tanıtan bir yazar için
aşağıdakilerden hangisi doğrudur?
A) Yazılarında, yaşadıklarını anlatmaya çalışır.
B) Sıradan şeyleri abartarak onlara ilgi çekicilik
kazandırır.
C) Yazdıklarını bir süre beklettikten sonra onlara son
biçimini verir.
D) Gerçek anlamda yaratıcı olması duygularının
yoğunlaşmasına bağlıdır.
E) Her yazısı, bir öncekinden farkı nitelikler taşır.
49. Bir romancı romanını yazarken
kendi yaşamından da başkalarının yaşamından da yararlanabilir; doğaldır bu. Ama
romanını salt kendi yaşamı üzerine kurmaya kalkışırsa romanın temel
yasalarından birine uymamış olur. Çünkü gündelik yaşamın ayrıntılarıyla romana
özgü dünyanın ayrıntıları çatışır. Böyle olunca da hem başarılı bir kurgu
sağlanamaz hem de roman, okuru ilgilendirmeyen bir sürü gereksiz ayrıntıyla
dolar. Romanda ise işlevsel olmayan ayrıntıya yer yoktur.
Bu parçada vurgulanmak istenen düşünce aşağıdakilerden
hangisidir?
A) Romancı, okurlarının yaşantılarını yansıtabildiği
ölçüde başarılı olur.
B) Romanda yer alacak her ayrıntı belirli bir amaca
hizmet etmelidir.
C) Bir romanın okuyucuyu etkileme gücü, konusuna
bağlıdır.
D) Romancı, malzemesini yaşamdan alma yerine düş
gücüyle üretmelidir.
E) Olaylar, romanın akışı içinde bütün ayrıntılarıyla
verilmelidir.
50. Şiirlerinizi okudum. Bunlardan
yeni bir ses, taze bir hava yok. Sadece sizden öncekilerin hazırladıkları
kalıpların içine yerleşivermişsiniz. Bu bir sanatçı için en büyük tehlikedir.
Bazı sanatçıların eserlerine benzeyen eserler yazıp bunları kusursuz bulmak,
yazdığını defalarca bozup yeniden yazma zahmetine girmemek, insanı tembelliğe
alıştırır. “Genç yaşında beş kitaplı bir şiir yazan şairin tembelliğinden söz
edilir mi?” demeyin. Bir şiiri on kere yeni baştan yazmak yerine, on şiir
yazmak bence tembelliğin bir başka çeşididir?
Bu parçaya göre, genç sanatçıdan istenen
aşağıdakilerden hangisidir?
A) İçerikte değişikliğe gitmeden çok sayıda şiir
yazması
B) Şiirlerine yöneltilen eleştirilerden yılmaması
C) Yazdıkları üzerinde çalışarak özgün ve nitelikli
bir şiire ulaşması
D) Şiirlerinin biçim ve içerik yönünden bir bütünlük
taşımasına özen göstermesi
E) Dünkü ve bugünkü şairleri okuyarak şiirdeki
gelişmeleri tanıması
51. Gazetede sekiz sütun mu var? Ben
hiç olmayan dokuzuncu sütunda yazarım. Filmde saniyede 24 kare mi var?
Benimkisi 25. karedir. Evrende yedi temel renk mi var? Ben size sekizinci rengi
sunacağım.
Kendisini bu şekilde anlatan biri için aşağıdaki
nitelendirmelerden hangisi uygun düşmez?
A) Hayal gücü geniştir.
B) İddialı gözükmeyi sever.
C) Yaptıklarıyla yetinmez.
D) Var olan bir yönelimi sürdürmez.
E) Başkalarının peşinden gider.
52. Ben yazarım. Benim aracım
sözcükler. Anlatmak istediklerimi onlarla anlatıyorum. Genellikle şiirle anlatmaya
çalışırım kendimi. Son öykü kitabımda anlatmak istediklerimin şiirle
verilemeyeceğini gördüm; onun için bunları öykü biçiminde dile getirdim.
Bakarsınız iletmek, yansıtmak istediğim başka şeyler için öykünün de sınırları
yetmez, roman yazmaya, oyun yazmaya, deneme yazmaya kalkarım. Başarılı olurum,
olmam o ayrı konu. Zaten önemli olan başarmak değil benim için, denemek.
Özellikle yeni şeyleri denemek…
Bu parçada sanatçı, kendisiyle ilgili olarak
aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Başkalarının eleştirilerine önem verdiğine
B) Anlatmak istediklerine uygun yazı türlerini
seçtiğine
C) Daha çok, şiir türünde eserler verdiğine
D) Sürekli olarak yenilikler peşinde koştuğuna
E) Başarısızlığa uğramaktan korkmadığına
53. İçtenlikle söylüyorum, ilk öyküden
sonra sanki elime yapışıverdi kitap. Hemen öteki öykülere geçtim. İnanın,
onları da aynı keyifle, aynı coşkuyla bir solukta okudum. Hepsi de sıcak,
içtenlikli ve yalın. Çocuksu ama bilge, haşarı ama içten içe zekâ kaynayan bir
ciddiyetle yazılmış. Hepsinde dipdiri yepyeni bir dünya, yepyeni bir anlatım
biçimi… Sevgi dolu, sevecen bir dünyası var yazarın.
Bu parçada yazar, sözü edilen öykülerin özellikleri
arasında aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Kolay anlaşılır olduğuna
B) Yapaylıktan uzak olduğuna
C) Kendini derinlemesine etkilediğine
D) Korku ve gerilim öğeleri içerdiğine
E) Açık ve özlü bir anlatımı bulunduğuna
54. Yazar malzemesini, yani dili,
yakından tanıyacak; onu, olanaklarını deneyerek geliştirecektir. Bu da
eskilerin deneyimlerini, onların eserlerinde yaşamakla olur. Bizde bu böyle
olmadı. Batı uygarlığını tanıyışımızdan sonra kuşaktan kuşağa, dünya görüşü
hızla değiştiği için eskilerle yeniler, hemen her kuşakta birbirinden uzak
düştüler. Bunun yanı sıra özensiz, çırpıştırma çeviriler yüzünden dil ve üslup
sorunları ortaya çıktı. Bunun doğal sonucu olarak da kişiliksiz, renksiz bir
edebiyat oluştu.
Bu parçada aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Dilin, yazarın anlatım ve yaratma aracı olduğuna
B) Çevirmenlerin ciddi bir eğitimden geçmeleri
gerektiğine
C) Günümüz sanatçılarıyla eskiler arasında bir
kopukluk bulunduğuna
D) Yazarın, alanındaki birikimlerden yararlanması
gerektiğine
E) Çevirilerde yeterince titiz davranılmadığına
55. A. Şinasi’nin
“Fehim Bey ve Biz” adlı eserinin kendine özgü nitelikleri vardır. Geleneksel
anlamda ne tam bir öykü ne de tam bir roman olan bu eser, kişinin dış
dünyasıyla ilgili olayların oldukça sinirli kaldığı bir yaşamöyküsüdür. Bu öykü
alışılmış tekniklerden farklı biçimlerde oluşturulmuştur. Öyküsü anlatılan
garip tabiatlı, sevimli kahraman Fehim Bey’in ruh hali, çevresinde yarattığı
tepkilerle verilir. Fehim Bey yaşam gerçeklerine yenilmiştir. Karşılaştığı
güçlüklere başkaldırmayı bile düşünmez. Üzerindeki doğulu örtü onu kendi
ortamında anlamamızı kolaylaştırır.
Bu parçada Fehim Bey’le ilgili olarak aşağıdakilerden
hangisine değinilmemiştir?
A) Kişiliğinin farklı yöntemlerle çizildiğine
B) Yaşamdaki zorluklara boyun eğdiğine
C) İç dünyasını yansıtan durumlara yer verildiğine
D) Başkalarınca yadırganan davranışlara sahip olduğuna
E) Sessiz ve mutlu bir yaşam sürdüğüne
CEVAP
ANAHTARI
1-A 2-C 3-C 4-D 5-B 6-A 7-E 8-B 9-C 10-A 11-B 12-D 13-C 14-B 15-A 16-C 17-E
18-D 19-B 20-C 21-E 22-A 23-D 24-C 25-B 26-E 27-D 28-A 29-C 30-A 31-B 32-D
33-C 34-E 35-D 36-A 37-B 38-C 39-A 40-E 41-D 42-B 43-E 44-C 45-C 46-E 47-B
48-D 49-B 50-C 51-E 52-A 53-D 54-B 55-E
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.