Anlatım,
bir duyguyu, bir düşünceyi, bir konuyu söz ya da yazı ile bildirmedir. Buna,
cümle düzeyinde yargının, paragraf düzeyinde düşüncenin oluşturulup dile
getirilmesi de diyebiliriz.
Yargıların ve düşüncelerin
oluşturulmasında iki yol izlenir:
a)Tümdengelim: Düşüncenin, genelden
özele (bütünden parçaya) doğru izlenen bir yolla oluşturulmasıdır. Bu yöntemle
oluşturulan paragraflarda önce temel düşünce (yargı) ortaya konur, sonra da bu,
yardımcı düşüncelerle desteklenir.
b)Tümevarım: Düşüncenin özelden
genele (parçadan bütüne) doğru izlenen bir yolla oluşturulmasıdır. Bu
yöntemde, yardımcı düşüncelerden ya da örneklerden yola çıkılarak konuya
ilişkin temel yargı oluşturulur.
Bu yollardan
hangisi izlenirse izlensin, anlatıcının amacı, anlatım biçimi ve çeşidini de
belirler. Bilimsel amaçlı yazıların anlatımı nesnel, sanatsal amaçlı yazıların
anlatımı öznel bir nitelik taşır.
Nesnel Anlatım
Yazarın,
yargılarını kişisel yorum ve duygularına dayandırmadan oluşturmasıdır. Nesnel
yargılar, ölçülüp kanıtlanabilir; göreceli değildir.
Öznel Anlatım
Duygulara dayanan, yazarın
söylediklerine kendi yorumunu kattığı anlatımdır. Öznel yargılarda duygu,
genellikle, beğenme - beğenmeme ya da katılma -katılmama olarak karşımıza
çıkar. Bu özellikteki yargıların yoruma açık, görece, kanıtlanması güç yargılar
olması, anlatıcının, duygularını anlatımına katmasından kaynaklanır.
Doğrudan
Anlatım
Anlatıcının
kişisel duygu, düşünce ya da gözlemlerini dile getirmek için oluşturduğu
cümlelerle başka birinin söylediklerini (söyleyenin ağzından çıktığı biçimiyle)
kendi cümlesinin içinde aktarmasıyla oluşturulan iç içe bileşik cümleler
doğrudan anlatımlıdır. Örnek: Mehmet, dersime biraz ara vermeliyim, dedi.
Dolaylı Anlatım
Anlatıcının,
başkasının cümlesini, anlamını korumak koşuluyla kendi cümlesinin içinde
eriterek (söyleyenin ağzından çıktığı biçimini değiştirerek) aktarmasıyla
oluşturulan cümleler dolaylı anlatımlıdır. Örnek: Mehmet, dersine biraz ara
vereceğini söyledi.
Anlatım
Özellikleri
İyi bir anlatımın temel
nitelikleri sayılan doğruluk, açıklık ve duruluk, "Anlatım Bozukluğu"
konusunda ayrıntılı biçimde incelendiğinden burada anlatımın, daha çok,
paragraf düzeyindeki özelliklerine yer vereceğiz.
Doğallık: Duygu ve düşüncelerin
yapay kalıplara sokulmadan, içten geldiği (doğduğu) gibi yansıtılması-dır.
Doğallığın temeli, halkın ortak beğenişidir. Çünkü doğallık, dilin halk
tarafından kullanıla kullanıla ulaştığı güzelliktir. Doğallık, kabalığa
düşmeden, genel kullanıma yaklaştıkça sağlanabilir.
Özgünlük:
Anlatımın, özünde farklılık taşıması, anlatıcının başkalarını taklit etmeden
alanına yenilik getirmesid ir.
Özgün
yapıtlar, başka yapıtlarla ortak konuları da işlese, yaratıcısının damgasını
taşır; kendinden öncekileri akla getirtmez.
Yoğunluk: "Özlü anlatm da
denilen yoğunluk, az sözle çok anlam yansıtma özelliğidir. Anlatımı, anlamdan
ayrı düşünemeyeceğimize göre, anlatım yoğunluğu, anlamın da yoğun ve zengin
olmasını sağlar.
Yoğun
anlatımlı yapıtlar, tekrar okuma isteği uyandıran, her okuyuşta ayrı anlamlar,
ayrı tatlar sunan yapıtlardır.
Yalınlık: Anlatımın gereksiz
süsten, söz sanatlarından uzak olması niteliğidir. Yalın bir anlatımda duygu
ve düşünceler, dolambaçlı yollara sapmadan, en kısa yoldan dile getirilir.
Sözcüklerin seçimi ve kullanımı zorlamasızdır.
Yalınlığın yolu duruluktan geçer.
Yazıya eklenecek ya da yazıdan çıkarılacak hiçbir şey bulunamadığı zaman
yalınlığa ulaşılmış demektir.
Akıcılık: Okumayı güçleştiren pürüzlerin,
ilgiyi dağıtacak duraksamaların bulunmaması niteliğidir. Hiçbir engele
takılmadan akıp giden, kolay ve zevkle okunan yazılarda akıcılık vardır.
Belirli
seslerin, hecelerin ya da sözcüklerin dili dolaştıracak, kulağı tırmalayacak
biçimde yinelenmesi, duygu ve düşüncelerin tutarlı, dengeli bir bütünlük
içinde kaynaştın lam aması anlatımda akıcılığı engeller.
Sadelik: Anlatımda, anlamı kolay sezilemeyen
sözlerle yabancı sözcüklere yer vermeme niteliğidir. Sade bir anlatım, okuru
sözlüğe baktırmaz.
Sürükleyicilik: Eseri elden bırakamamak, bir
solukta bitirme isteği duymak, her sayfada "Şimdi ne alacak?" sorusunu kafamızdan atamamak, o
yapıtın sürükleyiciliğini gösterir.
Etkileyicilik: Yapıtın konusu ya da anlatımıyla
okuru sarsma, düşünmeye, değişmeye yöneltme niteliğidir.
Bütünlük: Yapıtın biçim ve içerik yönünden
dengeli, tutarlı olmasıdır. Her şeyin yerli yerinde ve birbirini
tamamlayacak biçimde düzenlendiği yapıtlarda bütünlük de sağlanmış olur.
i
Anlatım Biçimleri
Yazarın, yazısını yazmaya
başlamadan, amacını, okurda nasıl bir etki bırakmak istediğini belirlemesi gerekir.
Yazar, böylece anlatım
biçimini de
belirlemiş olur.
İnsanı,
konuşmaya ya da yazmaya yönelten temel amaçlarla bunların gerektirdiği anlatım
biçimleri şunlardır:
Bilgi
verme, öğretme —> Açıklayıcı anlatım
Yerleşik
kanıları değiştirme —> Tartışmacı anlatım
Olay
içinde yaşatma —> Öykü ley ic i anlatım
İzlenim
kazandırma —> Betim ley ici anlatım
Açıklama
Yazar, ele aldığı konuda
okuyucusunun bilgisi olmadığı varsayımından yola çıkarak okuyucusunu o konuda
bilgilendirmeyi amaçlar. "Ne,
nedir, neden böyledir, ne işe yarar (işlevleri nelerdir)?" sorularına açıklık getirir.
Tartışma
Yazar, değiştirmek istediği
düşüncenin yanlışlığını, nasıl olması gerektiğini güçlü kanıtlar ve bilgilerle
ortaya koymaya çalışır. Bunu yaparken ilk adımda karşı savı belirler, ikinci
adımda bu savı çürütmeye uğraşır. "Yazar,
neye karşıdır? Neyi çürütmeye çalışıyor?" sorularına yanıt oluşturmaya
çalışır. Kişisel anlatım özelliğinin öne çıktığı bu anlatım biçiminde "bana göre, kanımca, oysa..." gibi sözler de yer
alır.
Öyküleme
Yazar, düşünceyi zaman sırasına
göre anlattığı olaylar içinde vermeyi amaçlar. Okuyucusunu, anlattığı olayın
içinde yaşatmaya çalışır. Devinim, yer ve zaman, kişiler ya da varlıklar
belirleyici öğelerdir.
Açıklayıcı
öyküleme: Bilgilendirme
amaçlıdır. Yemek tarifleri, deney, konu açıklamaları...
Sanatsal öyküleme: Duygu ve düşünceyi olay içinde
verme amaçlıdır. Roman, öykü ...
Betimleme (Tasvir Etme)
Yazarın amacı, kendi
izlenimlerini okuyucusuna da kazandırmaktır. Sözcüklerle resim yapma işidir.
Ayrıntılar
titizlikle seçilir.
Ayrıntı,
varlıkları birbirinden ayırabilmemize
yarayan temel özelliklerdir.
Ayrıntıların seçiminde beş
duyudan yararlanılır.
Gözleme
dayanır.
Asıl
malzeme sıfatlardır.
Yazar,
bu yolla düşünceye görünürlük kazandırır, anlatımını renklendirir, okuyucunun
hayal gücünü kamçılar.
Açıklayıcı (teknik) betimleme: Yazar, fotoğrafçı gibidir. Genel
ayrıntılar verilir. Öğretme amaçlı olduğundan nesnel anlatımlıdır.
Izlenimsel
(sanatsal) betimleme: Yazar,
ressam gibidir. Özel ayrıntılar verilir. Öznel anlatımlıdır.
Yazar,
ayrıntıları şu yallarla verebilir:
a. Belli
bir izlenime göre: Duyulardan
biri etkin biçimde kullanılır.
b. Belli
bir noktaya (değişmeyen bir konuma) göre: İzlenimlerin
değişmeyen bir yerden aktarılması-
dır. (Varlıklara bakılan açı aynıdır.)
dır. (Varlıklara bakılan açı aynıdır.)
c. Değişen
bir noktaya göre: Ayrıntıların
(yakından, uzaktan, aşağıdan, yukarıdan) değişik açılardan (yönlerden) bakılarak yansıtılmasıdır.
Anlatımda
Başvurulan Yollar (Düşünceyi Geliştirme Yolları)
Tanımlama (Tarif Etme)
Kavramları, özel ve değişmez
nitelikleriyle tanıtmaktır. Kavramlar, bu yolla belirginleştirilir.
Bir kavram, özellikleri,
işlevleri ya da hem özellikleri hem işlevleri söylenerek tanımlanabilir :
Su, oksijen ve hidrojenin
bileşiminden oluşan bir sıvıdır.
Gemi, ulaşım, savunma ve
taşımacılıkta kullanılan bir araçtır.
Dil, insanlar arasındaki
anlaşmayı sağlayan doğal bir araçtır.
Tanımlama cümleleri "Bu (şu) nedir?" sorusunun yanıtı olan yalın
cümlelerdir.
Karşılaştırma
Varlıkların benzeyen ya da
ayrılan yanlarını, kıyaslama yoluyla ortaya koymak amacıyla başvurulan bir
düşünceyi geliştirme tekniğidir. Ele alınan kavramı belirginleştirme ya da öne
sürülen düşünceyi kanıtlama bu yolla sağlanır.
* Karşılaştırmaya başvurulan yazılarda "oysa, ise, oysaki, ne var
ki..."
gibi karşılaştırma bağlaçlarına sıkça rastlanır.
Karşılaştırma, değişik biçimlerde yapılabilir :
a. Birbirinin karşıtı iki kavram
karşılaştırabilir:
varsıllık - yoksulluk, dostluk - düşmanlık...
varsıllık - yoksulluk, dostluk - düşmanlık...
b. Karşıtlık içermeyen iki kavram
karşılaştırabilir:
öykü - roman, şiir - düzyazı...
c. Bir kavram, ana bağlı
karşıtlıklarla verilebilir:
Yazar, romanında düş ürünü bir olayla yaşamın
gerçeklerini gözler önüne sermeyi başarmış.
Yazar, romanında düş ürünü bir olayla yaşamın
gerçeklerini gözler önüne sermeyi başarmış.
d. Bir kavram, onun karşıtı alan kavramlar
belirlenerek yansıtılabilir :
belirlenerek yansıtılabilir :
Bir düşünceye saplanıp onun
dışında doğru tanımayan kişilere hoşgörülü denemez.
* Bu yolla asıl açıklanmak istenen kavramın "ne almadığı" söylenip "ne olduğu" ortaya konur.
Örneklendirme (Örnek Verme)
Düşünceyi
inandırıcı kılmak, soyut kavramları somutlaştırmak ve bu yolla düşünceye
görünürlük kazandırmak amacıyla örnek verilir. Yerinde bir örnek, sayfalar
dolusu sözden daha etkili olabilir.
* Örneklendirme, benzeşim ve temsil etme temeline
dayanır.
Tanık
Gösterme (Alıntı Yapma)
Ele alınan konuda yetkinliğini
kanıtlamış birinin düşüncelerinden yararlanmadır. Yazar, tanık gösterdiği kişinin
konuyla ilgili sözlerini tırnak içinde doğrudan aktarabilir. Bazen de o
kişinin düşüncelerini özetleyerek kendi anladığı biçimde, kendi cümleleri
içinde eriterek aktarır.
* Hakkında söz söylenen kişi ya
da varlıkla ilgili bilgi verilirken o kişinin sözlerine de yer veriliyorsa bu,
alıntı yapmadır.
Sayısal Verilerden
(istatistiklerden) Yararlanma
Yazar, ele aldığı konuda
düşündüklerini inandırıcı kılmak için o konudaki matematiksel verilerden
yararlanır.
* Benzetme ve kişileştirme de düşünceyi geliştirme
yolları arasında anılmaktadır.
TEST SORULARI:
1.
Aşağıdaki
cümlelerin hangisi dolaylı anlatıma örnek alabilir?
A) Kendine özgü söyl ey işiyle
edebiyatımızda önemli bir yerinin olduğunu söyledi.
B) Her yeni şiirde değişik bir
sesin, taze bir havanın bulunması gerekir, derdi hep.
C) Güzel şiir yazabilmek için
büyük sıkıntılara katlanabilmek gerekir, demişti bana.
D) Konuşmacılardan biri, "Her
çağ zamanla eskir, yerini daha ileri bir çağa bırakır." dedi.
E) Her çağ kendi sanatını, her
sanat akımı da kendi çağını biçimlendirir, diyordu biri.
2.
"Bu
yazarımız süslü, duygu yüklü bir anlatımdan kaçınıyor. Ayrıca yazılarını, uzun
ve yöntemli incelemelerle derinleştirmemesi, anlatımının daha rahat
izlenmesini ve daha kolay anlaşılmasını sağlıyor; ama bu tutumu, yazdıklarının
"keten helvası" gibi tatlı yenen, fakat yiyeni çoğunlukla doyurmayan
bir niteliğe bürünmesine de yol açıyor." diyen bir eleştirmenin sözünü
ettiği yazılarda bulduğu eksiklik nedir?
A) yalınlık B) yoğunluk C) açıklık
D) etkililik E) akıcılık
3.
Bizde,
genellikle Doğu'da, dilencilik bir meslektir; Batı'da ise büyük ekonomik
bunalımlarda ortaya çıkar. Bu bakımdan karakterleri birbirini tutmaz. Örneğin
sanayi ülkelerinde üstü başı tertemizdir dilencinin; Doğu'da ise yoksulluk,
önce giysileri pılı pırtı durumuna getirir. Ahmet Haşim, Frankfurt sokaklarında
temiz giyimli kişilerin göğüslerine astıkları levhalarla hiç konuşmadan
dilendiklerini an-latırve bunu bizdeki sakat dilencilerin görünümleri ile karşılaştırarak,
"Bizde dilenci korkutarak para alır." der.
Bu parçanın anlatımında a sağı da kilerden hangisine başvurulma
mıştır?
A) Örneklemeye
B) Karşı laşt ırm aya
C) Sayısal verilerden yararlanmaya
D) Açıklamaya
E) Tanık göstermeye
4. İhtiyar balıkçı, zayıftı,
kavruktu, ensesinde derin kırışıklıklar vardı. Yanakları, sudan yansıyan güneş
ışıklarının neden olduğu bir deri hastalığının kahverengi lekeleriyle kaplıydı.
İhtiyar, boşta kalan eliyle ensesini kaşıdı; bir gözünü kapatıp diğeriyle
güneşe baktı. Bakışı güneşten eline düştü: ağır balıklar çekmekten açılmış
derin yara izleri vardı ellerinde, ama hiçbiri yeni değildi bunların; susuz
ve balıksız bir çölün çatlakları kadar eskiydiler. İşaret parmağının ucundan
denize inen misina, birden titredi. Balıkçı keyifle doğruldu.
Bu parçanın
anlatımında aşağıdakilerin hangilerine başvurulmuştur?
A) Tartışma - öyküleme
B) Öyküleme - açıklama
C) Betimleme - tartışma
D) Öyküleme - betimleme
E) Betimleme - açıklama
5.
Kimi şiirle
tek bir yolculuğa çıkabilirsiniz, çıkabilirsen iz eğer. Oysa, bu ozanın şiiri
bir tek sözcükle bile okuru binlerce yolculuğa çıkartabiliyor. Kullandığı
sözcükler, bizim sözcüklerimiz, ama o, onları kendi sesiyle söylemiş,
kişiliğinin damgasını vurmuş sözcüklere.
Parçada sözü edilen azanın şiirler indeki en
belirgin özellikler, aşağıdakilerin hangisidir?
A) doğallık - özgünlük
B) yalınlık - doğallık
C) yoğunluk - özgünlük
D) doğallık - yalınlık
E) akıcılık - duruluk
6.
Deneme, bir
düşüncenin, bir duygunun tadını çıkarıp bu tadı okuyucuyla paylaşma sanatıdır.
Bu bakımdan deneme, yazarın kendine yazdığı, ama çaktırmadan okuyucuya
ulaştırdığı bir mektup gibidir. Bu türün yaratıcısı Montaigne'nin,
"Kitabımın konusu benim." sözü de denemenin bu özelliğini vurgulamaya
yöneliktir.
Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisine başvurulmamıştır?
A) Örnek vermeye B) Açıklamaya
C) Benzetmeye D) Tanımlamaya
E) Tanık göstermeye
7. Anlatımda açıklık, her şeyden
önce kafanın açıklığını gerektirir. Dil bilinci aynı zamanda bilgi bilincidir.
Bu yüzden açıklık, kolay kazanılan bir beceri değildir. Bilim adamı, kitleyle
iletişimini, düşüncenin inceliğini savsaklayarak değil; düşüncenin incelik ve
karmaşıklığını en saydam anlatım biçimlerine dökerek sağlayabilir.
Bu parçanın anlatımında, aşağıda kilerden özellikle
hangilerine başvurulmuştur?
A) Betimleme - karşılaştırma
B) Öyküleme - örnekleme
C) Açıklama - kanıtlama
D) Açıklama - tanımlama
E) Tartışma - benzetme
8. Ozanların şiir çizgisi,
şiirlerinin içeriğinden çokdille-rinde belli eder kendini. Başlangıçta bu dilin
girip çıkmadığı çukur, oyuk, yol, tepe yok gibidir. Yöresini araştırma,
toprağını bulma çabasının ta kendisidir bu. Giderek, kendi seçimini yapar dil.
Ayrı kotlarını temizler, girip çıktığı çıkmaz sokakları bırakır, kokladığı,
kazdığı su yollarını bir kıyıya iter, sonunda deltasına yerleşir, sınırını
çizer, otağını kurar. Bir ozanın şiir çizgisinin değişikliğini belirleyen işte
bu dildir.
Bu parçanın anlatımı için aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Karşılaştırmadan
yararlanılmıştır.
B) Somutlamalara başvurulmuştur.
C) Örneklemeye başvurulmuştur.
D) Kişisel düşüncelere yer
verilmiştir.
E) Birbirini çağrıştıran
sözcüklerden yararlanılmıştır.
9.
"Her
okunuşunda yeni şeyler söyleyen kitaplar vardır." cümlesinde sözü edilen
kitaplann en belirgin özelliği, aşağıdakilerden hangisidir?
A) Anlatım çeşitliliği B) Anlam zenginliği C) Akıcılık
D) Özlü
anlatım
E) Sürükleyicilik
10.
Birden kar
yağmaya başladı. Kütüphanenin camı buzlanmak üzere. Ampulün ışığı buza girip
çıktı. Üşüyerek yine tavandaki şişesine girdi. Ellerim soğuktan kaskatı
kesilmişti. Oysa, soba harıl harıl yanıyordu. Karşıdaki ağacın dalına bir kuş
tünemişti. Kuşa ıslık çaldım; kuş yanıt vermedi.
Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A) Betim leyici bir yol izleme
B) Değişikduyularaseslenme
C) Örneklerden ve
karşılaştırmalardan yararlanma
D) Gözlem gücüyle seçilen
ayrıntıları verme
E) Nesnelere, insanlara özgü
nitelikler yükleme
11.
Sabahın bu
erken saatinde tavandaki soğuk, beyaz, lambalar, uykulu mu, bezgin mi
oldukları tam anlaşılmayan yolcuların yüzlerini iyice solgun gösteriyordu.
Gittikçe kalabalıklaşan vagonda, birbirine dokunmaktan özenle kaçınarak bir yerlere
tutunmaya çalışıyorlardı. Oturacak yer bulanlar, ya gazete safyalarına dalıyor
ya da duyamadıkları sabah uykularına devam ediyorlardı.
Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerin hangisinde
verilenlerden daha çok yararlanılmıştır?
A) Karşılaştırma, açıklama
B) Tartışma, betimleme
C) Açıklama, öyküleme
D) Öyküleme, örnekleme
E) Betimleme, öyküleme
12.
Gündüz
hava, dağların güneşe bakan yamaçlarında bir çocuk nefesi kadar yumuşak ve
güzeldi. Ama havanın bu hali pek kısa sürdü. Önce yavaşça değişmeye başladı.
Sonra karlı dağlardan bir rüzgâr esti. Aceleci olan alacakaranlık, yaklaşan
gecenin soğuk, gri, mor rengini de ardından sürükleyerek vadileri, boğazları
kaplayıverdi.
Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A) Betimleciyi öğelere yer verme
B) Benzetmelerden yararlanma
C) İşitsel öğelere yer verme
D) Doğayı devinim içinde yansıtma
E) İnsana özgü nitelikleri doğaya
aktarma
13.
Sımsıcak
nisan günleri... Bir hafta önce kupkuru olan dallarda şimdi bembeyaz, uçuk
pembe çiçekler var. Anadolu, mis gibi kokuyor. Fakat Erenköy'ün hanımeli kokusu
değil bu, Sarıyer'in ıhlamur çiçeği kokusu da değil. Vişnelerin, elmaların,
kirazların, şeftalilerin erken yaz güneşinde bunalan çiçekleri; kokularının
vadilere, tepelere, yaylalara üflyorlar. Her yerde isimsiz, saf, narin bir koku
dolaşıyor. Köy evlerinin bacalarına yuva yapan leylekler ise, yazın çok yakında
geleceğini müjdeliyor insanlara.
Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisine başvurulma
mıştır?
A) Varlıklar nitelikleriyle
verilmiştir.
B) Gözlemlere yer verilmiştir.
C) Betimlemeye kişisel duygular
katılmıştır.
D) Tanımlamalardan
yararlanılmıştır.
E) Kişileştirme yapılmıştır.
14. Yolun kenarındaki kayanın
üstüne küfesini koydu. Ellerini belindeki kızıl kuşağın ön tarafına soktu. Açık
göğsü, çıplak, sert baldırlarıyla bir kuvvet abidesi gibi durdu. Kibirli kalın
kaşları altında ağır dönen iri gözleriyle Marmara'nın dalgalarına, karşıki
sahile, mavi gözlü, sarı saçlı bir kıza benzeyen sevimli, nazlı yurdunun
taşına toprağına uzun uzun baktı.
Bu parçanın anlatımı için aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Üçüncü kişi anlatımı
kullanılmıştır.
B) Kişileştirme sanatına yer
verilmiştir.
C) Anlatıcı, anlatımına
duygularını katmıştır.
D) Ruhsal çözümlemelere
başvurulmuştur.
E) Betimleme ve öyküleme iç
içedir.
15.
"Kıskançlığın,
insanı yıkım ve çöküntüye sürükleyen bir duygu olduğunu öne sürenler, onun
yapıcı ve yaratıcı özelliğini göz ardı ediyorlar." cümlesiyle aşağıdakilerden
hangisi arasında, anlatımda başvurulan yol bakımından benzerlik vardır?
A) Uygarlık, insan yaşamını
kolaylaştırmıştır görüşünü savunanlar, uygarlıkla gelen felaketlerin
ayrımında olmayanlardır.
B) Hep düş dünyasında yaşayanlar,
içinde yaşadıkları günün hakkını veremeyen, verimsiz kişilerdir.
C) Sanatçılarına gereken değeri
vermeyen ulusların, çağa ayak uydurmada zorlandıklarını görmezlikten
gelemeyiz.
D) Köklü bir medeniyete sahip
olmakla övünen toplumlar, ellerindeki birikimi çağın getirdikleriyle
sentezleyebilmelidirler.
E) Gönül birliği olmayan yerde,
kafa birliğinden söz etmek, akılla duyguyu aynı terazide tartmaya çalışmaktır.
16.
Yaratırken
Ulu Mimar, insanı
Dünyadaki sınırları çizmedi
Renk verdi, dil verdi, inanç
verdi
Ama taraf tutup hiçbirini ezmedi
"Hepiniz insansınız, kardeşçe yaşarsanız tüm dünya
sizin" dedi.
Bu dizelerin anlatımında aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A) Doğrudan anlatıma başvurma
B) Eğretilemeden yararlanma
C) Değişik yapılı cümleler
kullanma
D) Somutlaştırmaya başvurma
E) Varlıkları ayırıcı
özellikleriyle verme
17.
O, bir
fikir adamı değildi. Düşünce, onda duygunun kapanına tutulurdu. Eleştirmen ya
da deneme yazarı olarak tarih bilinci de yoktu. Gerçeği, gelişigüzel bir
yerinden yoklar, bununla neşelenir ve yetinirdi. Bütün bunlar da onu ...
uzaklaştırırdı.
Anlam akışına göre parçanın san cümlesindeki baş yere aşağıdakilerden
hangisi getirilmelidir?
A) akıcılıktan B) öznellikten
C) nesnellikten D) bencillikten
E) özgünlükten
1. A 3.
C 5. C 7. C
9. B 11. E 13. D
15. A 17. C
|
2. B 4.
D a A 3. C
10. C 12. C 14. D
16. E
|
TEST SORULARININ AÇIKLAMALI CEVAPLARI |
1.
Dolaylı anlatım, başkasının cümlesini, anlamını değiştirmeden,
kendi cümlemize dönüştürerek aktarmadır. A seçeneği buna örnektir. Öteki seçenekler
doğrudan anlatıma örnektir.
2.
Parçadaki "keten helvası gibi tatlı yenen, fakat
yiyeni çoğunlukla doyurmayan" sözlerinden, sözü edilen yazıların
"yoğunluk" tan uzak olduğu anlaşılıyor.
3.
Parçada Doğu ile Batı, "dilencilerin durumu"
yönünden karşılaştırılıyor. "Örneğin" sözcüğüyle başlayan cümlede
örnekleme "ye, A. H asim'd en alıntı yapılarak "tanık gösterme
"ye başvuruluyor. Parçanın bütününde "dilencilik" konusunda
bilgi ı verme amaçlandığından "açıklama" anlatım biçimden
yararlanılmıştır. Parça, herhangi bir sayısal veri içermemektedir.
4.
Parçada, "ihtiyarbalıkçı"
nın fizikselgörünümüve hareketleri gözümüzün önünde canlandırılıyor. , Parçanın anlatımında
"Öyküleme - betimleme" birlikte kullanılmıştır.
5.
Parçanın ikinci cümlesinde "yoğunluk", üçüncü
cümlesinde de "özgünlük" vurgulandığından, sözü edilen ozanın
şiirler indeki en belirgin özellikler bunlardır.
6.
Parçanın ilk cümlesinde "deneme" tanımlanmış.
İkinci cümlede "yazarın kendine yazdığı mektup" a benzetilmiş. Son
cümlede de Montaigne tanık gösterilmiş. Ayrıca parça, "deneme"
hakkında bilgilendirme amacıyla yazıldığından "açıklama" anlatım
biçimi kullanılmıştır.
7.
Parça, "anlatımda açıklık" konusunda bilgi
vermek amacıyla yazıldığından "açıklama" anlatım biçimine
başvurulmuş. "Açıklık" ın kolay kazanılan bir beceri olmadığına,
bilim adamının tutumu kanıt gösterilmiştir.
8.
Parçanın ilk cümlesinde "karşılaştırma" dan
yararlanılmıştır. İkinci cümleden itibaren "somuflama" lara
başvurulmuş ve birbirini çağrıştıran sözcüklere yer verilmiş. Bu yolla kişisel
düşünceler öne çıkarılmış. Parçada "örnekleme"ye başvurulmamış.
9.
Kitabın, her okunuşunda yeni şeyler söyleyebilmesi,
anlam zenginliğinin olmasını gerektirir. Öteki seçeneklerde verilenler, daha
çok, anlatım özellikleridir.
10. Parçada, ansızın yağmaya
başlayan karla ilgili gözlemler ve duygulanmalar betimleyici bir yol izlenerek
aktarılmıştır. Üçüncü, dördüncü cümlelerde "ampul ışığı" nın
"buza girip çıkması," üşüyerek şişesine girmesi" sözleriyle
ona, insana özgü nitelikler yüklenmiş. Ayrıca, "görme, dokunma ve
işitme" duyularıyla algılanabilecek ayrıntılara yer verilmiş. Parçanın
anlatımında C'de verilenler yoktur.
11. Parçada, sabahın erken saatinde
bir vagondaki yolcuların davranışları ve görünümleri "öyküleme
-betimleme" anlatım biçimlerinden yararlanılarak aktarılmış.
12. Parçada "bir gün içinde
hava koşullarındaki değişiklikler" betimlenmiştir. İlk cümlede
"benzetme", son cümledeki "aceleci olan alacakaranlık" sözlerinde
de "insana özgü niteliğin doğaya aktarılması" söz konusudur. Parçada
"işitme duyumuzla algılayabileceğimiz bir kavram yoktur.
13. Yazar, nisan ayındaki
gözlemlerini, duygularını da katarak aktarmış. Ayrıca "... şeftalilerin
erken yaz güneşinden bunalan çiçekleri, kokularını... üflüyorlar."
sözleriyle kişileştirmeye yer verilmiş. Parçada "tanımlama" ya
başvurulmamış.
14. Parçada sözü edilen kişinin
fiziksel görünümü betimlenmiş; ancak onun ruhsal durumundan hiç söz
edilmemiştir. Bu nedenle yanıt D d ir.
15. Verilen cümlede
"kıskançlık" kavramının olumlu ve olumsuz yanları birlikte verilerek
bu kavram belirginleştirilmiştir. A'da da "uygarlık" kavramıyla
ilgili olarak aynı yola başvurulmuştur.
16. Dizelerde ki "Ulu
mimar" sözü, benzetme amacıyla "Tanrı" yerine kullanılarak,
"iğretileme" yapılmış. "Ezmedi" sözcüğü soyut yan
anlamıyla kullanılarak "somutlaştırma" yapılmış. Bileşik ve sıralı
cümlelerden oluşan dizelerde "doğrudan anlatıma" da yer verilmiş.
Ancak, varlıkların ayırıcı özelliklerine yer verilmemiş.
17. Parçada sözü edilen kişinin
öznel bir tutum sergilediği belirtiliyor. Bu tutumu da onu
"nesnellik" ten uzaklaştırmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.