YGS-LYS Türkçe, Türk Edebiyatı Hazırlık - ÇIKMIŞ SORULAR

13 Aralık 2011 Salı

Anlatım Bilgileri: Anlatımın Özellikleri, Anlatım Biçimleri

Anlatım, bir duyguyu, bir düşünceyi, bir konuyu söz ya da yazı ile bildirmedir. Buna, cümle düzeyinde yargının, paragraf düzeyinde düşüncenin oluşturulup dile getirilmesi de diyebiliriz.
Yargıların ve düşüncelerin oluşturulmasında iki yol izlenir:
a)Tümdengelim: Düşüncenin, genelden özele (bütünden parçaya) doğru izlenen bir yolla oluşturul­masıdır. Bu yöntemle oluşturulan paragraflarda önce temel düşünce (yargı) ortaya konur, sonra da bu, yar­dımcı düşüncelerle desteklenir.
b)Tümevarım: Düşüncenin özelden genele (par­çadan bütüne) doğru izlenen bir yolla oluşturulması­dır. Bu yöntemde, yardımcı düşüncelerden ya da ör­neklerden yola çıkılarak konuya ilişkin temel yargı oluşturulur.
Bu yollardan hangisi izlenirse izlensin, anlatıcının amacı, anlatım biçimi ve çeşidini de belirler. Bilimsel amaçlı yazıların anlatımı nesnel, sanatsal amaçlı yazı­ların anlatımı öznel bir nitelik taşır.
Nesnel Anlatım
Yazarın, yargılarını kişisel yorum ve duygularına dayandırmadan oluşturmasıdır. Nesnel yargılar, ölçü­lüp kanıtlanabilir; göreceli değildir.
Öznel Anlatım
Duygulara dayanan, yazarın söylediklerine kendi yorumunu kattığı anlatımdır. Öznel yargılarda duygu, genellikle, beğenme - beğenmeme ya da katılma -katılmama olarak karşımıza çıkar. Bu özellikteki yargı­ların yoruma açık, görece, kanıtlanması güç yargı­lar olması, anlatıcının, duygularını anlatımına katma­sından kaynaklanır.

Doğrudan Anlatım
Anlatıcının kişisel duygu, düşünce ya da gözlem­lerini dile getirmek için oluşturduğu cümlelerle başka birinin söylediklerini (söyleyenin ağzından çıktığı bi­çimiyle) kendi cümlesinin içinde aktarmasıyla oluştu­rulan iç içe bileşik cümleler doğrudan anlatımlıdır. Örnek: Mehmet, dersime biraz ara vermeliyim, dedi.
Dolaylı Anlatım
Anlatıcının, başkasının cümlesini, anlamını koru­mak koşuluyla kendi cümlesinin içinde eriterek (söy­leyenin ağzından çıktığı biçimini değiştirerek) ak­tarmasıyla oluşturulan cümleler dolaylı anlatımlıdır. Örnek: Mehmet, dersine biraz ara vereceğini söyledi.
Anlatım Özellikleri
İyi bir anlatımın temel nitelikleri sayılan doğruluk, açıklık ve duruluk, "Anlatım Bozukluğu" konusunda ayrıntılı biçimde incelendiğinden burada anlatımın, da­ha çok, paragraf düzeyindeki özelliklerine yer verece­ğiz.
Doğallık: Duygu ve düşüncelerin yapay kalıplara sokulmadan, içten geldiği (doğduğu) gibi yansıtılması-dır. Doğallığın temeli, halkın ortak beğenişidir. Çünkü do­ğallık, dilin halk tarafından kullanıla kullanıla ulaştığı gü­zelliktir. Doğallık, kabalığa düşmeden, genel kullanıma yaklaştıkça sağlanabilir.
Özgünlük: Anlatımın, özünde farklılık taşıması, anlatıcının başkalarını taklit etmeden alanına yenilik getirmesid ir.
Özgün yapıtlar, başka yapıtlarla ortak konuları da işlese, yaratıcısının damgasını taşır; kendinden önce­kileri akla getirtmez.
Yoğunluk: "Özlü anlatm da denilen yoğunluk, az sözle çok anlam yansıtma özelliğidir. Anlatımı, an­lamdan ayrı düşünemeyeceğimize göre, anlatım yo­ğunluğu, anlamın da yoğun ve zengin olmasını sağlar.
Yoğun anlatımlı yapıtlar, tekrar okuma isteği uyandıran, her okuyuşta ayrı anlamlar, ayrı tatlar su­nan yapıtlardır.
Yalınlık: Anlatımın gereksiz süsten, söz sanatlarından uzak olması niteliğidir. Yalın bir anlatım­da duygu ve düşünceler, dolambaçlı yollara sapma­dan, en kısa yoldan dile getirilir. Sözcüklerin seçimi ve kullanımı zorlamasızdır.
Yalınlığın yolu duruluktan geçer. Yazıya eklenecek ya da yazıdan çıkarılacak hiçbir şey bulunamadığı za­man yalınlığa ulaşılmış demektir.

Akıcılık: Okumayı güçleştiren pürüzlerin, ilgiyi dağıtacak duraksamaların bulunmaması niteliğidir. Hiçbir engele takılmadan akıp giden, kolay ve zevkle okunan yazılarda akıcılık vardır.
Belirli seslerin, hecelerin ya da sözcüklerin dili dolaştıracak, kulağı tırmalayacak biçimde yinelenme­si, duygu ve düşüncelerin tutarlı, dengeli bir bütünlük içinde kaynaştın lam aması anlatımda akıcılığı engeller.
Sadelik: Anlatımda, anlamı kolay sezilemeyen söz­lerle yabancı sözcüklere yer vermeme niteliğidir. Sade bir anlatım, okuru sözlüğe baktırmaz.
Sürükleyicilik: Eseri elden bırakamamak, bir so­lukta bitirme isteği duymak, her sayfada "Şimdi ne alacak?" sorusunu kafamızdan atamamak, o yapıtın sürükleyiciliğini gösterir.
Etkileyicilik: Yapıtın konusu ya da anlatımıyla okuru sarsma, düşünmeye, değişmeye yöneltme niteliğidir.
Bütünlük: Yapıtın biçim ve içerik yönünden den­geli, tutarlı olmasıdır. Her şeyin yerli yerinde ve birbirini tamamlayacak biçimde düzenlendiği yapıtlarda bütünlük de sağlanmış olur.
i
Anlatım Biçimleri
Yazarın, yazısını yazmaya başlamadan, amacını, okurda nasıl bir etki bırakmak istediğini belirlemesi gerekir. Yazar, böylece anlatım biçimini de belirlemiş olur.
İnsanı, konuşmaya ya da yazmaya yönelten temel amaçlarla bunların gerektirdiği anlatım biçimleri şunlar­dır:
Bilgi verme, öğretme —> Açıklayıcı anlatım
Yerleşik kanıları değiştirme —> Tartışmacı anlatım
Olay içinde yaşatma —> Öykü ley ic i anlatım
İzlenim kazandırma —> Betim ley ici anlatım

Açıklama
Yazar, ele aldığı konuda okuyucusunun bilgisi ol­madığı varsayımından yola çıkarak okuyucusunu o konuda bilgilendirmeyi amaçlar. "Ne, nedir, neden böyledir, ne işe yarar (işlevleri nelerdir)?" soruları­na açıklık getirir.
Tartışma
Yazar, değiştirmek istediği düşüncenin yanlışlığı­nı, nasıl olması gerektiğini güçlü kanıtlar ve bilgilerle ortaya koymaya çalışır. Bunu yaparken ilk adımda karşı savı belirler, ikinci adımda bu savı çürütmeye uğraşır. "Yazar, neye karşıdır? Neyi çürütmeye ça­lışıyor?" sorularına yanıt oluşturmaya çalışır. Kişisel anlatım özelliğinin öne çıktığı bu anlatım biçiminde "bana göre, kanımca, oysa..." gibi sözler de yer alır.
Öyküleme
Yazar, düşünceyi zaman sırasına göre anlattığı olaylar içinde vermeyi amaçlar. Okuyucusunu, anlattı­ğı olayın içinde yaşatmaya çalışır. Devinim, yer ve za­man, kişiler ya da varlıklar belirleyici öğelerdir.
Açıklayıcı öyküleme: Bilgilendirme amaçlıdır. Yemek tarifleri, deney, konu açıklamaları...
Sanatsal öyküleme: Duygu ve düşünceyi olay içinde verme amaçlıdır. Roman, öykü ...
Betimleme (Tasvir Etme)
Yazarın amacı, kendi izlenimlerini okuyucusuna da kazandırmaktır. Sözcüklerle resim yapma işidir.
Ayrıntılar titizlikle seçilir.
Ayrıntı, varlıkları birbirinden ayırabilmemize yarayan temel özelliklerdir.
Ayrıntıların seçiminde beş duyudan yararlanı­lır.
Gözleme dayanır.
Asıl malzeme sıfatlardır.
Yazar, bu yolla düşünceye görünürlük kazan­dırır, anlatımını renklendirir, okuyucunun hayal gücünü kamçılar.
Açıklayıcı (teknik) betimleme: Yazar, fotoğrafçı gibidir. Genel ayrıntılar verilir. Öğretme amaçlı oldu­ğundan nesnel anlatımlıdır.
Izlenimsel (sanatsal) betimleme: Yazar, ressam gibidir. Özel ayrıntılar verilir. Öznel anlatımlıdır.
Yazar, ayrıntıları şu yallarla verebilir:
a.  Belli bir izlenime göre: Duyulardan biri etkin biçimde kullanılır.
b.  Belli bir noktaya (değişmeyen bir konuma) göre: İzlenimlerin değişmeyen bir yerden aktarılması-
dır. (Varlıklara bakılan açı aynıdır.)
c.  Değişen bir noktaya göre: Ayrıntıların (yakından, uzaktan, aşağıdan, yukarıdan) değişik açılardan (yönlerden) bakılarak yansıtılmasıdır.

Anlatımda Başvurulan Yollar (Düşünceyi Geliştirme Yolları)
Tanımlama (Tarif Etme)
Kavramları, özel ve değişmez nitelikleriyle tanıt­maktır. Kavramlar, bu yolla belirginleştirilir.
Bir kavram, özellikleri, işlevleri ya da hem özellikleri hem işlevleri söylenerek tanımlanabilir :
Su, oksijen ve hidrojenin bileşiminden oluşan bir sıvıdır.
Gemi, ulaşım, savunma ve taşımacılıkta kullanı­lan bir araçtır.
Dil, insanlar arasındaki anlaşmayı sağlayan doğal bir araçtır.
Tanımlama cümleleri "Bu (şu) nedir?" sorusu­nun yanıtı olan yalın cümlelerdir.

Karşılaştırma
Varlıkların benzeyen ya da ayrılan yanlarını, kıyas­lama yoluyla ortaya koymak amacıyla başvurulan bir düşünceyi geliştirme tekniğidir. Ele alınan kavramı be­lirginleştirme ya da öne sürülen düşünceyi kanıtlama bu yolla sağlanır.
*   Karşılaştırmaya başvurulan yazılarda "oysa, ise, oysaki, ne var ki..." gibi karşılaştırma bağlaçla­rına sıkça rastlanır.
Karşılaştırma, değişik biçimlerde yapılabilir :
a.   Birbirinin karşıtı iki kavram karşılaştırabilir:
varsıllık - yoksulluk, dostluk - düşmanlık...
b.    Karşıtlık içermeyen iki kavram karşılaştırabilir:
öykü - roman, şiir - düzyazı...
c.   Bir kavram, ana bağlı karşıtlıklarla verilebilir:
Yazar, romanında düş ürünü bir olayla yaşamın
gerçeklerini
gözler önüne sermeyi başarmış.
d.   Bir kavram, onun karşıtı alan kavramlar
belirlenerek yansıtılabilir :
Bir düşünceye saplanıp onun dışında doğru tanı­mayan kişilere hoşgörülü denemez.
* Bu yolla asıl açıklanmak istenen kavramın "ne al­madığı" söylenip "ne olduğu" ortaya konur.
Örneklendirme (Örnek Verme)
Düşünceyi inandırıcı kılmak, soyut kavramları so­mutlaştırmak ve bu yolla düşünceye görünürlük ka­zandırmak amacıyla örnek verilir. Yerinde bir örnek, sayfalar dolusu sözden daha etkili olabilir.
* Örneklendirme, benzeşim ve temsil etme teme­line dayanır.

Tanık Gösterme (Alıntı Yapma)
Ele alınan konuda yetkinliğini kanıtlamış birinin dü­şüncelerinden yararlanmadır. Yazar, tanık gösterdiği ki­şinin konuyla ilgili sözlerini tırnak içinde doğrudan ak­tarabilir. Bazen de o kişinin düşüncelerini özetleyerek kendi anladığı biçimde, kendi cümleleri içinde eriterek aktarır.
* Hakkında söz söylenen kişi ya da varlıkla ilgili bilgi verilirken o kişinin sözlerine de yer veriliyorsa bu, alıntı yapmadır.
Sayısal Verilerden (istatistiklerden) Yararlan­ma
Yazar, ele aldığı konuda düşündüklerini inandırıcı kılmak için o konudaki matematiksel verilerden yararla­nır.
* Benzetme ve kişileştirme de düşünceyi geliştir­me yolları arasında anılmaktadır.


TEST SORULARI:





1. Aşağıdaki cümlelerin hangisi dolaylı anlatıma örnek alabilir?

A) Kendine özgü söyl ey işiyle edebiyatımızda önemli bir yerinin olduğunu söyledi.

B) Her yeni şiirde değişik bir sesin, taze bir ha­vanın bulunması gerekir, derdi hep.

C) Güzel şiir yazabilmek için büyük sıkıntılara katlanabilmek gerekir, demişti bana.

D) Konuşmacılardan biri, "Her çağ zamanla eskir, yerini daha ileri bir çağa bırakır." dedi.

E) Her çağ kendi sanatını, her sanat akımı da kendi çağını biçimlendirir, diyordu biri.


2. "Bu yazarımız süslü, duygu yüklü bir anlatımdan kaçınıyor. Ayrıca yazılarını, uzun ve yöntemli incelemelerle derinleştirmemesi, anlatımının daha ra­hat izlenmesini ve daha kolay anlaşılmasını sağlı­yor; ama bu tutumu, yazdıklarının "keten helvası" gibi tatlı yenen, fakat yiyeni çoğunlukla doyurma­yan bir niteliğe bürünmesine de yol açıyor." diyen bir eleştirmenin sözünü ettiği yazılarda buldu­ğu eksiklik nedir?

A) yalınlık B) yoğunluk        C) açıklık

D) etkililik E) akıcılık


3. Bizde, genellikle Doğu'da, dilencilik bir meslektir; Batı'da ise büyük ekonomik bunalımlarda ortaya çıkar. Bu bakımdan karakterleri birbirini tutmaz. Örneğin sanayi ülkelerinde üstü başı tertemizdir dilencinin; Doğu'da ise yoksulluk, önce giysileri pılı pırtı durumuna getirir. Ahmet Haşim, Frankfurt sokaklarında temiz giyimli kişilerin göğüslerine as­tıkları levhalarla hiç konuşmadan dilendiklerini an-latırve bunu bizdeki sakat dilencilerin görünümle­ri ile karşılaştırarak, "Bizde dilenci korkutarak pa­ra alır." der.

Bu parçanın anlatımında a sağı da kilerden han­gisine başvurulma mıştır?

A) Örneklemeye

B) Karşı laşt ırm aya

C) Sayısal verilerden yararlanmaya

D) Açıklamaya

E) Tanık göstermeye

4. İhtiyar balıkçı, zayıftı, kavruktu, ensesinde derin kırışıklıklar vardı. Yanakları, sudan yansıyan gü­neş ışıklarının neden olduğu bir deri hastalığının kahverengi lekeleriyle kaplıydı. İhtiyar, boşta ka­lan eliyle ensesini kaşıdı; bir gözünü kapatıp di­ğeriyle güneşe baktı. Bakışı güneşten eline düş­tü: ağır balıklar çekmekten açılmış derin yara iz­leri vardı ellerinde, ama hiçbiri yeni değildi bunla­rın; susuz ve balıksız bir çölün çatlakları kadar es­kiydiler. İşaret parmağının ucundan denize inen misina, birden titredi. Balıkçı keyifle doğruldu. 
Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerin hangi­lerine başvurulmuştur?

A) Tartışma - öyküleme

B) Öyküleme - açıklama

C) Betimleme - tartışma

D) Öyküleme - betimleme

E) Betimleme - açıklama


5. Kimi şiirle tek bir yolculuğa çıkabilirsiniz, çıkabilir­sen iz eğer. Oysa, bu ozanın şiiri bir tek sözcükle bile okuru binlerce yolculuğa çıkartabiliyor. Kul­landığı sözcükler, bizim sözcüklerimiz, ama o, onları kendi sesiyle söylemiş, kişiliğinin damgası­nı vurmuş sözcüklere.

Parçada sözü edilen azanın şiirler indeki en belirgin özellikler, aşağıdakilerin hangisidir?

A) doğallık - özgünlük

B) yalınlık - doğallık

C) yoğunluk - özgünlük

D) doğallık - yalınlık

E) akıcılık - duruluk


6. Deneme, bir düşüncenin, bir duygunun tadını çıka­rıp bu tadı okuyucuyla paylaşma sanatıdır. Bu ba­kımdan deneme, yazarın kendine yazdığı, ama çaktırmadan okuyucuya ulaştırdığı bir mektup gi­bidir. Bu türün yaratıcısı Montaigne'nin, "Kitabımın konusu benim." sözü de denemenin bu özelliğini vurgulamaya yöneliktir.

Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden han­gisine başvurulmamıştır?

A) Örnek vermeye B) Açıklamaya

C) Benzetmeye D) Tanımlamaya

E) Tanık göstermeye


7. Anlatımda açıklık, her şeyden önce kafanın açıklı­ğını gerektirir. Dil bilinci aynı zamanda bilgi bilinci­dir. Bu yüzden açıklık, kolay kazanılan bir beceri değildir. Bilim adamı, kitleyle iletişimini, düşünce­nin inceliğini savsaklayarak değil; düşüncenin in­celik ve karmaşıklığını en saydam anlatım biçimle­rine dökerek sağlayabilir.

Bu parçanın anlatımında, aşağıda kilerden özellikle hangilerine başvurulmuştur?

A) Betimleme - karşılaştırma

B) Öyküleme - örnekleme

C) Açıklama - kanıtlama

D) Açıklama - tanımlama

E) Tartışma - benzetme


8. Ozanların şiir çizgisi, şiirlerinin içeriğinden çokdille-rinde belli eder kendini. Başlangıçta bu dilin girip çıkmadığı çukur, oyuk, yol, tepe yok gibidir. Yöresi­ni araştırma, toprağını bulma çabasının ta kendisi­dir bu. Giderek, kendi seçimini yapar dil. Ayrı kotla­rını temizler, girip çıktığı çıkmaz sokakları bırakır, kokladığı, kazdığı su yollarını bir kıyıya iter, sonun­da deltasına yerleşir, sınırını çizer, otağını kurar. Bir ozanın şiir çizgisinin değişikliğini belirleyen işte bu dildir.

Bu parçanın anlatımı için aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A) Karşılaştırmadan yararlanılmıştır.

B) Somutlamalara başvurulmuştur.

C) Örneklemeye başvurulmuştur.

D) Kişisel düşüncelere yer verilmiştir.

E) Birbirini çağrıştıran sözcüklerden yararlanıl­mıştır.


9. "Her okunuşunda yeni şeyler söyleyen kitaplar vardır." cümlesinde sözü edilen kitaplann en belirgin özelliği, aşağıdakilerden hangisidir?

A) Anlatım çeşitliliği        B) Anlam zenginliği C) Akıcılık D) Özlü anlatım

E) Sürükleyicilik


10. Birden kar yağmaya başladı. Kütüphanenin camı buzlanmak üzere. Ampulün ışığı buza girip çıktı. Üşüyerek yine tavandaki şişesine girdi. Ellerim soğuktan kaskatı kesilmişti. Oysa, soba harıl ha­rıl yanıyordu. Karşıdaki ağacın dalına bir kuş tü­nemişti. Kuşa ıslık çaldım; kuş yanıt vermedi.

Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden han­gisi yoktur?

A) Betim leyici bir yol izleme

B) Değişikduyularaseslenme

C) Örneklerden ve karşılaştırmalardan yararlan­ma

D) Gözlem gücüyle seçilen ayrıntıları verme

E) Nesnelere, insanlara özgü nitelikler yükleme


11. Sabahın bu erken saatinde tavandaki soğuk, be­yaz, lambalar, uykulu mu, bezgin mi oldukları tam anlaşılmayan yolcuların yüzlerini iyice solgun gösteriyordu. Gittikçe kalabalıklaşan vagonda, birbirine dokunmaktan özenle kaçınarak bir yer­lere tutunmaya çalışıyorlardı. Oturacak yer bulan­lar, ya gazete safyalarına dalıyor ya da duyama­dıkları sabah uykularına devam ediyorlardı.

Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerin hangi­sinde verilenlerden daha çok yararlanılmıştır?

A) Karşılaştırma, açıklama

B) Tartışma, betimleme

C) Açıklama, öyküleme

D) Öyküleme, örnekleme

E) Betimleme, öyküleme


12. Gündüz hava, dağların güneşe bakan yamaçla­rında bir çocuk nefesi kadar yumuşak ve güzeldi. Ama havanın bu hali pek kısa sürdü. Önce yavaş­ça değişmeye başladı. Sonra karlı dağlardan bir rüzgâr esti. Aceleci olan alacakaranlık, yaklaşan gecenin soğuk, gri, mor rengini de ardından sü­rükleyerek vadileri, boğazları kaplayıverdi.

Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden han­gisi yoktur?

A) Betimleciyi öğelere yer verme

B) Benzetmelerden yararlanma

C) İşitsel öğelere yer verme

D) Doğayı devinim içinde yansıtma

E) İnsana özgü nitelikleri doğaya aktarma


13. Sımsıcak nisan günleri... Bir hafta önce kupkuru olan dallarda şimdi bembeyaz, uçuk pembe çi­çekler var. Anadolu, mis gibi kokuyor. Fakat Eren­köy'ün hanımeli kokusu değil bu, Sarıyer'in ıhla­mur çiçeği kokusu da değil. Vişnelerin, elmaların, kirazların, şeftalilerin erken yaz güneşinde buna­lan çiçekleri; kokularının vadilere, tepelere, yayla­lara üflyorlar. Her yerde isimsiz, saf, narin bir ko­ku dolaşıyor. Köy evlerinin bacalarına yuva yapan leylekler ise, yazın çok yakında geleceğini müjde­liyor insanlara.

Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden han­gisine başvurulma mıştır?

A) Varlıklar nitelikleriyle verilmiştir.

B) Gözlemlere yer verilmiştir.

C) Betimlemeye kişisel duygular katılmıştır.

D) Tanımlamalardan yararlanılmıştır.

E) Kişileştirme yapılmıştır.


14. Yolun kenarındaki kayanın üstüne küfesini koydu. Ellerini belindeki kızıl kuşağın ön tarafına soktu. Açık göğsü, çıplak, sert baldırlarıyla bir kuvvet abidesi gibi durdu. Kibirli kalın kaşları altında ağır dönen iri gözleriyle Marmara'nın dalgalarına, karşıki sahile, mavi gözlü, sarı saçlı bir kıza benze­yen sevimli, nazlı yurdunun taşına toprağına uzun uzun baktı.

Bu parçanın anlatımı için aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A) Üçüncü kişi anlatımı kullanılmıştır.

B) Kişileştirme sanatına yer verilmiştir.

C) Anlatıcı, anlatımına duygularını katmıştır.

D) Ruhsal çözümlemelere başvurulmuştur.

E) Betimleme ve öyküleme iç içedir.


15. "Kıskançlığın, insanı yıkım ve çöküntüye sürükle­yen bir duygu olduğunu öne sürenler, onun yapı­cı ve yaratıcı özelliğini göz ardı ediyorlar." cümle­siyle aşağıdakilerden hangisi arasında, anla­tımda başvurulan yol bakımından benzerlik vardır?

A) Uygarlık, insan yaşamını kolaylaştırmıştır gö­rüşünü savunanlar, uygarlıkla gelen felaketle­rin ayrımında olmayanlardır.

B) Hep düş dünyasında yaşayanlar, içinde ya­şadıkları günün hakkını veremeyen, verimsiz kişilerdir.

C) Sanatçılarına gereken değeri vermeyen ulus­ların, çağa ayak uydurmada zorlandıklarını görmezlikten gelemeyiz.

D) Köklü bir medeniyete sahip olmakla övünen toplumlar, ellerindeki birikimi çağın getirdik­leriyle sentezleyebilmelidirler.

E) Gönül birliği olmayan yerde, kafa birliğinden söz etmek, akılla duyguyu aynı terazide tart­maya çalışmaktır.


16. Yaratırken Ulu Mimar, insanı 
Dünyadaki sınırları çizmedi 
Renk verdi, dil verdi, inanç verdi 
Ama taraf tutup hiçbirini ezmedi

"Hepiniz insansınız, kardeşçe yaşarsanız tüm dünya sizin" dedi.

Bu dizelerin anlatımında aşağıdakilerden han­gisi yoktur?

A) Doğrudan anlatıma başvurma

B) Eğretilemeden yararlanma

C) Değişik yapılı cümleler kullanma

D) Somutlaştırmaya başvurma

E) Varlıkları ayırıcı özellikleriyle verme


17. O, bir fikir adamı değildi. Düşünce, onda duygu­nun kapanına tutulurdu. Eleştirmen ya da dene­me yazarı olarak tarih bilinci de yoktu. Gerçeği, gelişigüzel bir yerinden yoklar, bununla neşelenir ve yetinirdi. Bütün bunlar da onu ... uzaklaştırırdı.   
Anlam akışına göre parçanın san cümlesindeki baş yere aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?  
A) akıcılıktan B) öznellikten

C) nesnellikten D) bencillikten

E) özgünlükten

1. A    3. C    5. C    7. C    9. B   11. E   13. D   15. A  17. C
2. B    4. D    a A    3. C   10. C   12. C   14. D   16. E



TEST SORULARININ AÇIKLAMALI CEVAPLARI

1.    Dolaylı anlatım, başkasının cümlesini, anlamını değiştirmeden, kendi cümlemize dönüştürerek aktarmadır. A seçeneği buna örnektir. Öteki seçe­nekler doğrudan anlatıma örnektir.

2.    Parçadaki "keten helvası gibi tatlı yenen, fakat yi­yeni çoğunlukla doyurmayan" sözlerinden, sözü edilen yazıların "yoğunluk" tan uzak olduğu anla­şılıyor.

3.    Parçada Doğu ile Batı, "dilencilerin durumu" yö­nünden karşılaştırılıyor. "Örneğin" sözcüğüyle başlayan cümlede örnekleme "ye, A. H asim'd en alıntı yapılarak "tanık gösterme "ye başvuruluyor. Parçanın bütününde "dilencilik" konusunda bilgi ı verme amaçlandığından "açıklama" anlatım bi­çimden yararlanılmıştır. Parça, herhangi bir sayı­sal veri içermemektedir.         

4.    Parçada, "ihtiyarbalıkçı" nın fizikselgörünümüve hareketleri gözümüzün önünde canlandırılıyor. , Parçanın anlatımında "Öyküleme - betimleme" birlikte kullanılmıştır.

5.    Parçanın ikinci cümlesinde "yoğunluk", üçüncü cümlesinde de "özgünlük" vurgulandığından, sö­zü edilen ozanın şiirler indeki en belirgin özellikler bunlardır.

6.       Parçanın ilk cümlesinde "deneme" tanımlanmış. İkinci cümlede "yazarın kendine yazdığı mektup" a benzetilmiş. Son cümlede de Montaigne tanık gösterilmiş. Ayrıca parça, "deneme" hakkında bilgilendirme amacıyla yazıldığından "açıklama" anlatım biçimi kullanılmıştır.

7.       Parça, "anlatımda açıklık" konusunda bilgi ver­mek amacıyla yazıldığından "açıklama" anlatım biçimine başvurulmuş. "Açıklık" ın kolay kazanı­lan bir beceri olmadığına, bilim adamının tutumu kanıt gösterilmiştir.



8.       Parçanın ilk cümlesinde "karşılaştırma" dan ya­rarlanılmıştır. İkinci cümleden itibaren "somufla­ma" lara başvurulmuş ve birbirini çağrıştıran söz­cüklere yer verilmiş. Bu yolla kişisel düşünceler öne çıkarılmış. Parçada "örnekleme"ye başvurul­mamış.

9.    Kitabın, her okunuşunda yeni şeyler söyleyebil­mesi, anlam zenginliğinin olmasını gerektirir. Öte­ki seçeneklerde verilenler, daha çok, anlatım özellikleridir.

10.  Parçada, ansızın yağmaya başlayan karla ilgili gözlemler ve duygulanmalar betimleyici bir yol iz­lenerek aktarılmıştır. Üçüncü, dördüncü cümleler­de "ampul ışığı" nın "buza girip çıkması," üşüye­rek şişesine girmesi" sözleriyle ona, insana özgü nitelikler yüklenmiş. Ayrıca, "görme, dokunma ve işitme" duyularıyla algılanabilecek ayrıntılara yer verilmiş. Parçanın anlatımında C'de verilenler yoktur.

11.  Parçada, sabahın erken saatinde bir vagondaki yolcuların davranışları ve görünümleri "öyküleme -betimleme" anlatım biçimlerinden yararlanılarak aktarılmış.

12.  Parçada "bir gün içinde hava koşullarındaki deği­şiklikler" betimlenmiştir. İlk cümlede "benzetme", son cümledeki "aceleci olan alacakaranlık" söz­lerinde de "insana özgü niteliğin doğaya aktarıl­ması" söz konusudur. Parçada "işitme duyumuz­la algılayabileceğimiz bir kavram yoktur.

13.  Yazar, nisan ayındaki gözlemlerini, duygularını da katarak aktarmış. Ayrıca "... şeftalilerin erken yaz güneşinden bunalan çiçekleri, kokularını... üflüyorlar." sözleriyle kişileştirmeye yer verilmiş. Par­çada "tanımlama" ya başvurulmamış.

14.  Parçada sözü edilen kişinin fiziksel görünümü betimlenmiş; ancak onun ruhsal durumundan hiç söz edilmemiştir. Bu nedenle yanıt D d ir.

15. Verilen cümlede "kıskançlık" kavramının olumlu ve olumsuz yanları birlikte verilerek bu kavram belirginleştirilmiştir. A'da da "uygarlık" kavramıyla ilgili olarak aynı yola başvurulmuştur.

16. Dizelerde ki "Ulu mimar" sözü, benzetme amacıy­la "Tanrı" yerine kullanılarak, "iğretileme" yapıl­mış. "Ezmedi" sözcüğü soyut yan anlamıyla kul­lanılarak "somutlaştırma" yapılmış. Bileşik ve sı­ralı cümlelerden oluşan dizelerde "doğrudan an­latıma" da yer verilmiş. Ancak, varlıkların ayırıcı özelliklerine yer verilmemiş.

17. Parçada sözü edilen kişinin öznel bir tutum sergi­lediği belirtiliyor. Bu tutumu da onu "nesnellik" ten uzaklaştırmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

Sitede Ara