TÜRK ŞİİR
BİLGİSİ
REDİF:
Mısra sonlarında görevleri
ve anlamları aynı olan kelime veya ses(ler)in oluşturduğu bütünlüğe denir.
Redifin olduğu her yerde kafiye vardır. Dilimizde
genellikle redifler eklerden oluşur; ancak bazen sözcük halinde de redif
olabilir. ( Altta ikinci örneğe bakınız)
Akşam olur, kuşlar
konar dallara da--l---lara lara,lere rediftir.
Susamış yıldızlar iner göllere gö--l---lere
İnce güzeller
dizilir yollara
yo--l ---lara “l”
yarım kafiyedir.
İçlerinde seni
göremiyorum
Elimi beş
yerinden, dağladı beş parmağın,
Bağrımda yanmadık bir yer bırakmadan git “madan git” ler redif. “madan” zarf fiil
Bir yarın göçtüğünü, çöktüğünü bir dağın “git” eylemdir.
Görmemek istiyorsan, ardına bakmadan git!
Bağrımda yanmadık bir yer bırakmadan git “madan git” ler redif. “madan” zarf fiil
Bir yarın göçtüğünü, çöktüğünü bir dağın “git” eylemdir.
Görmemek istiyorsan, ardına bakmadan git!
KAFİYE (
UYAK ) ÇEŞİTLERİ
KAFİYE ( UYAK ) :
Mısra sonlarında anlamları ve
görevleri farklı olan ses benzerliklerine denir.
1 )
YARIM KAFİYE :
Mısra sonlarında tek (bir) sesin
benzerliğine dayanan kafiye çeşidine denir.
Akşam olur, kuşlar
konar dallara
Susamış yıldızlar
iner göllere “lara” redif.
İnce güzeller
dizilir yollara “l” yarım kafiye.
İçlerinde seni göremiyorum
2 )
TAM KAFİYE:
Mısra sonlarında bir sesli bir
sessiz harfin benzerliğine dayanan kafiye çeşidine denir.
Ne kaşadır ne gözedir
Meylimiz güzel yüzedir
Daima solmaz tazedir “dir” ler redif , “ze” ler tam kafiyedir.
Bu bizim gülistanımız
3 ) ZENGİN
KAFİYE:
İkiden fazla sesin benzerliğine
dayayan kafiyeye denir.
Geçen dert değil ki aransın çare
İşte gülen servi, susan minare
4) TUNÇ KAFİYE:
Kafiyeyi oluşturan sözcüklerden
birinin diğerinin içinde yer almasına denir. Tunç kafiye aslında zengin
kafiyenin bir çeşididir.
Gurbet âdemden kara, hasret ölümden acı
Ne zaman tükenecek bu yollar arabacı
5) CİNASLI KAFİYE:
Sesteş sözcüklerin oluşturduğu
kafiye çeşidine denir.
Niçin
kondun a bülbül
Kapımdaki
asmaya
Ben
yârimden ayrılmam
Götürseler
asmaya.
KAFİYE
ÖRGÜLERİ (ŞEMALARI)
Şiirlerde kafiyelerin sıralanışına
(diziliş) göre ortaya çıkan şemaya denir.
1) DÜZ UYAK
ÖRGÜSÜ
Bu kafiye örgüsüne “mesnevi uyak “da
denir. Divan edebiyatı için her beyit kendi arasında kafiyeli olursa (aa, bb, cc…)düz uyak olur.
Halk edebiyatında ise dörtlüğün ilk üç mısrası kafiyeli ( aaab,cccb…)son mısra serbest olursa
düz uyak olur.
2) SARMA UYAK ÖRGÜSÜ
Bir dörtlüğün birinci ve dördüncü
mısrası kendi arasında, ikinci ve üçüncü mısrası da kendi aralarında kafiyeli
olursa sarma kafiye olur. Yani (abba) şeklindedir.
3) ÇAPRAZ KAFİYE ÖRGÜSÜ
Bir dörtlüğün birinci ve üçüncü,
ikinci ve dördüncü mısraları kendi aralarında kafiyeli olursa sarma kafiye
olur.Yani (abab)şeklindedir.
4) MANİ TİPİ KAFİYE ÖRGÜSÜ
Bir mısranın birinci,ikinci ve
dördüncü mısraları kendi aralarında üçüncü mısra da serbest olursa mani tipi
kafiye olur. Yani (aaxa) şeklindedir.
5) KOŞMA TİPİ KAFİYE ÖRGÜSÜ
“abab, cccb,dddb” şeklinde oluşan kafiye örgüsüne denir.
ALİTERASYON
Söze güzellik ve ahenk katmak
amacıyla belli seslerin sıkça tekrar edilmesine denir.
Beni bende demen bende değülüm
Bir ben vardır bende benden içe
TÜRK
ŞİİRİNDE ÖLÇÜ
1) SERBEST ÖLÇÜ
2) HECE ÖLÇÜSÜ
3) ARUZ ÖLÇÜSÜ
1) SERBEST ÖLÇÜ
Herhangi bir
kurala ve ölçüye bağlı kalmadan yazılan şiirlere denir. Tanzimat’tan sonra
görülmeye başlanmıştır. Özellikle Cumhuriyetin ilanından sonra Garipçiler bu
ölçüyü çokça kullanmıştır.
2) ARUZ ÖLÇÜSÜ
Arap
edebiyatından İran’a oradan da Türk edebiyatına geçmiştir. Divan edebiyatı bu
ölçü kullanılarak icra edilmiştir. Hecelerin uzunluğu- kısalığına (kapalı-açık)
dayanan ölçüye denir.
3) HECE ÖLÇÜSÜ
Türk’lerin milli
ölçüsüdür. Bir şiirde mısraların hece sayılarının eşitliğime dayanan ölçüye
denir.
Edebiyatımızda
7’li, 8’li, 11’li, 14’lü heceler çokça kullanılmıştır.
ŞİİR TÜRLERİ (ÇEŞİTLERİ)
1 ) PASTORAL ŞİİR
Köy, çoban, kır
hayatının güzelliklerini, zorluklarını anlatan şiirlerdir. Edebiyatımızda
Kemalettin Kamu’nun “Bingöl Çobanlarına” şiiri bu türe en güzel örnektir. Ayrıca
Karacaoğlan, Faruk Nafiz de çok güzel örnekler sunmuşlardır.
Akşam olur, kuşlar konar dallara
Susamış yıldızlar iner göllere
İnce güzeller dizilir yollara
İçlerinde seni göremiyorum
2 ) EPİK ŞİİR
Savaşları, kahramanlıkları işleyen
şiirlerdir. Destanlar epik özellik taşırlar. Edebiyatımızda Köroğlu, Dadaloğlu
bu türün başarılı örneklerini sunmuşlardır.
Eğerleyin kır atımın ikisin
Fethedeyim
düşmanların hepisin
Sabah
namazında Bağdat kapısın
Allah Allah deyip açtı Genç Osman.
3) LİRİK ŞİİR
Duyguların coşkulu bir edayla
işlendiği şiirlere denir. Çoğunlukla bireysel duygular işlenir.(Fuzuli,
Nedim..)
Ala göz üstüne hilal kaşlar
Sırma gibi
yanar yârin saçları
Kirazdır dudağı,
inci dişleri,
Selvi
Suna’m gibi gül fidan olmaz.
4) SATİRİK ŞİiR
Bireylerin veya toplumun aksayan
yönlerini eleştirmek amacıyla yazılan şiirlere denir. Bu tarz şiirlerde bazen
güldürü öğeleri de kullanılır
Elin kapısında karavaş olan
Burnu sümüklü gözü yaş olan
Bayramdan bayrama traş olan
Berbere gelir de dükkân beğenmez.
5 ) DİDAKTİK ŞİİR (
öğretici şiir)
Herhangi bir konuda okura bilgi
vermek amacıyla yazılan şiirlere denir. Bu şiirlerde amaç duygu değil akıldır.(
M. Akif, N. Kemal, Tevfik Fikret)
Az söz erin yüküdür,
Çok söz
hayvan yüküdür,
Bilene bu söz yeter,
Sen de güher var ise
6 ) DRAMATİK ŞİİR
Hüzünsel bir duyguyu çeşitli
yönleriyle konu edinen şiirlere denir. Çoğunlukla ağıt özelliği taşırlar.
Civan da canına böyle kıyar mı?
Hasta başın taş yastığa koyar mı?
Ergen kıza beyaz bezler uyar mı?
Al giy allı balam alların hani?
TÜRK
EDEBİYATININ DEVİRLERİ
1) İSLAMİYETTEN
ÖNCEKİ TÜRK EDEBİYATI
a) Sözlü Edebiyat
b) Yazılı Edebiyat
2) İSLAMİYETİN
KABULÜNDEN SONRAKİ TÜRK EDEBİYATI
a)
Divan Edebiyatı
b)
Halk Edebiyatı
Ø Anonim
Türk Halk Edebiyatı
Ø Dini
–Tasavvufi Türk Halk Edebiyatı
Ø Âşık
Tarzı Türk Halk Edebiyatı
3 ) BATI TESİRİNDEKİ TÜRK EDEBİYATI
a.
Tanzimat
Edebiyatı
b.
Servet-i
Fünun Edebiyatı
c.
Fecr-i Ati
Edebiyatı
d.
Milli
Edebiyat
e.
Cumhuriyet
Dönemi Türk Edebiyatı
f.
Beş
Hececiler
g.
Yedi
Meşaleciler
h.
Garipçiler(
Birinci Yeniciler)
i.
Maviciler
j.
İkinci
Yeniciler
k.
Günümüz Türk
Edebiyatı
1 )
İSLAMİYET ÖNCESİ TÜRK EDEBİYATI
Bilinmeyen bir tarihte başlamıştır.
İslamiyet’in kabulüne kadar devam ede gelmiştir. Atlı- göçebe kültürünün
izlerini taşımaktadır. Ölüm, yiğitlik, savaş, aşk konuları en çok işlenen
konular olarak göze çarpmaktadır. İki koldan gelişmiştir.
a) Sözlü Edebiyat
Şaman , kam
baksı ozan adı verilen sanatçılar tarafından icra edilmiştir. Bu sanatçılar “kopuz”adı verilen bir saz aleti
kullanırlardı. Doğuşu her ne kadar dini törenlere dayansa da zamanla din dışı
konular da gelişmiştir.
ü Hece
ölçüsü kullanılmıştır.
ü Aşk
doğa ölüm konuları sık işlenmiştir.
ü Anomin
özellik taşımaktadır.
ü Yarım
kafiye kullanılmıştır.
ü Koşuk , sav, sagu ,destan başlıca
ürünleri sayılır.
KOŞUK
Kopuz eşliğinde “sığır” denilen sürek avlarında
söylenen lirik şiirlerdir. Günümüzdeki “koşma”ların
ilk versiyonu sayılırlar. Kafiye şeması “aaab,cccb,dddb”şeklindedir.
SAGU
Yuğ adı verilen
ölü törenlerinde ölümün acısının hafifletmek amacıyla söylenen günümüz “ağıt”larının ilk versiyonuna denir.
Hece ölçüsünün 7’li-8’li parçaları sıkça kullanılmıştır.
UYARI: Bilinen en eski sagu :“Alp er Tunga”sagusudur.
SAV
Atasözü
demektir. Atasözlerimiz ilk defa
“Divan-ı Lugati’t Türk”kitabında bir araya getirilmiştir.
DESTAN
Toplumu derinden
etkileyen savaş, kıtlık, afet vb. olayların olağanüstülüklerle bezendirilerek
anlatıldığı manzum (bazen nazım- nesir karışık)uzun hikâyelere denir.
Destanlar “Doğal-Yapay”olmak üzere ikiye ayrılır.
1)
DOĞAL
DESTANLAR
Gerçekte var olan herhangi bir olayın milletin dilinde yüzyıllar süren
bir anlatımdan sonra bir ozan tarafından kaleme alınması sonucu oluşan
destanlara denir.
|
2)
YAPAY
DESTANLAR
Herhangi bir
olaydan yola çıkarak bir ozanın destan kurallarına riayet edip oluşturduğu
şiirlere denir.
Yapay Destanlar:
Kaybolmuş Cennet
( Milton)
Kurtarılmış
Kudüs ( Tasso)
İlahi Komedya (Dante)
Üç Şehitler
Destanı ( F. Hüsnü Dağlarca)
Çanakkale
Şehitlerine (M. Akif)
TÜRK DESTANLARININ ÖZELLİKLERİ
ü Çoğunlukla
manzumdurlar (şiir şeklinde)
ü Anonimdirler
ü Oluştukları
dönemlerin özelliklerini taşımaktadırlar.
ü Olağanüstü
özellikleri çokça bulunmaktadır.
ü Çok
sonra yazıya geçirilmişlerdir.
BAŞLICA TÜRK DESTANLARI
SAKA TÜRKLERİNİN DESTANLARI
ü
Alp Er Tunga Destanı:
Türk-İran savaşlarıyla Alp Er Tunga’nın yiğitliklerinin anlatıldığı
destanlardır.
ü
Şu Destanı: İskender ile
Türkler arasındaki savaşların ve Hükümdar Şu’nun destanıdır.
HUN TÜRKLERİNİN DESTANLARI
ü
Oğuz Kağan Destanı:
Hun Hükümdarı Mete’nin yiğitliklerini, ülkesini genişletip oğulları arasında
nasıl bölüştürdüğünü anlatan destandır.
GÖKTÜRK DESTANI
ü
Bozkurt Destanı:
Savaşta yaralanan bir Türk’ün, dişi bir kurt tarafından kurtarılmasını,
korunmasını ve Türklerin sözü edilen kurtla bu Türk’ten çoğaldığı anlatılır.
ü
Ergenekon Destanı: Bir
yenilgi sonunda Ergenekon’a çekilen Türklerin orada çoğalıp, bir demir dağı
erittikten sonra öçlerini alışlarını anlatan destandır.
UYGUR TÜRKLERİNİN DESTANLARI
ü
Türeyiş Destanı: Uygur
hakanının, üç kızını insanoğluyla evlendirmeyi uygun bulmayarak tanrıya, kızlarıyla
evlenmesi ve Uygur Türklerinin bu evlenmeden çoğaldığı anlatılır.
ü
Göç Destanı:
Türklerin, Kutsal taşı Çinlilere vermeleri üzerine, tanrı tarafından
cezalandırılmaları kuraklığın başlaması nedeniyle de göç etmeleri anlatılır.
B ) YAZILI EDEBİYAT
Türklerin GÖKTÜRK alfabesini kullanmasıyla
başlayan dönemdir. Daha eskilere ait maalesef herhangi bir eserimiz yoktur.
Tarihi bilinen en eski yazıtımız(mezar taşı): Çoyren (687–692)dir.
Tarihimizin ve
dilimizin ilk en önemli belgeleri Göktürk
Yazıtlar(Orhun Kitabeleri)dir.
ü Doğu
Göktürklerine aittirler.
ü 720,732,735 yıllarında dikilmişlerdir.
ü Vezir
Tonyukuk, Bilge Kağan, Kültigin adına dikilmişlerdir.
ü Yollug
Tigin adlı bir yazara yazdırmıştır.
ü Öz
Türkçe ile yazılmıştır.
ü Hakanlar
Göktürkleri nasıl birleştirdiklerini, devleti nasıl idare ettiklerini, gelecek
kuşakların ne yapmalarını anlatan bir nutuk (söylev)tur.
ü Aslında
birer mezar taşı olarak tasarlanmışlardır.
ü Taşların
üç tarafı Göktürk alfabesiyle bir tarafı da Çince yazılmıştır.
ü Eserler
şu an MOĞALİSTAN sınırları içindedir.
ü 1900’ lü yılların başında
Strahlanberk tarafından bulunmuş, Danimarkalı Thamson tarafından okunmuşlardır.
3)
İSLAMİYETİN KABULÜNDEN SONRAKİ TÜRK EDEBİYATI
Talas savaşından
sonra Türkler kabileler halinde Müslüman olmaya başlamıştır. Karahan Devletinin
hükümdarı Satuk Buğra Han zamanında İslamiyet resmi din olarak kabul
edilmiştir.(942) B u tarihten sonra İslam’a dair eserler verilmeye
başlanmıştır. Bu geçiş dönemine ait en önemli eserler şunlardır:
a)
Divan-ı
Lügat’ it Türk.( Türk Dilinin Sözlüğü)
( 1072–1074 )
ü
Kaşgarlı Mahmut yazmıştır.
ü
Araplara Türkçeyi öğretmek amacıyla yazılmıştır.
ü
1074 yılında bitirildiği düşünülüyor.
ü
Türkçenin ilk sözlüğüdür.
ü
Türklere ait gelenek göreneklerden tarihten
folklordan bahsettiği için bir ansiklopedi özelliği taşımaktadır.
ü
Kitapta 7500 kelimenin Arapça karşılığı verilmiş
olup ayrıca halk şiirleri, atasözleri, deyimler kullanılmıştır.
ü
Ebu’ l Kasım’ a sunulmuştur.
ü
Hakaniye Türkçesi ile yazılmıştır.
b)
Kutatgu
Biliğ (Mutluluk Veren Bilgi) (1069- 1070 )
ü
1069–1070 tarihlerinde Yusuf
HAS Hacip tarafından yazılmıştır.
Türk edebiyatının ilk siyasetnamesidir.
ü
Öğretici bir nitelik taşımaktadır.
ü
Tapgaç Buğra Han’a sunulmuştur.
ü
Devletin nasıl yönetilmesi gerektiği
vurgulanmıştır.
ü
Hakaniye (Doğu ) Türkçesi ile yazılmıştır.
ü
6645 beyitten müteşekkildir.
ü
Eserde öğütler; devlet, akıl saadet, adalet
sembolleriyle verilmiştir.
ü
Hakaniye
Türkçesi ile yazılmıştır.
c)
Divan-ı
Hikmet
ü
Hoca Ahmet Yesevi tarafından yazılmıştır.
ü
İlahi aşk
kavramı ilk defa bu eserde kullanılmıştır.
ü
Yesevi tarikatının
esasları ve dinin temel öğretileri anlatılmıştır.
ü
12. yy da yazılmıştır.
ü
Hece ölçüsüyle halk dili kullanılmıştır.
ü
Hakaniye Türkçesi ile yazılmıştır.
d)
Atabet’ül
Hakayık (Hakikatlerin Eşiği)
ü
Yüknekli Edip Ahmet tarafından yazılmıştır.
ü
12. yyda yazılmıştır.
ü
Eserde ahlakın önemi ve yolları üzerinde
durulmuştur.
ü
Beyit ve dörtlükler bir arada kullanılmış. Dolayısıyla
aruz ve hece vezni birlikte kullanılmıştır.
KİTAB-I DEDE KORKUT
ü
Destandan halk
hikâyesine geçiş döneminin ürünüdür.
ü
12 hikâyeden oluşur.
ü Olağanüstü olaylarla gerçeğe uygun olaylar eserde iç
içedir.
ü
Türklerin eski yaşam
tarzları ile ilgili ayrıntılar yanında İslam dini ile ilgili özelliklerde
vardır.
ü
Eserde geçen ‘’Dede
Korkut’’meçhul bir halk ozanıdır.
ü
Hikâyelerde oğuzların
çevredeki boylar ile aralarındaki savaşlar ve kendi iç mücadeleleri yer alır.
ü
Hikâyelerin konuları;
aşk, yiğitlik gösterisi, kahramanlık, boylar arasındaki savaştır.
ü
15. yy’da kaleme
alınmıştır.
ü
Eserin yazarı belli
değildir. “
ü
Nazım ile nesir iç
içedir.
ü
Hakaniye lehçesi
kullanılmıştır.
TÜRK HALK EDEBİYATI
ü İslamiyet’ten
günümüze kadar kesintisiz gelen bir edebiyattır.
ü
Halk içinde yetişmiş ozanları icra ettiği bir
edebiyattır.
ü
Temelinde sözlü bir gelenek vardır.
ü
Dili sadedir.
ü
Dörtlük ve yarım kafiye esaslıdır.
ü
Hece ölçüsü kullanılmıştır.
ü
Halkın dertlerini, sevinçlerini, her türlü
duygularını işlemektedir.
ü
Bu edebiyatı genellikle “aşık”adı verilen sazlarıyla yazdıklarını besteleyip köy köy dolaşan
ozanlar icra etmiştir.
ü
Koşma, destan, semai, varsağı, mani, ağıt,
türkü, bilmece, atasözü, devriye, şathiye, ilahi, deme gibi çeşitli nazım
şekilleri vardır.
ü
Kendi arasında : “Âşık Anonim, ,Dini-Tasavvufi
olmak üzere 3’e ayrılır.
A)
ÂŞIK TARZI
TÜRK HALK EDEBİYATI
ü
İslamiyet'ten önce başlamıştır.
ü
Eskiden “kam,baksı”
adı verilen ozonlara bu dönemde “AŞIK”adı
verilmiştir.
ü
Âşıklar şiirlerini bağlama adı verilen sazlarla
köy köy dolaşıp söylemiştir.
ü
Hece ölçüsü kullanılmıştır.
ü
Dili sadedir.
ü
Nazım birimi dörtlüktür, yarım kafiye
kullanılmıştır.
ü
Son dörtlükte şairin mahlası(adı) kullanılır.
ü
Şairler şiirlerini “CÖNK” adı verilen defterde toplarlardı.
ü
Aşk, ölüm, gurbet, ayrılık konuları sıklıkla
ilenmiştir.
ü
Coşkulu, lirik bir söylenişi vardır.
ü
Koşma, mani, türkü, semai, varsağı destan gibi
biçimleri mevcuttur.
ü
17. yüzyıldan sonra divan edebiyatından
etkilenmeye başlamıştır.
KOŞMA
ü
Aşk, ayrılık, gurbet gibi geniş çerçeveli
konuların işlendiği bir türdür.
ü
11’li hece ölçüsüyle yazılır.
ü
En az 3 en fazla 6 kıtadan oluşur.
ü
Dili sadedir.
Kafiye düzeni “abab,cccb,dddb…”şeklindedir.
ü
Son dörtlükte şairin mahlası bulunur.
ü
Koşmanın konularına göre “güzelleme, koçaklama, ağıt, taşlama”adlı türleri vardır.
ü
GÜZELLEME:
İnsan ve doğa sevgisinin lirik bir edayla işlendiği koşmalara denir.
ü
KOÇAKLAMA:
Savaş, yiğitlik, kahramanlık gibi konuları işleyen koşmalara denir.
ü
AĞIT: Ölen kişinin arkasından duyulan acının ve
onun iyiliklerinin işlendiği koşmadır.
ü
TAŞLAMA:
Toplumun veya bireylerin aksayan yönlerini eleştiren koşmalara denir.
VARSAĞI
ü
Toros Dağları ve Adana civarında yaşayan “VARSAK” boylarının söyledikleri
türkülere denir.
ü
Kafiye düzeni koşma gibidir.
ü
4+4
şeklinde 8’li ölçüyle söylenir.
ü
“BRE, BEHEY, HEY “ nidaları sıklıkla
kullanılmıştır.
ü
En az 3 en fazla 5 dörtlüktür.
SEMAİ
ü
Özel bir ezgiyle söylenen bir türdür.
ü
Kafiye düzeni koşma ile aynıdır.
ü
4 + 4 =8 ‘li ölçüyle yazılır.
ü
3–5 dörtlükten oluşur.
DESTAN
ü
6+5 ‘li hece ölçüsüyle söylenir.
ü
Halk edebiyatının en uzun nazım biçimidir.
ü
Kendine özgü bir söylenişi vardır.
ü
Kafiye düzeni koşma ile aynıdır.
ü
Ayaklanma, kıtlık, savaş, hastalık gibi
toplumsal konular işlendiği gibi bireysel konuların işlendiği destanlar da
vardır.
ü
Dörtlük sayısında sınırlama yoktur.
B) ANONİM TARZI TÜRK HALK EDEBİYATI
ü
Halkın
ortak ürünüdür.
ü
Yüzyıllar süren gelişim gösterir.
ü
Hece ölçüsü kullanılmıştır.
ü
Halkın yaşamından otaya çıkmıştır.
ü
Sözlü ürünlerdir, çok sonraları birileri
tarafından yazıya geçirilmişlerdir.
ü
Türkü, destan, masal, ninni, bilmece, mani, halk
hikâyeleri gibi nazım şekilleri vardır.
TÜRKÜ
ü
Belli bir ezgiyle söylenir.
ü
7,8,11,14 ‘li ölçülerle söylenir.
ü
Hemen her konuda söylenir.
ü
Bölgesel özellik ve ad değişikliğine
uğrayabilir.
MANİ
ü
“aaxa” şeklinde kafiyelenir.
ü
4+3 şeklinde ölçüsü vardır.
ü
İlk iki dizesi ayrık yani hazırlık özelliği
taşımaktadır. Asıl mesaj üçüncü dizede verilir.
ü
Her konuda söylenebilir.
ü
Düz, cinaslı ve artık mani gibi çeşitleri
vardır.
NİNNİ
ü
Annelerin bebeklerini uyutmak amacıyla belli bir
ezgi ile söylediği parçalardır.
ü
Çocukların psikolojisi üzerinde etkilidir
ü
Manzum özelliktedirler.
BİLMECE
ü
Çoğunlukla
cevabı içinde saklı bulunan ve düşünceyi geliştirmek amacıyla türetilen soru
biçimlerine denir.
ü
Güzel vakit geçirmek amacıyla çıkarıldıkları
düşünülmektedir.
ü
Manzum – mensur şekilleri vardır.
ATASÖZLERİ
ü
Yüzyıllar süren tecrübeler sonunda ortaya çıkan
özlü sözlerdir.
ü
Kelimeleri değiştirilemezler.
ü
Aynı konuda birbiriyle çelişen atasözleri
olabilir.
C)
DİNİ-TASAVVUFİ (TEKKE) TÜRK HALK EDEBİYATI
ü
Hem hece hem de aruz ölçüsü kullanılmıştır.
ü
Eserlerde genellikle Allah sevgisi işlenmiştir.
ü
Hem dörtlük hem beyit kullanılmıştır.
ü
Dil halkın kullandığı dil olmakla beraber
Arapça-Farsça kelimelerde kullanılmıştır.
ü
Bu eserleri daha iyi anlayabilmek için belli bir
dini bilgiye sahip olmak gerekir.
ü
Bu eserlerde dönemin çarpıklıkları da
işlenmiştir.
ü
Şairler genellikle dini eğitim almışlardır.
ü
İlahi, nefes, şathiye, nutuk, devriye, hikmet
gibi nazım şekilleri vardır.
İLAHİ
ü
Hecenin 7’li-11’li kalıbıyla belli bir ezgiyle
söylenen coşkulu şiirlerdir.
ü
Allah’ın aşkı ve O’na kavuşma arzusu işlenir.
ü
Hem hece hem de aruzla yazılan ilahiler vardır.
ü
İlahi’ye Aleviler “Deme”, Bektaşiler “Nefes” Mevleviler
“Ayin” adını vermişlerdir.
NUTUK
ü
Tekkede
tarikata yeni giren müritlere dinin ve tarikatın esaslarını aktarmak için
yazılan şiirlere denir.
ü
11’li hece ölçüsü ile yazılır.
ŞATHİYE
ü
Dinin bazı inceliklerini alay edermişçesine
anlatan şiirlere denir.
ü
Birçok şair bu şiirlerden dolayı horlanmış hatta
öldürülenler de olmuştur.
HALK EDEBİYATININ TEMSİLCİLERİ
YUNUS EMRE
ü
Engin hoşgörüsü, insan sevgisiyle sadece bizim
değil bütün dünyanın beğenisini kazanmış eşsiz bir şair, fikir adamıdır.
ü
İlahi aşkı ve insan sevgisini eserlerinde
işlemiştir.
ü
Hem aruzu hem de hece veznini kullanmıştır.
ü
Şiirlerinde dili oldukça sadedir, zamanının halk
dilini kullanmıştır.
ü
Nazım biçimi olarak “ilahi”yi seçmiştir.
ü
“Risalet’ün
Nushiye (Nasihatlar Kitabı) ve Divan”
adlı kitabı vardır.
PİR SULTAN ABDAL
ü
Halk edebiyatında lirik şiirin öncülerindendir.
ü
Halk içinde çok sevildiği için isimsiz birçok
şiir onun adında yayımlanmıştır.
ü
Tasavvufu, halkın anlayışıyla birleştirmiştir.
ü
Bütün şiirlerini hece ölçüsüyle yazmıştır.
ü
Dili oldukça sadedir.
ü
Bektaşi tarikatına mensup olduğu için
“nefes”leri ünlüdür.
HACI BEKTAŞI VELİ
ü
Bektaşi tarikatının kurucusudur
ü
Büyük bir bilgindir.
ü
Orta Anadolu’da etkin olmuştur.
ü
“Malakat”adlı
Arapça eseri ünlüdür.
KAYGUSUZ ABDAL
ü
Kendisinden önceki şairlerden
etkilenmiştir.(Özellikle Yunus’tan)
ü
Hem hece hem de aruz veznini kullanmıştır.
ü
Alaylı, nükteli, eleştirili şiirler yazmıştır.
ü
Edebi yazıları da vardır.
ü
“Budala-name,
Mugaalet-name”adlı eserleri vardır.
KAYIKÇI KUL
MUSTAFA
ü
17.
yüzyılın önemli yeniçeri şairlerindendir.
ü
Kahramanca şiirleriyle tanınmıştır.
ü
“Genç
Osman” destanıyla tanınmıştır.
ü
Divan şiirinden etkilenmemiştir.
KÖROĞLU
ü
Başkaldırının, isyanın şairidir.
ü
Din dışı konularda şiirler yazmıştır.
ü
Sultan Murat (II.) zamanında savaşlara katılmıştır.
ü
Köroğlu adlı halk kahramanıyla aynı adı ve
özellikleri taşıdığı için ikisi aynı kişi olarak anılmıştır.
DADALOĞLU
ü
Toroslar bölgesinde yaşamış.
ü
Devlet yönetiminin aşiretiyle olan mücadelesi
üzerine söylediği:
“ferman padişahınsa dağlar bizimdir”dizelerinin
nakarat olarak kullanıldığı şiiri oldukça beğeni toplamıştır.
ü
Varsağı ,
semai ve destanları meşhurdur.
ü
Türküler yazmıştır.
KARACAOĞLAN
ü
Şiirlerini sade bir dille yazmıştır.
ü
Hece ölçüsünü ustalıkla kullanmıştır.
ü
Saz şairliğinin piri sayılır.
ü
Din dışı konularda yazmıştır.
ü
Koşmaları oldukça sevilmiştir.
ü
Kuvvetli lirik egemenliği hâkimdir şiirlerine.
ü
Anadolu’yu at sırtında gezip şiir söylemiştir.
ÂŞIK ÖMER
ü
İyi bir eğitim almamasına karşın şairler
arasında yeteneğiyle kendine en üstte yer edinmiştir.
ü
Devrinin idarecilerini, dinini görünüş için
yaşayanlarını eleştirmiştir.
ü
Aruzu kullanmıştır. Ancak hece ölçüsünde asıl
karakterini bulmuştur.
DERTLİ
ü
18. yüzyılın sonlarında yaşamıştır.
ü Hem
hece hem de aruz ölçüsünü kullanmıştır.
Lirik koşmalarıyla tanınmıştır.
ü Divan ‘ı taş baskıyla basılmıştır.
EMRAH
ü
Erzurumludur.
ü
Divan edebiyatından etkilenmiştir.
ü
Gazel, murabbalar yazmıştır.
ü
Koşma ve semaileriyle tanınmıştır.
GEVHERİ
ü İnce
bir söyleyiş, derin bir bilgi içeren şiirleri halk arasında çok sevilmiştir.
ü Divan
edebiyatında etkilendiği için mazmun ve yabancı sözcükleri çokça etkilenmiştir.
ü Koşmaları
ve taşlamaları oldukça ünlüdür.
BAYBURTLU
ZİHNİ
ü
Divan edebiyatına çokça dalmaya çalışmıştır.
ü
Saz şairi olarak ün kazanmıştır.
ü
Divan’ı, Sergüzeşt-name”adlı
kitapları vardır.
ÂŞIK
VEYSEL
ü
Çocuk yaşta kör olması ona derin bir duygu
zenginliği vermiştir.
ü
Yurt, insan ve toprak sevgisini iliklerine kadar
hisseden, bunu şiirlerinde işlemiştir.
ü
Halk edebiyatının ve son dönem edebiyatımızın
usta şairlerindendir.
ü
Sivas Şarkışla
Sivri alan köyünde doğmuş ve yaşamıştır.
DİVAN EDEBİYATI ( KLASİK –ESKİ EDEBİYAT)
İslamiyet’in
kabulünden sonra Türkler yaşamın her alanında Araplardan, Farslardan
etkilenmişlerdir. Bu etkileşimin en belirgin olduğu alanların başında edebiyat göze çarpmaktadır.
ü
13. yy dan dan itibaren şair ve yazarlar Fars-
Arap etkisine girmeye başlamıştır.
ü
Şairler şiirlerini “DİVAN” adını verdikleri bir kitapta topladıkları için bu
edebiyatına “Divan Edebiyatı” denilmiştir.
ü
Ayrıca “klasik-eski –zümre edebiyatı” da denilir
ü
Bu edebiyatın özünde dinde tasavvuf vardır.
ü
Dil çoğunlukla halkın anlayacağı tarzda
değildir.
ü
Arap ve Fars edebiyatı örnek alınmıştır.
ü
Saraydan destek gördüğü için “saray edebiyatı”
da denilmiştir
ü
Ölçü olarak “aruz ölçüsü” kullanılmış.
ü
Çoğunlukla aşk, şarap, kadın övgü, din, ahlak,
tasavvuf konuları işlenmiştir
ü
Kafiye hem göz hem de kulak için anlayışı
hakimdir.
ü
Zengin ve tam kafiye sıklıkla kullanılmıştır.
ü
Divan dışında beş mesnevinin toplandığı kitaba “hamse” denilir.
Nazım
biçimleri “beyitle” yazılanlar: Gazel, kaside, mesnevi,
ü
“bentlerle”yazılanlar:rubai, tuyuğ,şarkı,terkib-i bent,terci-i
bent,murabba
BEYİTLERLE
YAZILAN NAZIM ŞEKİLLERİ
1 ) GAZEL
ü
Güzellik, aşk, kadın, şarap gibi konuları
işleyen nazım türüdür.
ü
Araplarda Farslara onlardan da Türklere
geçmiştir.
ü
Gazelin ilk beyitine “matla”son beyitine “makta” denir.
ü
En güzel beyitine “beyt’ül gazel ya da şah
beyit” denir
ü
Kafiye şeması: “aa,ba, ca da...” şeklindedir.
ü
“En az
beş en fazla on beş beyit” ten oluşur.
ü
Konu birliği yoktur. Her beyit başka bir konudan
bahsedebilir.
2 ) KASİDE
ü
Herhangi bir kişiyi ya da durumu övmek amacıyla
yazılan şiirlerdir.
ü
En 33 en fazla 99 beyitten oluşur.
ü
İlk beyitine matla, son beyitine makta, şairin
adının bulunduğu beyite taç beyit adı verilir.
ü
Kafiye düzeni gazelle aynıdır.
ü
Allah’ın birliğini anlatan kasidelere: TEVHİT
ü
Allah’a dua etmek için yazılanlara: MÜNACAAT
ü
Herhangi bir şahsı övmek için yazılanlara: METHİYE
ü
Peygamberleri övmek için yazılanlara: NAAT
ü
Birini eleştirmek için yazılanlara: HİCVİYE
ü
Ölen birinin arkasından yazılanlara MERSİYE kasidesi denir.
ü
Kaside:
nesip-girizgâh-methiye-tegazzül-fahriye-dua bölümlerinden oluşur.
ü
En önemli kasideci NEFİ’dir.
3 ) MESNEVİ
ü
Roman ve hikâyenin yerini tutan çoğunlukla uzun
konuların işlendiği nazım biçimine denir.
ü
Her beyit kendi arasında kafiyeli olduğu için
uzun yazılmaya imkân vermiştir.
ü
Beyit sınırı yoktur.
ü
Çoğunlukla hikemi konular, efsaneler,
kahramanlık ve aşk konuları işlenmiştir.
ü
Leyla-Mecnun mesnevisi en çok okunan olmuştur.
UYARI: Bunların dışında uzun ve kısa
mısraların ard arda sıralanmasıyla yazılan Müstezat,
günümüz manileri gibi kafiyeleşen kıt’alar da yazılmıştır. Kıtalar aaxa
şeklinde kafiyelenir.
BENTLERLE
YAZILAN NAZIM ŞEKİLLERİ
1)
TERKİB_İ
BENT
ü
5 ile 15 bent arasıda değişir uzunluğu.( 15 ten
fazla olan da var)
ü
Her bent 8–15 beyit arasında değişir.
ü
Didaktik, felsefi, eleştiri konularında yazılır.
ü
Gazel gibi kafiyelenir.
ü
Ziya Paşa’nın terkib-i bendi meşhurdur
2) TERCİ_İ BENT
ü
Terkibi-i bente benzer.
3
) TUYUĞ
ü
Divan edebiyatına Türklerin kattığı bir türdür.
ü
Felsefi konular işlenmektedir.
ü
Kadı Burhanettin’in tuyuğları meşhurdur
4
) RUBAİ
ü
Kafiyelenişi aaxa şeklindedir.
ü
Aruzun belli kalıplarıyla yazılır.
ü
Felsefi ve hikemi derinliği olan konular
işlenmiştir.
ü
İran’da ÖMER HAYYAM, Türk edebiyatında MEVLANA
‘nın rubaileri meşhurdur.
5
) ŞARKI
ü
Türklerin divan edebiyatına kattığı bir türdür.
ü
Aşk kadın şarap konuları işlenmiştir.
ü
Nedim bu türün en önemli temsilciliğini
yapmıştır.
ü
Üçüncü mısrasına “miyan” denir.
DİVAN EDEBİYATININ ŞAİR VE YAZARLARI
HOCA
DEHHANİ
ü
Divan
edebiyatının kurucusu kabul edilir.
ü
Yirmi bin beyitlik “Selçuk Şehnamesi”adlı kitabı vardır.
ü
Vatan hasreti ile ilgili şiirleri vardır.
MEVLANA
ü
Mevlevi tarikatının kurucusudur.
ü
Mesnevi adlı
yüz bin beyitlik eseri vardır
ü
Divan-ı Kebir, Mektubat adlı eserleri
de vardır.
ü
13.yy. tasavvuf şairidir.
ü
Bütün eserlerini Farsça yazmıştır.
NECATİ
BEY
ü
Divanı vardır.
ü
Millileşme akımını savunmuştur.
ü
Eserlerinde sade bir dil kullanmıştır.
ü
Divan şiirine bir yerlilik, bir ulusallık
kazandırmaya çalışmıştır.
AHMEDİ
ü
14. yy. da tanınmış bir şairdir.
ü
İran edebiyatının bütün özelliklerini
edebiyatımıza katmaya çalışmıştır.
ü
Din dışı konularda şiirler yazmıştır.
ü
“Cemşit
u Hurşit, İskendername Divan’ı”adlı
eserleri vardır.
ŞEYHİ
ü
15. yyda
yaşamıştır.
ü
Tasavvufi şiirleri ağırlıktadır.
ü
Çağının dil inceliklerini eserlerinde
yansıtmıştır.
ü
Devrinin bozukluklarını bir eşekten yola çıkarak
şikâyet ettiği “HARNAME”adlı kitabı meşhurdur. Bu kitap birçok yönüyle
fabl özelliği taşımaktadır.
ü
Harname,
Hüsrev ü Şirin ve Divan adlı kitapları vardır.
ALİ
ŞİR NEVAİ
ü Çağatay
Türk edebiyatını en önemli temsilcisi sayılır
ü “Muhakemet’ül Lugateyn”adlı kitabıyla
Türkçe-Farsçayı karşılaştırmış ve Türkçenin Farsçadan üstün olduğunu
söylemiştir.
ü “Hamse” (beş mesnevi) sahibidir.
ü İlk bibliyografya kitabımız (şairlerin
hayatını almış) olan “Mecalisü’ün
Nefais”adlı kitabı vardır.
ü Türkçenin
musiki ve vezin kalıplarını içeren Mizanül Evzan adlı kitabı vardır.
ü Devlet
adamlığı yapmıştır.
FUZULİ
ü
Duygu, düşünüş ve edebiyat açısından Türk
edebiyatının en büyük şairi sayılır.
ü
Lirik şiirleri oldukça meşhurdur.
ü
Platonik bir aşk anlayışı vardır.
ü
Azeri Türkçesini kullanmıştır.
ü
Uçsuz bir hayal dünyasına, derin bir bilgiye
sahiptir.
ü
Kerbela da türbedarlık yaptığı söylenir.
ü
Ona göre şair bilgisiz olamaz, ilham olmadan şiir
yazılmaz. Şiir bir Allah lütfüdür.
ü
“Şikâyetname”
adlı eseri devrin bozukluklarını anlatan “hiciv”dalında ilk
mektuptur.
ü
Türkçe
Divanı, Farsça Divanı, Arapça Divanı, Hadikat’üs Süeda, Beng ü Bade, Leyla ü
Mecnun Mesnevisi, Hadisi Erbain, Şikâyetname adlı kitapları vardır.
ü
SİNAN
PAŞA
ü
15.yüzyılın nesir yazarıdır.
ü
Dili oldukça süslüdür.
ü
“Tazarru
-name”adlı eseri oldukça meşhurdur. Seciler ve söz sanatlarıyla doludur.
BAKİ
ü
Şairlerin sultanı lakabıyla anılır(sultan’uş
şuara)
ü
Kanuni’nin iltifatına çokça mazhar olmuştur.
ü
Genellikle din dışı konularda şiir yazmıştır.
ü
Ahenk ve kulak için kafiyeye çok düşkündür.
ü
16.yyda yaşamış en büyük şairdir.
ü
Divan’ı
ve Kanuni Mersiyesi meşhurdur.
ü
NEFİ
ü
Kasidenin Türk edebiyatındaki tartışmasız
lideridir.
ü
Övdüğünü göğe çıkarır, yerdiğini yerin dibine
geçirir. Sınırlaması yoktur.
ü
Dili oldukça süslüdür.
ü
Öldürüldüğü söylenir şiirleri yüzünden.
ü
“Sihamı-
Kaza adlı eseri vardır.
KÂTİP
ÇELEBİ
ü
“Cihan-numa,
Keşf’uz Zunün, Mizan’ül- Hak”adlı eserleri vardır.
ü
Didaktik eserler yazmıştır.
BAĞDATLI
RUHİ
ü Toplumcu bir özelliğe sahiptir.
ü Döneminin
aksaklıklarını terki-i bentleriyle eleştirmiştir.
ü Tarikata
girmesine rağmen din dışı şiirleri vardır.
NABİ
ü
Asıl adı Yusuf’tur.
ü
17. yy da yetişmiştir.
ü
Didaktik – hikemi şiirin edebiyatımızdaki en iyi
temsilcisi sayılır.
ü
Akıcı ve düzgün bir dili vardır.
ü
Oğlu için yazdığı “Hayriye”adlı kitabı meşhurdur.
ü
Farsça ve
Türkçe Divanı, Hayrabat, Sürname adlı kitapları vardır
EVLİYA
ÇELEBİ
ü
Edebiyatımızın seyahat yazarlarının piridir.
ü
“Seyahat-name”
adlı eseri vardır.
NEDİM
ü
Lale Devri (18. yy) nin eğlencelerini
eserlerinde en iyi yansıtan şairdir.
ü
Şiirde mahallileşme akımını başlatan ve
yerleştiren şairdir.
ü
Tasavvufun etkisinde kalmayan tek şairdir.
ü
İstanbul Türkçesi ile yazmıştır.
ü
Halk dilini, inanışlarını şiirlerinde
işlemiştir.
ü
Divan edebiyatının klasik söylemlerine(mazmun)
yenilerini katmıştır.
ü
“Şarkı” nazım şeklini en ustaca kullanan şair
olmuştur.
ü
Hece vezniyle şiirleri de vardır.
ŞEYH
GALİP
ü
Divan edebiyatının son büyük şairidir.
ü
Yenileşme hareketlerine uygun şiirler yazmıştır,
halk söylemlerini eserlerinde kullanmıştır.
ü
Hece ölçüsüyle şiirler yazmıştır.
ü
Genel olarak dili süslü ve ağırdır.
ü
“Hüsn ü
Aşk” adlı mesnevisi meşhurdur.
TANZİMAT EDEBİYATI
ü
Tanzimat Fermanının ilanından sonra bu
edebiyatın tohumları serpilmeye başlamıştır.
ü
Batılı tarzda ilk eserler bu dönemde verilmeye
başlanmıştır.
ü
Hak, adalet, özgürlük, vatan kelimeleri b u
dönemde ilk defa kullanılmaya başlanmıştır.
ü
Tanzimat edebiyatı kendi arasında ikiye
ayrılır.(Birinci-ikinci dönem)
ü
Yazı
dilini halkın anlayacağı dile yakınlaştırmaya çalışmışlardır.
ü
Tiyatroyu halkı aydınlatma aracı olarak
görmüşlerdir.
ü
Toplumcu bir çizgi tutmaya çalışmışlardır.
ü
Divan edebiyatındaki “bölüm güzelliğine” karşın
“konu bütünlüğüne, güzelliğine” önem vermişlerdir.
ü
Tanzimat birinci dönem sanatçıları(Şinasi, N.
Kemal, Ziya Paşa, Ahmet Mithat) ikinci
dönem sanatçılarına göre daha halkçı olmuşlardır.
BİRİNCİ
DÖNEM TANZİMAT EDEBİYATI
ü Divan
edebiyatını eleştirmelerine rağmen onun etkisinden kurtulamamışlardır.
ü Vatan
millet, hak adalet, özgürlük gibi kavramlar ilk defa bu dönemde kullanılmaya
başlanmıştır.
ü Batılı
anlamda ilk esereler bu dönemde verilmeye başlanmıştır.
ü Toplumu bilinçlendirmek için edebiyatı
bir araç olarak görmüşlerdir.
ü Dilin
sadeleşmesi gerektiğini söylemişler ancak pek başarılı olamamışlardır bu
konuda.
ü Roman,
modern hikâye, tiyatro, gazete, eleştiri, anı bu dönemde kullanılmaya
başlanmıştır.
ü Bu
dönemin sanatçıları aynı zamanda devlet adamı sıfatı da taşıyorlardı.
ü Klasizim(Şinasi,
A.Vefik Paşa) romantizm (N. Kemal, A. Mithat) den etkilenmişlerdir.
BİRİNCİ DÖNEM TANZİMAT EDEBİYATI SANATÇILARI
ŞİNASİ (1826–1871)
ü
Edebiyatımıza birçok yeniliğin yerleşmesini
sağlamıştır.
ü
Asıl adı İbrahim’dir.
ü
İlk tiyatro, ilk şiir çevirisi, ilk özel gazete,
ilk makale, ilk noktalama işaretini kullanan kişidir.
ü
Halk için sanat görüşünü benimsemiştir.
ü
İlk tiyatro eserimizi: ŞAİR EVLENMESİ ni yazdı.
ü
İlk makaleyi yazdı: TERCÜMAN-I AHVAL MUKADDİMESİ
ü
İlk özel gazetesi çıkardı: TERCÜMAN- I AHVAL
ü
Eserleri: Durub
u Emsalı Osmaniyye (Osmanlı Atasözleri Kitabı)
Tercüme i Manzume
(Çeviriler)
Müntehabat –ı
Eşar(şiirleri)
Divan-ı Şinasi
Tasvir i Efkâr
NAMIK
KEMAL (1840–1888)
ü Vatan
şairimizdir.
ü Toplumcu
bir sanat çizgisindedir.
ü Vatan,
millet, özgürlük kelimelerini edebiyatta ilk kullanan kişidir.
ü Tiyatroları
oldukça ses getirmiştir. Tiyatroyu bir eğlence ve halkı bilinçlendirme aracı
olarak görmüştür.
ü Romantizmin
etkisindedir.
ü Eserleri:
ilk tarihi romanımız; CEZMİ
İlk edebi romanımız ;İNTİBAH
Tiyatroları : Vatan yahut Silistre, Zavallı Çocuk,
Gülnihal, Kara Bela,Celalettin Harzermşah
Eleştiri eserleri: Renan Müdafenamesi, Tahrb-i Harabat (Ziya
Paşa’ya karşı)
İrfan Paşa’ya Mektup, Takip
Diğer eserleri: Kanije, Silistre Muhasarası, Osmanlı Tarihi,
Büyük İslam Tarihi, Evrak-ı Perişan
ZİYA
PAŞA (1825–1880)
ü
İlk edebiyat tarihi taslağı sayılan “Harabat”eserini yazmıştır.
ü
Halk şiirinin ve dilinin gerçek edebiyatımız
olduğunu belirten “Şiir ve İnşa”adlı
makalesini yazmasına rağmen kendisi böyle davranmamıştır.
ü
Biçimce eski içerikçe yeni olmaya gayret
göstermiştir.
ü
Terkib-i bent, terci i bent’leri meşhurdur.
ü
Bir çok dizesi halk arasında atasözü gibi
kullanılmıştır.
ü
Eserleri: Zafername, Harabat, Eş’ar-ı Ziya,
Defter-i Amal, Terkib-i Bent, Terci-i Bent
AHMET
MİTHAT EFENDİ (1844–1912)
ü
Halk için roman geleneğini benimsemiştir.
ü
Halkın anlayacağı bir dilde ve onları
ilgilendiren konularda eserler vermiştir.
ü
İlk hikâye örneklerimizden biri sayılan :”Letaif-i Rivayet”i yazmıştır.
ü
Romantizmden etkilenmiştir.
ü
Hasan
Mellah, Hüseyin Fellah, Falatun Bey ve Rakım Efendi, Yer Yüzünde Bir Melek,
Henüz On Yedi Yaşında.
ŞEMSETTİN
SAMİ ( 1850–1904 )
ü
Devrinin en büyük dil bilgini sayılmıştır.
ü
İlk romanımız olan: Taaşşuk –U Talat ve Fıtnat adlı eseri yazmıştır.
ü
Kamus u
Türkî adlı sözlüğü yazmış.
ü
Kamus u
Fransevi ve Kamus-ı Alam’ı yazmıştır.
AHMET
VEFİK PAŞA (1829-1892)
ü
Tiyatromuzun en büyük kilometre taşı sayılır.
ü
Bursa’da kendi adıyla tiyatro kurmuştur.
ü
Halkın tiyatroyu sevmesi için özellikle
Moliere’den çeviriler yapmıştır.
ü
İnfiali
Aşk, Dudu Kuşlar, Zor Nikâh, Zoraki Tabip, Kadınlar Mektebi ,Şecere-i Türk eserlerinden bazılarıdır.
İKİNCİ DÖNEM
TANZİMAT EDEBİYATININ ÖZELLİKLERİ
ü
Bireysel konulara dönülmüştür.
ü
Sanat, sanat içindir, görüşü benimsenmiştir.
ü
Dil oldukça ağırlaştırılmıştır.
ü
Tiyatro eserleri oynanmak için değil okunmak
için yazılmıştır.
ü
Realizm ve natüralizm baskın akımlar olarak göze
çarpar.
İKİNCİ DÖNEM TANZİMAT EDEBİYATININ
SANATÇILARI
RECAİZADE MAHMUT EKREM (1847- 1914)
ü
İlk realist romanımız olan: ARABA SEVDASI’nı yazmıştır.
ü Tevfik
Fikret’in akıl hocasıdır.
ü Muallim
Naci ile uzun yıllar süren “eski-yeni”kavgasında
yeniyi savunmuştur.
ü “Sanat
sanat içindir ve kafiye kulak içindir”.
Görüşünü benimsemiştir.
ü Oğlunun
erken ölümü onu bireysel ve hüzünlü eserler vermeye zorlamıştır.
ü “Her güzel şiirin konusudur”diyerek
şiirin konu zenginliğine katkı yapmıştır.
ü Muallim
Naci’nin Zemzeme’sine karşılık DEMDEME adlı kitabı yazmıştır.
ü Tiyatroları:
Afife Anjelik, Çok Bilen Çok Yanılır,
Vuslat
ü Şiirleri: Zemzeme, Nağme-i Seher
ü Talim-i Edebiyat adlı eseri onun
edebiyata dair görüşleri içeren en önemli eseridir.
ABDULHAK HAMİT TARHAN ( 1852–1937)
ü
Edebiyatımızın en bireysel şairlerindendir.
ü
Batılılaşma hareketinin asıl öncüsü olarak kabul
gördüğü için kendisine “şairi azam”(büyük
şair) lakabı verilmiştir.
ü
Gözlem ve izlenimleriyle şiir yazmıştır.
ü
Düşünen adamdan çok yapan adam özelliği
taşımaktadır.
ü
Tiyatroları oynanmaya uygun değildir.(Macera-yı Aşk, Sabru Sebat, içli Kızlar,
Finten, Nesteren, Liberte )
ü
Romantizmin etkisinde, metafizik konuları, ölüm,
aşk gibi temalar içeren eserler vermiştir.
ü
Makber,
Ölü, Bunlar O’dur, Hacle, Garam, İlham-ı Vatan şiir kitaplarıdır.
DÖNEMİN BAĞIMSIZLARI SAYILAN SANATÇILAR
MUALLİM NACİ (1850–1893)
ü
Recaizade Mahmut Ekrem’le eski- yeni kavgasında
eski’yi savunmuştur.
ü
Batılı tarzda şiirler de yazmıştır.
ü
Dili ağırdır ;ancak başarılıdır.
ü
Eserleri: Ateşpare,
Füruzan, Şerare (şiir)
Demdeme, Muallim
(eleştiri)
Islahat-ı Edebiye (sözlük)
NABİZADE NAZIM (1862–1893)
ü
İlk köy romanımız kabul edilen: Karabibik’i yazmıştır.
ü
Realizm, natüralizm’in öncülerinden sayılır.
ü
İlk psikolojik roman denemesi sayılan: Zehra’yı yazmıştır.
TANZİMAT EDEBİYATINDA ROMAN VE HİKÂYE
ü Bütün
eserler teknik açıdan zayıftırlar.
ü Duygusal
ve acıklı konular işlenmiştir.
ü Yazarlar
olaylara müdahalede bulunmuştur.
ü Eserlerde
karakter oluşturulamamıştır. Genellikle ya iyi ya da kötü özellik taşıyan
tipler kullanılmıştır.
ü İyiler
eserlerin sonunda mükâfat alırlar, kötüler de cezalarını alırlar.
ü Tanzimat
ikinci dönemin sanatçıları birinci döneminkilere göre daha başarılı olmuştur.
TANZİMAT EDEBİYATINDA ELEŞTİRİ
ü
Bu dönemde genellikle “eski- yeni”kavgasına dayanan eleştiriler olmuştur.
ü
N.Kemal’in Ernest Renan’ı eleştiren Renan
Müdafaanamesi bu dönemin önemli eserlerindendir.
ü
Muallim Naci ile Recaizade Mahmut Ekrem
arasındaki Demdeme-Zemzeme tartışması da bu dönemin önemli örneklerindendir.
TANZİMAT EDEBİYATINDA TİYATRO
ü Tiyatro
ilk defa bu dönemde görülmeye başlanmıştır.
ü İlk
tiyatro örneği Şinasi’nin Şair Evlenmesi’dir.
ü İlk
dönemin sanatçıları tiyatroyu bir eğitim aracı olarak görmüşlerdir.
ü İkinci
dönemin sanatçıları da tiyatroyu eğlence olarak görmüşler; ancak onların
tiyatroları oynanmak için değil okunmak için yazılmışlardır.
SERVET-İ FUNUN EDEBİYATI (1896–1901)
EDEBİYATI CEDİDE (YENİ EDEBİYAT)
ü
Recaizade’nin önderliğinde Servet-i Funun
Dergisi etrafında toplanan bazı gençler Tevfik Fikret’in derginin başına
getirilmesiyle edebi bir topluluk özelliği kazanır.
ü
Sonraları Cenap Şahabettin, Mehmet Rauf, Hüseyin
Cahit, Celal Şahin, Ali Ekrem, Halit Ziya’nı katılımıyla genişler.
ü
Devlet yönetiminin baskıcılığını bahane ederek
toplumsal konulara eğilmediler.
ü
Fransız edebiyatına aşırı bağlı kaldılar.
ü
Aruz başarıyla ölçüsü kullanılmıştır.(Sadece T.
Fikret “Şermin” adlı eserini hece ölçüsüyle yazmıştır.)
ü
Hep uzak ülkelere gitme hayaliyle yaşadılar.
ü
Sanat, sanat içindir ilkesine bağlı kaldılar.
ü
Nazım
(şiir) nesre (düz yazı) yaklaştırılmıştır. Konu bütünlüğüne önem verilmiştir.
ü
Batı’dan sone ve terza-rima gibi yeni nazım
şekilleri ithal edilmiştir.
ü
Roman dalında Halit Ziya oldukça başarılı eserler
vermiştir.
ü
Şiirde parnasizm ve sembolizmden
etkilenmişlerdir.
SERVET-İ FUNUN EDEBİYATININ SANATÇILARI
TEVFİK FİKRET(1867-1915)
ü
Kendi akımının ve Türk edebiyatının en önemli
şairlerindendir.
ü
Aruz ölçüsünü Türkçeye başarıyla uygulamıştır.
ü
Fen, bilim, teknik onun kalemiyle şiirimize
girmiştir.
ü
Parnasizm akımından etkilenmiştir.
ü
Şiiri düz yazıya yaklaştırmıştır.
ü
Şermin adlı eserinde hece ölçüsünü kullanmıştır.
ü
Servet-i
Funun dan sonra her hangi bir topluluğa katılmamış, bazı sosyal şiirler yazmıştır.
ü
Türk edebiyatında ilk defa İstanbul’u eleştiren
şair olmuştur.(SİS şiiri)
ü
Mehmet Akif ile atışmışlardır. Oğlu Amerika'ya
okumak için gider; ancak papaz olur.
ü
Eserleri: Rubab-ı
ŞİKESTE, Haluk’un Defteri, Rubab-ın Cevabı, Tarih-i Kadim, Doksan Beşe Doğru,
Şermin,
HALİT ZİYA UŞAKLIGİL (1866–1945)
ü
Birçok edebi türde eser vermesine rağmen asıl
ününü romanlarda bulmuştur.
ü
Sanatlı bir söyleyişi, iyi bir gözlemciliği
vardır.
Romanlarında
üst tabakanın hayat özelliklerini işlemesine rağmen hikâyelerinde sıradan
insanları işlemiştir.
ü
Realizm ve natüralizmi benimsemiştir.
ü
Eserleri teknik açıdan kuvvetlidir, bu yönüyle
romancılığımızın üstadı sayılır.
ü
Şiirleri düz yazıya oldukça yakındır.
ü
Eserleri : Aşk-Memnu,
Mai ve Siyah, Kırık Hayatlar, Bir Ölünün Defteri, Aşka Dair,Kâbus, Füruzan…
CENAP ŞAHABETTİN (1870–1934)
ü
Sanat, sanat içindir görüşünü benimsemiştir.
ü
Halk arasında birçok dizesi atasözü gibi
kullanılmaktadır.
ü
Dilini süslemiş, kelime oyunları bol, söz sanatları
oldukça fazla kullanmıştır.
ü
Şaire göre “şiir kelimelerle resim yapma
işidir”.
ü
Eserleri: Hac Yolunda, Evrak-ı Eyyam, Tamat, Nesr-i Harp, Nesr-i Sulh, Afak-ı Irak
Tiryaki Sözler.
MEHMET RAUF (1876–1931)
ü
İlk
psikolojik romanımız olan “EYLÜL”ü
yazmıştır.
ü
Çok fazla bir edebi kimliği yoktur.
ü
Halit Ziya’nın etkisinde kalmıştır.
SERVET-İ FUNUN DÖNEMİNİN BAĞIMSIZ İSİMLERİ
MEHMET AKİF ERSOY(1873–1936)
ü Türk
edebiyatının en meşhur şairidir.
ü Sanat
toplum için kullanmıştır.
ü Osmanlı
toplumunun üzerine serpilen ölü toprağını kaldırmak için gecesini gündüzüne
katan mücadeleci fikir adamıdır.
ü Hayatı
olduğun gibi edebiyata yansıtmıştır.
ü Aruzu
başarıyla kullanmıştır.
ü Epik
–lirik şiiri ustaca kullanmıştır.
ü İslam
birliği (ümmet bilinci) ni yerleştirmek için uğraşmıştır.
ü Tek
eseri “SAFAHAT”tır.
HÜSEYİN RAHMİ GÜRPINAR(1864–1944)
ü
Realist-natüralist bir yazardır.
ü
Toplum için sanat görüşündedir.
ü
Hemen her şey onun eserlerine konu olmuştur.
ü
Mizaha, günlük konuşmalara çok sık başvurmuştur.
ü
Ona göre roman sokağın aynasıdır.
ü
Yabancı hayranlığı, mürebbiye takıntısını, kadın
dedikodularını eserlerinde sıkça işlemiştir.
ü
Eserleri İstanbul merkezlidir. Anadolu yoktur.
ü
Eserleri: Şık, Mürebbiye, İffet, Şıpsevdi, Gulyabani, Kuyruklu Yıldız Altında Bir
İzdivaç, Ben Deli Miyim? Nimetşinas
FECR-İ ATİ DÖNEMİ TÜRK EDEBİYATI(
1908–1911)
ü
Servet-i Funun’un dergisinin kapanmasından sonra
II. Meşrutiyet’in ilanıyla ortaya çıkan özgür ortamda her hangi bir edebi
topluluk yoktu. Bu değerlendirmek için bir araya gelen Tahsin Nihat, Faik Ali, Emin Bülent, Ahmet Haşim, Fazıl Ahmet, Refik
Halit, Yakup Kadri, Cemil Süleyman gibi birkaç şair ve yazarın oluşturduğu
topluluktur.
ü
Türk edebiyatında ilk kez bildiri yayınlayan edebi topluluktur.
ü
Yetenekli sanatçıların bir araya getirilmesi
gerektiği bildirildi.
ü
Batının eserleri Türkçeye çevrilecek.
ü
“Sanat
şahsi ve muhteremdir” ilkesi savunulmuş.
ü
Şiirlerde
aşk doğa ve kişisel konular işlenmiştir.
ü
Aruz ölçüsü kullanılmıştır.
ü
Fransız sembolistlerden etkilenmiştir.
ü
Çok fazla bir etki bırakmadan dağılmışlardır.
FECR-İ ATİ DÖNEMİ TÜRK EDEBİYATININ
SANATÇILARI
AHMET HAŞİM(1884–1933)
ü
Dış görünüşü düzgün olmadığı için genellikle
akşam dışarı çıkmayı yeğlemiştir. Bu psikoloji bütün hayatını etkilemiştir.
ü
Hep bilinmeyen bir yere “O Belde”ye gitmeyi
arzulamıştır.
ü
Hece ölçüsünü hiç kullanmamış hep aruz ölçüsünü
kullanmıştır.
ü
Şiir
sözden çok musikiye yakındır.”der.
ü
Şiir duyulmak için yazılır anlaşılmak için
değildir.
ü
Dili oldukça ağırdır.
ü
Batılı sembolistler gibi her şeyi sembollerle
ifade etmiştir.
ü
Özellikle
akşam güneşinin batışını, günün şafağını anlatmaya çalışmıştır.
ü
Ahmet Haşim aslında bir empresyonisttir.
ü
Eserleri Göl
Saatleri, Piyale, Guraphane-i Laklakan, Bize Göre, Frankfurt Seyahatnamesi.
EMİN BÜLENT SERDAROĞLU(1886-1942)
ü
Diğer Fecr-i Aticilere göre toplumsaldır.
ü
Victor Hugo’ya karşı yazdığı “Kin” şiiri önemlidir.
ü
Grup arkadaşlarına göre başarılı bir şairdir.
MİLLİ EDEBİYAT DÖNEMİNİN GENEL
ÖZELLİKLERİ
ü Osmanlıcılık
fikrinin iflasından sonra artık Türkçülük akımı yükselen değer olmaya
başlamıştır.
ü 1911’da
Selanik’te çıkarılmaya başlanan “Genç
Kalem”Dergisi etrafında bir araya gelen Ömer Seyfettin, Ali Canip Yöntem, Ziya Gökalp gibi aydınlar Milli
Edebiyatın oluşumunu başlatmışlardır.
ü Daha
sonra İstanbul’da Türk Derneği, Türk Yurdu, Türk Ocağı dergileri
yayınlanmıştır.
ü Milli
Edebiyatının genel özellik olarak;
ü Dil
sade olmalıdır.
ü Dildeki
yabancı kelimeler atılmalı; ancak Türkçeye yerleşmiş kelimeler Türkçe gibi
kullanılmaya devam edilmelidir.
ü İstanbul
Türkçesi esas kabul edilmelidir.
ü Şiirde
hece ölçüsü kullanılmalı.
ü Edebiyat
toplumun hizmetinde olmalı.
ü Milletin
dertleri, sevinçleri esas alınmalı.
ü Roman
ve hikâye teknik açıdan kuvvetlenmiştir.
MİLLİ EDEBİYATIN SANATÇILARI
ÖMER SEYFETTİN (1884–1920)
ü
Türk edebiyatının en önemli hikâyecisidir.
ü
Yeni Lisan adlı makalesi Milli Edebiyatın
kanunlarının ilanı sayılır.
ü
Sade dil akımının öncüsüdür.
ü
Anadolu’nun insanın hayat şartlarını
hikâyelerini yansıtmıştır.
ü
Dilde, fikirde, işte milliyetçilik fikrini
yerleştirmiştir.
ü
Çocukluk anıları, efsaneleri hikâyelerinde
işlemiştir.
ü
Eserleri: Bomba,
Yalnız Efe ,Efruz Bey, İlk Düşen Ak, Yüksek Ökçeler, Gizli Mabet,Bahar ve
Kelebekler…
ZİYA GÖKALP (1876–1924)
ü Türk
milliyetçiliğini esaslara bağlamıştır.Sistematize etmiştir.
ü Sosyal
hayatı ve kurumlarımızı Batı’ya göre düzenlenmelidir.
ü Eserlerinde
halk dilini kullanmıştır.
ü Halkın
dertlerini isteklerini yansıtmaya çalışmıştır.
ü “Türkçülük,
Türk milletini yükseltmektir” diyerek bu ifade doğrultusunda hareket etmiştir.
ü Eserleri:
Türkçülüğün Esasları, Kızıl Elma,
Türkleşmek-İslamlaşmak -Muasırlaşmak,
Türk Medeniyet Tarihi, Malta Mektupları.
MEHMET
EMİN YURDAKUL (1869–1944)
ü
Anadolu insanın yabancılara başkaldırısını çok
güzel yansıtmıştır.
ü
Toplumcu sanat anlayışıyla milliyetçi çizgide
eserler vermiştir.
ü
Hece ölçüsü kullanılmıştır.
ü
Eserleri: Türkçe Şiirler, Türk Sazı, Ey Türk Uyan, Tan Sesleri, Ordunun Destanları,
Zafer Yolunda, Turana Doğru, İsyan ve Dua, Mustafa Kemal, Fazilet ve Adalet…
YAKUP KADRİ KARAOSMANOĞLU (1889–1974)
ü
Edebiyatın her alanında eser vermiştir.Fecr-i
Ati’nin dağılmasından sonra Milli Edebiyat içinde yer almıştır.
ü
Çoğunlukla içinde yaşadığı toplumun dertlerini
eserlerinde işlemiştir.
ü
Anadolucu, Atatürkçü bir çizgide kalmıştır.
ü
Esas ününü romancılık alanında bulmuştur.
ü
Kuvvetli bir gözlem gücü vardır.
ü
Realist bir çizgide yaşamıştır.
ü
Eserlerinde aydın-halk çatışmasını yansıtmıştır.
ü
Eserleri: ROMANLARI: Kiralık Konak, Ankara, Nur Baba, Hüküm Gecesi,Sodom ve Gomore, Yaban,
Bir Sürgün, Panorama
HİKÂYELERİ: Milli Savaş Hikâyeleri, Rahmet
DİĞER
ESERLERİ: Erenlerin Bağından, Zoraki
Diplomat, Vatan Yolundan, Anamım Kitabı
HALİDE ADİP ADIVAR (1884–1964)
ü Edebiyatçılığının
yanında bir asker gibi cephe gerisinde mücadele vermiştir.
ü Romanlarında
aşk, kadının psikolojisini, doğu-batı çatışmasını, eski-yeni kavgasını
işlemiştir.
ü Romanlarında
kuvvetli bir gözlem vardır.
ü Kurtuluş
Savaşı eserlerinde çokça yer edinmiştir.
ü Edebiyatın
hemen her alanında eser vermiştir.
ü Dili
çok başarılı değildir.
ü Eserleri:
Ateşten Gömlek, Vurun Kahpeye, Türkün
Ateşle İmtihanı, Sinekli Bakkal, Mor Salkımlı Ev, Dağa Çıkan Kurt, Tatarcık,
Zeyno’nun Oğlu…
REŞAT NURİ GÜNTEKİN (1889–1958)
ü
Anadolu’nun dertlerini, sıkıntılarını,
inançlarını eserlerinde işlemiştir.
ü
Sade ve
yapmacıksız bir dil kullanmıştır.
ü
“Çalıkuşu”romanı
en ünlü eseridir.(aslında bir tiyatro eseri olarak yazılmıştır)
ü
Müfettişlik yaptığı için Anadolu’yu gezmiş ve
onların sıkıntılarını, sevinçlerini edebi eserlerinde sıkça kullanmıştır.
ü
Eserleri: Çalıkuşu, Damga, Dudaktan Kalbe, Acımak, Yeşil Gece, Yaprak Dökümü, Kızılcık
Dalları, Gökyüzü, Eski Hastalık, Ateş Gecesi, Miskinler Tekkesi
REFİK HALİT KARAY (1888-1965)
ü
Halk dilini eserlerinde oldukça başarılı
olmuştur.
ü
Kuvvetli bir gözlemciliği vardır; ancak iç
gözlemde başarılı değildir.
ü
Eserleri: Memleket Hikâyeleri, İstanbul’un İçyüzü, Yezidin Kızı, Çete, Sürgün, BU Bizim
Hayat, Kadınlar Tekkesi, Karlı Dağdaki Ateş…
YAHYA
KEMAL BEYATLI (1884-1958)
ü
Modern edebiyatımızın en büyük şairlerindendir.
ü
Batılı tarzda şiirimize düzen vermiştir.
ü
Aruzu Türkçeye başarıyla uygulamıştır. “OK” şiiri hariç bütün şiirlerini aruzla
yazmıştır.
ü
Şiir musikiden başka bir musiki”dir derdi.
ü
Parnasizmden etkilenmiştir.
ü
İstanbul’u, Osmanlı’nın ihtişamlı zamanında
gezmek, tabiat, ölüm, rintlik gibi konuları işlemiştir.
ü
Şiirlerinin mükemmel olması için uğraş
vermiştir, bu konuda oldukça titizdir.
ü
Edebiyatın hemen her alanında eser vermiştir;
ancak asıl ününü şiirde kazanmıştır.
ü
Eserleri: Kendi
Gök Kubbemiz, Eski Şiirin Rüzgârıyla, Aziz İstanbul, Eğil Dağlar, Portreler,
ü
ü
Rubailer
ve Hayyam’ın Rubailerini Türkçe Söyleyiş.
PEYAMİ
SAFA (1899-1961)
ü
Geçim derdiyle yazarlığa başlamıştır.
ü
Bir ayağından sakat olduğu için bu psikolojiyi
eserlerine yansıtmıştır.
ü
“Server Bedii” lakabıyla eser yazmıştır.
ü
Edebiyat, felsefe, tıp, psikoloji alanında
yeterli bir bilgin sayılır.
ü
Psikolojik çözümlemeleri çok başarılıdır.
ü
Eserleri; Dokuzuncu Hariciye Koğuşu, Sözde Kızlar, Mahşer Bir Akşamdı, Canan, Matmazel
Noralya’nın Koltuğu, Atilla, Harbiye, Şimşek… gibi eserleri vardır.
CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRK EDEBİYATININ GENEL ÖZELLİKLERİ
(1923–1940)
ü Aruz
ölçüsü bırakılmıştır. Serbest ölçü ve hece ölçüsü kullanılmıştır.
ü Dilde
sadeleşme hareketi başarıya ulaşmış ve İstanbul Türkçesi esas alınmaya
başlanmıştır.
ü Edebiyatımız
İstanbul aydınlarının tekelinden kurtulmaya başlanmıştır. Anadolu’dan aydın
yetişmeye başlamıştır.
ü Romanda
ve hikâyede halk gerçekleri tamamen yerleşmiştir.
ü Uluslar
arası düzeyde sanatçı yetişmiştir.
ü Tiyatro
ve deneme alanında büyük gelişmeler gösterilmiştir.
ü Bu
dönemden itibaren farklı edebi topluluklar ortaya çıkmaya başlamıştır.
BEŞ HECECİLER
ü
Hecenin beş şairi
adıyla da anılan bu sanatçılar milli edebiyat akımından etkilenmiş ve
şiirlerinde hece veznini kullanmışlardır.
ü
Şiirde sade ve
özentisiz olmayı ve süsten uzak olmayı tercih etmişlerdir.
ü
Beş hececiler şiire birinci
dünya savaşı ve milli mücadele döneminde başlamışlardır.
ü
Beş hececiler ilk
şiirlerinde aruz veznini kullanmışlar daha sonra heceye geçmişlerdir.
ü
Şiirde memleket
sevgisi, yurdun güzellikleri, kahramanlıklar ve yiğitlik gibi temaları
işlemişlerdir.
ü
Hece vezni ile serbest
müstezat yazmayı da denediler.
ü
Mısra kümelerinde
dörtlük esasına bağlı kalmadılar yeni yeni biçimler aradılar.
ü
Nesir cümlesini şiire
aktardılar ve düzyazıdaki söz dizimini şiirlerde de görülmesi beş hececiler de
çok rastlanan bir özelliktir.
ü
Beş hececiler şu
sanatçılardan oluşmuştur:
Faruk Nafiz Çamlıbel, Yusuf Ziya
Ortaç,
Enis Behiç Koryürek,
Halit Fahri Ozansoy,
Orhan Seyfi Orhon (Kısaca FEHYO diye ezberleyebilirsiniz)
YEDİ MEŞALECİLER
ü
1928’de kurulmuştur.
ü
Heceyi geliştirmek amacıyla ortaya çıkmıştır.
ü
“Canlılık,
samimiyet ve daima yenilik” sloganıyla hareket etmişlerdir.
ü
Varlaine, Mallerma gibi Fransız şairleri örnek
almışlardır.
ü
Anadolu’yu yurtseverlik anlayışıyla anlatmayı
düşünmüşlerdir; ancak pek başarılı olamamışlardır.
ü
Bunlar: Sabri Esat Siyavuşgil, Ziya Osman Saba, Yaşar Nabi Nayır, Muammer Lütfi,
Vasfi Mahir Kocatürk, Cevdet Kudret, Kenan Hulusi Koray.
GARİPÇİLER ( I. YENİCİLER )
ü
Cumhuriyet dönemi Türk edebiyatının belki de
bütün Türk edebiyatının en farklı gurubu olarak edebiyat tarihinde yer
almışlardır.
ü
1940 yılına kadar gelen bütün şiir anlayışına
karşı çıkan Orhan Veli, Oktay Rıfat
Horozcu, Melih Cevdet Anday ortaklaşa “Garip”
dergisini çıkarıp bu akımı başlatmışlardır.
ü
Şiirde ölçü ve kafiye gereksizdir.
ü
Şiir fikirleri aşılamak işin kullanılmamalı.
ü
Şiirde anlam düz verilmeli.
ü
Her konu şiire girebilmeli
ü
Her insan şiirin konusu olabilmeli.
ü
Şiirde söz ustalığı, laf cambazlığına gerek
yoktur.
ü
Şiirde önemli olan bütün güzelliğidir.
MAVİCİLER
ü Atilla İlhan’ın 1955–1956 yıllarında
çıkardığı derginin adı olan “MAVİ” nin etrafında toplanan Orhan Duru, Ferit Edgü gibi sanatçıları oluşturduğu guruptur.
ü Garip
akımına tepki olarak çıkmıştır.
ü Şiirin
basit olamayacağını zengin benzetmeli, içli, derin olması gerektiğini
savunmuşlardır
İKİNCİ YENİCİLER
ü
1950’lerde “Garip” akımına tepki olarak
çıkmıştır.
ü
Şiirin düşürüldüğü basitliğe son vermek amacıyla
ortaya çıkmıştır.
ü
Cemal
Süreyya, İlhan Berk, Edip Cansever, Turgut Uyar, Ece Ayhan, Ülkü Tamer,Sezai
KARAKOÇ bu akımın öncüleridir.
ü
Sözcüklerin anlamı değil söylenişi önemlidir.
ü
Her şey insanla başlar insanla biter.
ü
Şiirin kendine göre bir dili olmalı.
ü
Şiir diğer edebi türlerden kesin çizgilerle
ayrılmalı.
ü
Önemli olan kelimelerin anlamları değil, şairin
ona yüklediği anlamlardır.
CUMHURİYET DÖNEMİNİN ÖNEMLİ SANATÇILARI
AHMET
HAMDİ TANPINAR (1901-1962)
ü
Hece ölçüsünü şiirimize en iyi uygulayan
şairimizdir.
ü
Şiir dilimize yeni bir ses getirmiştir.
ü
Kendine özgü bir söyleyiş geliştirmiştir.
ü
Hikâye ve romanlarında şiirsel bir dil
kullanmıştır. Psikolojik derinlik, bilinçaltına inen bir duyarlılık
göstermiştir.
ü
Vatan sevgisi, geçmişe hasret gibi temalar
işlenmiştir.
ü
Eserleri: Huzur, Saatleri Ayarlama Enstitüsü, Abdullah Efendi’nin Rüyası, Beş Şehir,
Mahur Beste, 19.Asır Türk Edebiyatı, Yaşadığım Gibi.
SAİT
FAİK ABASIYANIK (1906-1954)
ü Türk
hikâyeciliğinin temel taşlarındandır.
ü Çehov
tarzı hikâyeciliğinin en usta temsilcisidir.
ü Günlük
konuşma dilini, argoyu, halk söyleyişini hikâyelerinde işlemiştir.
ü Çoğunlukla
sıradan insanların hayatlarını eserlerinde işlemiştir.
ü Eserleri
Sarnıç, Semaver, Şahmerdan, Mahalle
Kahvesi, Son Kuşlar, Kayıp Aranıyor, Âlem Dağında Var Bir Yılan, Havada Bulut, yaşamak Hırsı, Şimdi Sevişme Vakti…
FARUK
NAFİZ ÇAMLIBEL (1898-1973)
ü
Beş hececilerdendir.
ü
Şiirleri aşk, memleket güzelliği, vatan sevgisi
üzerine kuruludur.
ü
Anadolu’yu şiirlerinde en iyi işleyen
şairlerimizdendir.
ü
Anadolu’yu işlenmemiş bir sanat olarak kabul
edip ona yönelmiştir. Bu yönü diğer sanatçılarımıza örnek olmuştur.
ü
Anadolu’yu en güzel işleyen şiiri “Han
Duvarları”dır.
ü
Eserleri: Gönülden Gönüle, Şarkın Sultanları, Dinle Neyden, Çoban Çeşmesi, Bir Ömür Böyle
Geçti, Elimle Seçtiklerim, Tatlı Sert, Akıncı Türküleri, Han Duvarları, İlk Göz
Ağrısı…
ZİYA
OSMAN SABA(1910–1957)
ü
Şiirlerinde çocukluk
özlemi, anılara düşkünlük, ev ve aile sevgisi, yoksul yaşamlara karşı utanç ve
acıma, Allah’a kulluk, kadere boyun eğme, küçük mutluluklara yetinme ve ölüm
gibi konuları işlemiştir.
ü
Hece ölçüsünü
kullanmakla birlikte 1940’tan sonra serbest şiir yazmaya başladı
Şiir
kitapları: Sebil ve Güvercinler, Geçen Zaman, Nefes Almak;
Mesut İnsan Fotoğrafhanesi ise
öyküsüdür.
ORHAN
VELİ KANIK (1914-1950)
ü
Edebiyatımızın en serbest şairidir.
ü
Mecazlı söyleyişi, kapalı anlatımı, benzetmeleri
şiirimizden atan kişidir.
ü
Eski şiirimiz ile yeni şiirimizi tamamen
birbirinden ayırmıştır.
ü
Şiirlerinde gündelik konuşmayı, sıradan
insanların hayat koşullarını, yaşama biçimlerini kullandı.
ü
Garip akımının kurucusudur.
ü
Eserleri: Garip, Vazgeçemediğim, La
Fontaine’den Seçmeler, Karşı, Nasrettin Hoca Hikâyeleri,
Destan Gibisi…
OKTAY
RIFAT HOROZCU(1914–1988)
ü
Garip akımının temsilcilerindendir.
ü
Başlangıçta, yeni bir
hava içinde, güçlü aşk şiirleri; toplumcu sanat ilkesinden hareketle halk
deyimi ve söyleyişlerinden masal ve tekerlemelerden faydalanarak başarılı
taşlamalar; sosyal şiirler yazdı. Perçemli Sokak adlı kitabıyla birlikte şiir
anlayışında büyük değişiklik olmuş soyut şiire kaymıştır.
ü
Son şiirlerinde öz ve
biçim yoğunlaştırmalarıyla estetik planda yeni ve güçlü bir şiir estetiği
yakalamıştır.
ü
Yaşayıp Ölmek, Aşk ve Avarelik Üzerine Şiirler, Güzelleme,
Karga İle Tilki, Aşk Merdiveni, Denize Doğru Konuşma, Dilsiz ve Çıplak
MELİH
CEVDET ANDAY(1915)
ü
Garip akımının
temsilcilerindendir.
ü
Şiirlerinde toplumsal
gerçekliği inceler.
ü
Daha sonra ilk
şiirlerindeki romantizmden sıyrılarak duygulardan çok aklın egemenliğine, güzel
günlerin özlemine bırakır.
ü
Söz oyunlarında
arınmış yalın bir dil vardır. Düz yazılarında ise yoğun bir düşünce, şiirsel,
esprili, özlü bir dil vardır.
ü
Fıkra, makale, gezi,
roman, tiyatro ve şiir yazmıştır. Çevirilerde yapmıştır.
ü
Şiirleri: Garip, Rahatı Kaçan Ağaç, Telgrafname, Yanyana.
ü
Denemeleri:
Çevirileri; İngiliz Edebiyatından
Denemeler
Tiyatroları: Komedya, İçerdekiler, Gizli Emi
ENİS
BEHİÇ KORYÜREK(1891–1949)
ü
İlk şiirlerini
Servet-i Fünun etkisinde yazdı.
ü
Şiire aruz vezniyle
başlamıştır.
ü
Hece ile yazdığı ilk
şiirlerinde aşk duygularına yer vermekle beraber, daha sonra kurtuluş savaşı
yıllarında milli duyguları ve tarihi kahramanlıkları işleyen heyecan yüklü epik
şiirler yazmıştır.
ü
Miras ve Güneşin Ölümü
adlı şiir kitabı vardır.
HALİT
FAHRİ OZANSOY(1891–1971)
ü
Şiire aruzla
başlamıştır. Aruza veda adlı şiiriyle, aruz veznini bırakıp heceye yönelmiştir.
ü
Şiirlerinde çoğunlukla
egzotik sahnelere, hüzün ve melankoli gibi bireysel duygulara, aşk ve ölüm
temalarına rastlanır.
ü
Şiirlerinde konuşulan
Türkçeyi başarıyla kullanmıştır.
ü
Şiir, roman ve tiyatro
türlerinde eserler vardır
ü
Baykuş, Efsaneler, Cenk Duyguları, Hayalet,Rüya adlı eserleri vardır.
YUSUF
ZİYA ORTAÇ(1896–1967)
ü
Yusuf Ziya da
diğerleri gibi şiire aruzla başlamış daha sonra heceye geçmiştir.
ü
Şiirlerinde günlük
hayatın çeşitli görünümlerini sade bir dille işlemiştir.
ü
Akbaba adlı mizah
dergisini çıkarmıştır.
ü
Akından Akına, Bir
Rüzgâr Esti, Yanardağ, Âşıklar Yolu adlı
eserleri vardır.
ORHAN SEYFİ
ORHON(1890–1972)
ü
Şiire aruzla başlar
daha sonra heceyle devam eder.
ü
Şiirlerinde daha çok
şahsi konuları işler.
ü
Bazı şiirlerinde halk
şiirinin şekillerini de kullanmıştır.
ü
Bireysel duyguları
işleyen, ahenkli ve zarif şiirlerinde temiz duru bir Türkçe kullanmıştır.
ü
Fırtına ve Kar, Gönülden Sesler, Peri Kızı İle Çoban, O
Beyaz Bir Kuştu adlı eserleri vardır.
AHMET
KUTSİ TECER (1907-1967)
ü
Halkın ayağına giden şairdir.
ü
Şiiri nesirden ayırmaya çalışmıştır.
ü
Hecenin gelişmesi için elinden geleni göstermiştir.
ü
Çeşitli alanlarda eser vermiştir.
ü
Eserleri: Şiirler, Köylü Temsilleri, Sivas Halk Şairleri Bayramı, Köşebaşı, Bir Pazar
Günü, Satılık Ev…
HALİKARNAS
BALIKÇISI (1886-1974)
(CEVAT
ŞAKİR KABAAĞAÇLI )
ü “Denizi, deniz hayatını” edebiyatımıza
tam anlamıyla yerleştiren yazardır.
ü Bodrum’u,
Ege efsanelerini, balıkçıları hayatlarını eserlerinde işlemiştir.
ü Eserleri:
Ege Kıyıları, Aganta- Burina- Burinata,
Merhaba Akdeniz, Turgut Reis, Mavi Sürgün, Anadolu’nun Sesi, Hey Koca Yurt,
Deniz Gurbetçileri…
AHMET
MUHİP DIRANAS (1909-1982)
ü
Bireyci şiiri estetik anlayışla özenle
uygulamıştır.
ü
Hece ölçüsünü kullanarak yeni bir şiir dili
oluşturmaya çalışmıştır.
ü
Eserleri: Şiirler, O Böyle İstemezdi, Gölgeler Çıkmaz
MEMDUH
ŞEVKET ESENDAL (1883-1952)
ü Hikâyeciliğimizin
önemli isimlerindendir.
ü Her
gün gördüğümüz ancak önemsemediğimiz kişileri hikâyelerinde işlemiştir.
ü Hikâyelerinin
konusunu genellikle gündelik hayattan seçer.
ü Günlük
konuşmaları içtenlikle yansıtmıştır.
ü Hikâyelerinde
olağanüstü varlıklar ve olaylar yoktur.
ü Eserleri:
Ayaşlı ve Kiracılar Miras.
CAHİT
SITKI TARANCI (1910-1956)
ü
Eserlerinde “ölüm
korkusu” hâkimdir.
ü
Heceye yeni şekiller katmıştır.
ü
Türkçenin incelikleri ustalıkla kullanmıştır.
ü
Toplumsal konuları kendi penceresinden
yansıtmıştır.
ü
Eserleri: Otuz Beş Yaş, Ömrümde Sükût, Düşten Güzel, Ziya’ya Mektup.
NURULLAH
ATAÇ (1898-1957)
ü
Deneme alanında önemli eserler vermiştir.
ü
Türkçenin sadeleşmesi için çok uğraşmıştır.
ü
Eserlerinde ısrarla devrik cümleler
kullanmıştır.
ü
Eserleri: Günlerin
Getirdiği, Karalama Defteri, Sözden Söze, Diyelim, Söz Arasında, Günce
Açarken..
BEDRİ
RAHMİ EYÜBOĞLU (1911 -1975)
ü
Milli konulara eğilmiştir.
ü
Halk folklorünü
işlemeye çalışmıştır.
ü
Şiirlerinde;
masallardan, türkülerden yararlanarak,
doğa tutkusunu, insan sevgisini, yaşama sevincini, toplumsal sorunları
yansıttı.
ü
Aynı zamanda
Cumhuriyet döneminin ünlü ressamlarındandır.
ü
Yazıları, Tezek (1975), Delifişek (1975), Resme
Başlarken (1977) adlı kitaplarda toplandı.
NECİP
FAZIL KISAKÜREK (1905-1983)
ü
Türk edebiyatının en büyük şairlerindendir.
ü
Sağlam bir dil yapısı, düzgün hece yapısı,
sağlam bir teknik, felsefi derinlik, özgün bir anlatış gücüne sahip bir
şairdir.
ü
Aynı zamanda önemli bir fikir adamıdır.
ü
Ona göre şiir: “Allah’ı arama işidir”
ü
Şiir Kitapları: Kaldırımlar,
Örümcek Ağı, Ben ve Ötesi
Oyun
Kitapları: Tohum Künye, Bir Adam
Yaratmak ,Satırbaşı
Diğer
eserleri: Çöle İnen Nur
ARİF
NİHAT ASYA (1904–1974)
ü
Edebiyatımızda bayrak şairi olarak tanınmıştır.
ü
Eserlerinde Türklüğü, vatan ve bayrak aşkını
işlemiştir.
ü
Edebiyat öğretmenliği ve milletvekilliği
yapmıştır.
Eserleri:Bir Bayrak
Rüzgar Bekliyor Heykeltraş (1924), Yastığımın Rüyası (1930), Ayetler (1936),
Bir Bayrak Rüzgar Bekliyor (1946), Rubaiyyat-ı Arif (1956), Enikli Kapı (1964),
Kubbe-i ardâ (1956)
FALİH RIFKI ATAY
(1894-1971)
ü
Eserlerinde
Atatürkçülük ön plandadır.
ü
Aşırı bir Batı
taklitçiğini savunmuştur.
ü
Türkçeyi ustalıkla kullanmıştır.
ü
Eserleri :Ateş ve Güneş,
Zeytindağı,Çankaya,Atatürk’ün Hatıraları, Baş Veren İnkılapçı, Atatürk Ne İdi,
ü
Denizaşırı, Bizim
Akdeniz, Gezerek Gördüklerim ( Seyahat yazıları)
YAŞAR
KEMAL (1923- )
ü
Türk romancılığının en usta kalemlerindendir.
ü
Eserleri içeride ve dışarıda çokça ödül
almıştır.
ü
Çukurova’da çalışan işçilerin hayat şartlarını,
yaşama biçimlerini, ağaların köylülere zulümlerini ustaca ve realist bir
yaklaşımla ele almıştır.
ü
Romanları;
Teneke (1955) Orta Direk (1960) İnce Memed (1.Cilt; 1955, 2. Cilt; 1969, 3. Cilt; 1984) Ağrı dağı efsanesi ( 1970) Kimsecik (1980)
Binboğalar Efsanesi ( 1971 Ölmez Otu Üç Anadolu Efsanesi (1969) Çakırcalı Efe (1972) Yılanı Öldürseler (1976) Höyükteki Nar Ağacı (1982)
Demirciler Çarşısı Cinayeti(1974) Yusufçuk Yusuf (1975 Filler Sultanı İle Kırmızı Sakallı Topal Karınca (1977)
Kuşlar da Gitti ( 1978) Allah’ın Askerleri (1978) Fırat Suyu Kan Akıyor Baksana (1998 Kimsecik II (1985)
Kale Kapısı (1986) Kanın Sesi (1991) Ağıt (1992
Teneke (1955) Orta Direk (1960) İnce Memed (1.Cilt; 1955, 2. Cilt; 1969, 3. Cilt; 1984) Ağrı dağı efsanesi ( 1970) Kimsecik (1980)
Binboğalar Efsanesi ( 1971 Ölmez Otu Üç Anadolu Efsanesi (1969) Çakırcalı Efe (1972) Yılanı Öldürseler (1976) Höyükteki Nar Ağacı (1982)
Demirciler Çarşısı Cinayeti(1974) Yusufçuk Yusuf (1975 Filler Sultanı İle Kırmızı Sakallı Topal Karınca (1977)
Kuşlar da Gitti ( 1978) Allah’ın Askerleri (1978) Fırat Suyu Kan Akıyor Baksana (1998 Kimsecik II (1985)
Kale Kapısı (1986) Kanın Sesi (1991) Ağıt (1992
ü
Hikâyeleri: Sarı Sıcak (1952) Bütün hikâyeleri (1967)
ATİLLA İLHAN
(1925-2006)
ü
Toplumcu-mücadeleci
görüşlerini bireysel romantizmle bütünleştirmiştir.
ü
Dili zengindir.
ü
Çeşitli dallarda
eserler vermiştir.
ü
Romanları: Sokaktaki Adam , Kurtlar Sofrası, Yaraya
Tuz Basmak..
ü
Şiirleri: Duvar, Ben Sana Mecburum, Elde Var Hüzün
,Korkunun Krallığı Yasak Sevişmek Tutuklunun Günlüğü…
ABBAS
SAYAR (1923–1999)
ü
Cumhuriyet
sonrası edebiyatımızın güçlü kalemlerindendir.
ü
Anadolu’nun deyişlerini yaşam koşullarını, Orta
Anadolu’nun zorlu kış koşullarını eserlerinde çok içten ve güzel yansıtmıştır.
ü
En önemli eseri:”Yılkı Atı”dır. TRT roman ödülü almıştır.
ü
Diğer eserleri: Çelo,
Can Şenliği, Yorganımı Sıkı Sar,
Anılarda Yumak Yumak Noktalar
0RHAN PAMUK ( 1952- )
Nobel edebiyat ödülü almış tek yazarımızdır.
Eserleri : Benim Adım Kırmızı , Cevdet Bey Ve oğulları ,
Kar , Beyaz Kale, Kara Kitap, Sessiz Ev.
KEMAL TAHİR (1910-1973)
ü Toplumcu yazarlarımızdandır.
ü Eserlerinde köy insanı, gurbete çıkmış garibanların hayat
şartlarını gözlemci bir tiple anlatmıştır.
ü Eserleri: Esir
Şehrin İnsanları, Yorgun Savaşçı, Devlet Ana,Hür Şehrin İnsanları, Köyün
Kamburu…
ORHAN KEMAL (1914-1970)
ü
Sosyalist görüşleri
ile ön plana çıkaran bir yazardır.
ü
Anadolu insanının
yaşam koşullarını, köylülerin ,işçi sınıfının ezilmişliğini eserlerinden sıkça
işlemiştir.
ü
Eserleri : Eskici ve Oğulları, Baba Evi, Cemile, Ekmek
Kavgası, Tersine Dünya, Üç Kağıtçı, Hanımın Çiftiği…
ÖZDEMİR ASAF
(1923-1981)
ü
Şiirlerinde toplumla,
yaşadığı çağla, kendisiyle hesaplaşma içindedir.
ü
Şiirlerinde toplumsal
ve bireysel çelişkilerini “sen-ben” ikileminde yansıttı.
ü
Eserleri : Dünya gözüme Kaçtı, Sen Sen Sen, Yalnızlık
Paylaşılmaz, Çiçekleri Yemeyin
ü
Özdemir Asafça (deneme),Dün Yağmur Yağacak (öykü)
TARIK BUĞRA
(1918-
ü
Önemli
romancılarımızdandır.
ü
Anadolu insanının
kültürünü . inançlarını, tarihini işlemiştir.
ü
Eserleri : Küçük Ağa, Osmancık,İbiş’in Rüyası,
Firavun İmamı, Küçük Ağa Ankara’da…
TÜRKİYE DIŞINDAKİ ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI
AZERBAYCAN TÜRK EDEBİYATI
BAHTİYAR VAHAPZADE
ESERLERİ:
Menim Dostlarım, Aylı Geceler, Tan Yeri, Çınar,(şiir)
İkinci Ses, Yağıştan Sonra, Artık Adam(tiyatro)
ŞEHRİYAR
ESERLERİ:
Heyder
Baba’ya Selam, Divan, Türkçe Şiirinden Eserler
CELİL MEHMET KULİZADE
ESERLERİ:
Ölüler,
Anamın Kitabı, Feyletonlar,Deli Yığıncağı, Belke De Gaytardılar
BULGARİSTAN TÜRK EDEBİYATI
RECEP KÜPÇÜ
ESERLERİ:
Ötesi Var,
Ötesi Düş Değil
KAZAN TÜRK EDEBİYATI
AYAS İSHAKİ
ESERLERİ:
Zindan ,Familye Saadeti, Lokman Hekim, Ulug Bayrem (hikaye)
Mulla Bubay,Ulug Muhammed,Tatar’ın Kızı(roman)
İki Aşık , Kıyamet ,Muallim (oyun) Anı Defteri ,Otuz Yıllığım(anı)
KIBRIS TÜRK EDEBİYATI
OSMAN TÜRKAY
ESERLERİ:
Yedi Telli, Uyurgezer , Beethoven’dan
Aydınlığa Uyanmak Avrupa Şiiri (şiir)
ÖZKER YAŞIN
ESERLERİ:
Kıbrıs’tan
Atatürk’e, Namık Kemal Kıbrıs’ta , Kanlı Kıbrıs,Bayrak Destanı (şiir),
Kıbrıs’ta Vuruşanlar, Kıbrıslı Kazım (roman) Bütün Kapılar
Kapandı (hikaye)
BATI TRAKYA TÜRK EDEBİYATI
ABDURRAHİM DEDE
ESERLERİ:
Rumeli’de
Bırakılanlar, Azınlıklar Ezilmemeli (inceleme) Batı Trakya Türkleri,İlhanlı
Destanı (deneme)
KIRGIZİSTAN TÜRK EDEBİYATI
CENGİZ AYTMATOV
ESERLERİ:
Gün
Olur Asra Bedel, Beyaz Gemi, Cemile, Kopar Zincirlerini Gülsarı, Toprak Ana,
Selvi Boylum, Fuhi Yama, Dişi Kurdun Rüyaları…
KIRIM TÜRK EDEBİYATI
GASPARALI İSMAİL
ESERLERİ:
Kadıların
Ülkesi, Aslan Kız , Gündoğdu, Medeniyet-i İslamiye, Selname-i türki, Asya’da
Komşularımız, İki Bahadır,
CENGİZ DAĞCI
ESERLERİ:
Korkunç
Yıllar, Onlar Da İnsanlar, O Topraklar Bizimdi, Badem Dalına Asalı Bebekler,
üşüyen Sokak, Genç Temuçin
ÖZBEKİSTAN TÜRK EDEBİYATI
A.HAMİT SÜLEYMEN ÇOLPAN
ESERLERİ.
Uyanış , Tan
Sırları, Koşuklarım
AYBEK
ESERLERİ:
Tuygular
(şiir) Kutluk Kaan , Nevai, Balık ,Ulug Yol (roman)
UYGUR TÜRK EDEBİYATI
ZİYA SAMEDİ
ESERLERİ:
Boynu
Kesik (müzikal) , Bir Tane Siyara, Dertlinin İnleyişi , Kaysıların Olgunlaştığı
Dönem, Yılların Sırrı , Mayımhan (roman)
TÜRKMENİSTAN TÜRK EDEBİYATI
ATA ATACANOĞLU
ESERLERİ:
Üçlerin Siyahatı , Men Size Baryan , Guşgı Galası
IRAK TÜRK EDEBİYATI
ATA TERZİBAŞI
ESERLERİ:
Kerkük
Hoyrat ve Manileri , Kerkük Şairleri , Arzı Kamber Masalı, Kerkük Havaları
(araştırma)
EDEBİ AKIMLAR
Avrupa’da
edebi akımlar başlamadan önce, iki önemli düşünce ve sanat anlayışı
vardı:
Hümanizm ve Rönesansçılık
HÜMANİZM:
ü
İnsana değer vermek esastır.
ü
Tabiatı Tanrı
yaratmıştır düşüncesi kabul edilmiştir.
ü
İnsanı sevip onu yüceltme.
ü
Dante bu düşüncenin temsilcisidir.
RÖNESANSÇILAR:
ü
Hem hümanizmin
getirdiklerin hem de16.yy bilim ve akılcılığını benimsemişlerdir.
ü
Özgürlük düşüncesini
geliştirirler.
ü
Petrarca, Montaigne, Bocan, Cervantes, Shakspeare bu dönemde eser verirler.
KLASİSİZM
ü
17.yy ortalarında
Fransa’da ortaya çıkan edebiyat akımıdır.
ü
Akla ve sağduyuya
değer verirler.
ü
İnsandaki tabiata,
insanların iç dünyasına saygı göstermek esastır,
ü
Konularını eski Yunan
ve Latin edebiyatından alırlar.
ü
Kahramanları seçkin
kişilerdir. Sıradan insanlara eserlerinde yer vermezler.
ü
Önemli olan konu değil
konunun işleniş biçimidir
ü
Dil, üslup kusursuz
bir şekilde işlenmiştir. Dil açık, yalın ve soyludur.
ü
Sanat için sanat
görüşünü savunurlar.
ü
Sanatçı eserde kendini
gizler.
ü
Tiyatroda üç birlik
kuralına uyulur.(olay, zaman, mekân)
ü
Bu akımın en önemli
temsilcileri: Moliere ,Corneille, Racine, La Fontaine, La Bruyere, Daniel Defoe
ü
Türk edebiyatında ise Şinasi ve Ahmet Vefik Paşa ‘dır.
ROMANTİZM
ü
Fransa’da 1830
yıllarında klasizme tepki olarak doğmuştur.
ü
Klasik edebiyatın
kural ve şekilleri bırakılır.
ü
Konular eski Yunan ve
Latin edebiyatı yerine Hıristiyanlıktan tarihten ve günlük yaşamından alınır.
ü
Akıl yerine duygulara
ve hayallere önem verirler.
ü
Sanatçılar kendi
eserlerinin kişiliklerini gizlemezler.
ü
Sanat toplum içindir
görüşünü benimsemişlerdir.
ü
Tabiat önemlidir.
Gözlem ve tasvire önem verilir.
ü
Konular işlenirken
iyi, kötü, doğru, yanlış gibi karşıtlıklardan yararlanırlar.
ü
Üç birlik kuralı terk
edilir.
ü
Temsilcileri J. J.
Rousseau, Voltaire, Victor Hugo, Goethe, Schiller, Chateaubriand, George
Sand
ü
Türk edebiyatında ise Namık Kemal, A.Hamit Tarhan, A.Mithat
Efendi.
REALİZM
ü
19.yy’ın ikinci
yarısında Fransa’da romantizme tepki olarak doğmuştur.
ü
Konu gerçekten alınır.
Olay ve kişiler yaşanan ve yaşayan kişilerin benzerleridir
ü
Kişilerin ruhi
davranışlarını etkileyen onların kişiliklerini çizen çevre ve ortamın
tanıtılmasına önem verilir.
ü
Betimlemeler yazarın
gözüyle yapılmaz kahramanın gözüyle yapılır.
ü
His ve hayale kapılmadan
toplum gerçeklerini olduğu gibi yansıtır.
ü
Sanat için sanat
görüşünü savunurlar.
ü
Hikâye ve Romanda
uygulanır.
ü
Temsilcileri: Honero De Balzac, Stendhal, Gustave
Flubert, Tolstoy, Dostoyevski, Ernest Hemingvay, Steinbeck
ü
Türk edebiyatında ise;
Recaizade Mahmut, Nabizade Nazım Yakup
Kadri, R. Halit Karay
NATÜRALİZM
ü
Determinizm anlayışını
romana getiren bu akım 19. asrın ikinci yarısında Fransa’da ortaya çıkmıştır.
ü
Determinizme göre
tabiat olaylarında aynı sebepler aynı sonucu doğurur. Natüralistler,
Determinizmi topluma ve insan uyguladılar.
ü
Toplum büyük bir laboratuar, insan deney
konusu, sanatçı da bilgin sayıldı.
ü
İnsan kişiliğini
anlatabilmek için soya çekim yasalarından ve toplum biliminden yararlandılar.
ü
Romanlarda
kahramanların portreleri ince ayrıntılarına kadar verilir.
ü
Yazar eserde
kişiliğini gizler.
ü
Gözlem ve tasvir
önemlidir.
ü
Eserlerinde hayatı
bütün yönüyle anlatırlar.
ü
Bedenden ayrı bir ruh
yoktur.
ü
Dil her seviyedeki
insanın anlayabileceği bir düzeyde tutulmuştur
ü
Sanat toplum içindir
anlayışı doğrultusunda eserler verilmiştir.
ü
Temsilcileri: Emile Zola, Goncoutr Kardeşler, Guy De
Maupassent, Alphonse Daudet
ü
Türk edebiyatında ise;
H. Rahmi Gürpınar, Nabizade Nazım, Beşir
Fuat
PARNASİZM
ü
Romantik şiir anlayışı
ile Fransa da ortaya çıkmıştır.
ü
Doğal güzelliğe ve dış
görünüşe büyük önem verir.
ü
Sanat sanat içindir
ilkesini savunmuştur.
ü
Nesneleri dış
görünüşünü aktarmışlardır.
ü
Kelimeler seçilerek
kullanılır. Kelimelerin sıralayışı ve ahenk önemlidir.
ü
Kafiye ve Redife önem verilir.
ü
Romantizm’de bırakılan
eski Yunan ve Latin kültürüne dönüşmüştür.
ü
Temsilcileri: Th. Gauthier, Theodore Debanvaille, Francois
Coppee
ü
Türk edebiyatında ise;
Tevfik Fikret, Cenap Sahabettin, Yahya
Kemal
SEMBOLİZM
ü
19.yy’ın son çeyreğinde ortaya çıkmıştır.
ü
Nesneleri olduğu gibi
anlatmak mümkün değildir. Nesneler değişerek anlatılabilir.
ü
Anlatımda sözlerin
sözlük anlamından bıkan sembolistler yaşatmaya çalışırlar.
ü
Şiirde anlam
açıklığından kaçındılar.
ü
Şiir anlaşılmak için
değil hissedilmek içindir.
ü
Şiirde alaca karanlık
üzüntü ve ay ışığı, gün doğumu, gün batımı gibi belli belirsiz varlıklar
görüntüleri yansıtırlar.
ü
Şiirde musiki her
şeyden önce musiki ilkesini savundular.
ü
Sanat için sanat
anlayışına bağlılardır.
ü
Dil herkesin
anlayacağı seviyede değil oldukça ağırdır
ü
Temsilcileri: Baudelaire, P. Verlaine, A. Rimbaud
ü
Türk edebiyatında ise;
Ahmet Haşim, A. Hamdi Tanpınar, Cahit
Sıtkı Tarancı, biraz da Cenap Sahabettin
SÜRREALİZM (GERÇEK ÜSTÜCÜLÜK)
ü
Kelime anlamı
"gerçek üstüncülük" demek olan bu akım 1924’te Fransa’da çıkmıştır.
ü
Sürrealistler Sigmund
Freud’un etkisinde kalmışlardır.
ü
Bilinçaltı rüyada
ortaya çıkar.
ü
Hipnotize edilmiş
insanlara şiir söylettiler.
ü
Akıl ve mantık
değersizdir. İnsanı yönlendiren İçgüdü, bilinçaltıdır demişlerdir.
ü
Temsilcileri: Breton Aragon, Paul Eluard
ü
Türk edebiyatında ise;
Orhan Veli ve arkadaşları, Cemal
Süreyya, İlhan Berk (II. Yeniciler)
FÜTÜRİZM
ü
Geleceği
makineleştiren sanattır.
ü
20.yy. başında
Marinetti tarafından kurulmuştur.
ü
Geçmişin sanat
değerlerini bırakmalı ve yeni anlatım biçimleri bulmalı.
ü
Makinalaşma
çalışmaları kutsallığı savunulmalıdır.
ü
Temsilcileri: Marinetti
ve Mayatovski
ü
Türk edebiyatında ise:
Nazım Hikmet
EGZİSTANSİYALİZM ( VAR OLUŞÇULUK)
ü
Var olmayı her şeyden önce
görenlerdir. Bu akıma var oluşçuluk da denir.
ü
İnsan kendi
değerlerini kendi oluşturabileceğini bilmelidir.
ü
İnsan bütünüyle özgür
olmalıdır.
ü
Temsilcileri: J.Paul Sartre, Simon de Beauvoir, A.Camus
DADAİZM
ü
Kelimeleri rasgele
kullanmak suretiyle oluşan şiirlere denir.
ü
Dil ve estetik
kurallarını yıkma.
ü
Şiir gelişimini güzel
seçilmiş kâğıt üzerine dizilmesiyle yazılır.
ü
Temsilcileri: Tristan
Zara, L.Aragon, Paul Elaud
ROMAN
ü
Yaşanmış ya da
yaşanması muhtemel olayları, yere, zamana ve şahsa bağlayarak anlatan uzun
eserlere roman denir.
ü
Romanda olaylar geniş
ve ayrıntılı olarak anlatılır.
ü
Ana olay etrafında olaycıklar vardır.
ü
Şahıs kadrosu geniştir.
ü
Karakter çözümlemeleri
yapılır.
ü
Zaman olarak geri
dönüşler olur.
Romanlar çeşitli türlere ayrılır;
Tarihi Roman: Tarihi
her hangi bir olayı işleyen romanlara denir.
Töre Romanı: Toplumun yaşayış tarzını, geleneklerini, adetlerini işleyen romanlara denir.
Psikolojik Roman: Psikolojik derinlemeleri işleyen romanlara denir.
Macera Roman: Uzak ve yabancı ülkelerin doğa ve insanlarını anlatan romanlara denir.
Tezli Roman: Bir görüş veya düşünceyi savunan romanlara denir
Polisiye Roman: Dedektif hikâyelerini anlatan romanlara denir.
Töre Romanı: Toplumun yaşayış tarzını, geleneklerini, adetlerini işleyen romanlara denir.
Psikolojik Roman: Psikolojik derinlemeleri işleyen romanlara denir.
Macera Roman: Uzak ve yabancı ülkelerin doğa ve insanlarını anlatan romanlara denir.
Tezli Roman: Bir görüş veya düşünceyi savunan romanlara denir
Polisiye Roman: Dedektif hikâyelerini anlatan romanlara denir.
HİKÂYE
ü
Yaşanmış ya da
yaşanması muhtemel olan olayları anlatan kısa olay veya durumlara denir.
ü
Tek bir olay vardır.
ü
Şahıs kadrosu romana
göre dardır.
ü
Kişiler çoğu zaman
hayatlarının belli bir anı içinde anlatılır.
İki tür hikâye görülür;
İki tür hikâye görülür;
ü
a)
Olay Hikâyesi: Maupassant tarzı da
denir. Olay esastır. Türk edebiyatında Ömer Seyfettin’dir.
b) Durum Hikâyesi: Çehov tarzı da denir. Olaydan çok insanın belli bir zaman dilimindeki durumu anlatılır. Türk edebiyatında Sait Faik Abasıyanık’tır
b) Durum Hikâyesi: Çehov tarzı da denir. Olaydan çok insanın belli bir zaman dilimindeki durumu anlatılır. Türk edebiyatında Sait Faik Abasıyanık’tır
MASAL
ü
Olağanüstü olayların
anlatıldığı sözlü bir edebiyat ürünüdür.
ü
Olaylar hayal ürünüdür.
ü
Yer ve zaman belli
değildir.
ü
Kahramanlar insanüstü
nitelikler gösterir.
ü
İyiler hep iyi,
kötüler hep kötüdür.
ü
Konunun sonunda iyiler ödüllendirilir, kötüler
cezalandırılır.
ü
Eğiticilik esastır
ü
Her milletin masalları
kendi örf ve adetlerini yansıtır.
ü
Olaylar miş'li geçmiş
zaman kullanılarak anlatılır.
MAKALE
ü
Bir gerçeği açıklamak,
bir konuda görüş ve düşünceler öne sürmek ya da bir tezi savunmak,
desteklemek için yazılan yazılara makale denir.
ü
Anlatım yalın ve
yoğundur, nesnel bir nitelik taşır.
ü
Öne sürülen
düşüncelerin kanıtlanma zorunluluğu vardır.
ü
Dil açık olmalı.
ü
Her konuda makale
yazılabilir.
ü
Gazete ve dergilerde
yayımlanır.
DENEME
ü
Yazarın herhangi bir
konudaki görüşlerini, kesin kurallara varmadan, kanıtlamaya kalkmadan,
okuyucuyu inanmaya zorlamadan anlattığı yazı türüdür.
ü
Yazar, kendisiyle
konuşuyormuş gibi bir hava hâkimdir.
ü
Samimi bir dil
kullanılır.
ü
Yazar, öne sürdüğü
görüşleri ispatlamak zorunda değildir.
ü
Yazarın kesin bir
sonuca varma zorunluluğu yoktur.
ü
Nurullah Ataç
"Deneme, ben ülkesidir" der.
ü
Her konuda deneme
yazılabilir.
ü
Türün ünlüleri, Ahmet Haşim, N. Ataç, Suut Kemal Yetkin, A.
Hamdi Tanpınar, Selahattin Eyüboğlu.
FIKRA
Yazarın, gündelik olayları, özel bir görüşle, güzel bir üslupla, kanıtlama
gereği duymadan yazdığı kısa, günübirlik yazılardır.
ü
Gazete yazısıdır.
ü
Düşünceleri kanıtlama
zorunluluğu yoktur.
ü
Dil günlük kullanılan
dildir.
ü
Okuyucuyla sohbet
ediyormuş havası hâkimdir.
ü
En tanınmış
fıkracılar; Falih Rıfkı, Haşim, Ahmet
Rasim H. Cahit Yalçın, Peyami Safa.
SOHBET
ü
Yazarın, gündelik
olaylarla ilgili düşüncelerini, okuyucu ile karşı karşıya oturup konuşuyormuş
gibi içten bir hava içinde yazdığı yazılardır.
ü
Herkesi ilgilendiren
konular seçilir.
ü
Cümleler çoğu zaman
konuşmadaki gibi devriktir.
ü
Yazar,
sorulu-cevaplı cümlelerle konuşuyormuş hissi verir.
ü
İçtenlik, samimilik,
doğallık sohbetin özelliklerindendir.
ü En tanınmış sohbetçiler; Ahmet Rasim, Şevket Rado, Atilla
İlhan.
ELEŞTİRİ
ü
Her hangi bir konuyu
veya eseri çeşitli yönleriyle değerlendiren yazılara denir.
ü
Eleştiri objektif
olmalıdır.
ü
Eleştiride amaç okura
ve yazara yol göstermektir.
ü
Eleştirmenin kendi
görüşlerine göre yaptığı eleştiriye öznel
eleştiri denir
ü
Eleştirmenin herkesçe
kabul gören ölçütlere göre yaptığı eleştiriye nesnel eleştiri denir.
GÜNLÜK (GÜNCE)
ü
Yaşanan olayların,
izlenimlerin, tarih atılarak, günü gününe yazılması ile oluşan türe günlük
denir.
ü
Olayı yaşayan kişi
tarafından yazılır.
ü
İçten ve sevecendir.
ü
Eskiden bunlara: Ruzname denilirdi.
HATIRA (ANI)
ü
Bir kişini kendisinin
yaşadığı ya da tanık olduğu olayları, sanat değeri taşıyan bir üslupla
anlattığı yazılardır.
ü
Geçmişteki olay
üzerine yazılır.
ü
Yazar, olayları kendi
bakış açısından anlatır.
ü
Anılar, yaşandığı
dönem hakkında bilgi verir.
ü
Öznel bir anlatım
esastır
BİYOGRAFİ
ü
Ünlü kişilerin
hayatını anlatan yazı türüdür.
ü
Divan edebiyatında
şairleri anlatan bu eserlere, "Tezkire" denirdi.
OTOBİYOGRAFİ
ü
Bir kimsenin kendi
hayatını kendisinin yazmasına denir.
MEKTUP
ü
Bir düşünce veya
duygunun birilerine iletilmesi amacıyla yazılan özel yazılardır.
ü
İş, özel gibi
çeşitleri vardır.
GEZİ YAZISI
ü
Gezilip görülen yerler
hakkında yazılan yazılardır.
ü
Anlatan kişi doğru bilgi
vermeli, okuyuculara orayı gezmiş havası vermeli.
TİYATRO
ü
Hayattaki olayları
konu edinen, sahnede oynanmak amacıyla yazılan edebi eserdir.
ü
Roman ve hikâye soyut
olduğu halde, tiyatro somuttur.
ü
Tiyatro eserleri,
konularına göre dram, trajedi ve komedi gibi türlere ayrılır.
1-TRAJEDİ:
ü
Seyirciye, hayatın
acıklı yönlerini göstermek, ahlak, erdemi anlatmak için yazılmış manzum
eserlerdir.
ü
Konusunu seçkin
kimselerin hayatından ya da mitolojiden alır.
ü
Kahramanları tanrılar,
tanrıçalar ve soylu kimselerdir.
ü
Kusursuz bir üslubu
vardır. Kaba sözlere yer verilmez.
ü
Eser baştan sona kadar
ağırbaşlı, ciddi bir hava içinde geçer.
ü
Çirkin olaylar,
seyircinin gözü önünde gerçekleştirilmez, sahne arkasında gerçekleştirilir. Bu
olaylar haberciler tarafından sahnede aktarılır.
ü
Üç birlik kuralına
uyulur.( Yer, zaman, olay )
ü
Oyunda korolara yer
verilir.
ü
Ünlü trajedi
yazarları;
ü
Eski Yunan; Aiskhylos, Euripides, Sophokles.
ü
Fransız; Corneille, Racine.
2-KOMEDİ:
ü
İnsanların ve olayların
gülünç yönlerini ortaya koymak, izleyenleri güldürmek ve düşündürmek amacıyla
yazılmış tiyatro eseridir.
ü
Konusunu, yaşanılan
hayattan ve günlük olaylardan alır.
ü
Kişiler halktan ve
yüksek zümreden her çeşit insan olabilir.
ü
Her türlü söze şakaya
yer verilir.
ü
Kişilerin her türlü
davranışları sahnede gösterilir.
ü
Birbirini izleyen
diyalog ve koro bölümlerinden oluşur.
ü
Manzum olarak yazılır.
ü
Üç birlik kuralına
uyulur.
ü
Türün yazarları,
Yunan-Aristoohanes, Fransız- Moliere.
3-DRAM:
ü
Hayatı olduğu gibi
acıklı ve gülünç yönleriyle sahnede göstermek için yazılan tiyatro eseridir.
ü
Hayatı olduğu gibi
yansıtır. Trajedi ve Komedi kaynaşmıştır.
ü
Konusunu günlük
yaşamdan ve tarihten alır.
ü
Üç birlik kuralına
uyma zorunluluğu yoktur.
ü
Olaylar, çirkin dahi
olsa sahnede gösterildiği gibi kişiler hangi sınıf ve halktan olursa olsun
dramda yer alır.
DÜNYA
EDEBİYATI
YUNAN EDEBİYATI
HOMEROS
ü
Destan türünde eser
yazılır.
ü
Eserleri: İlyada, Odysseia
HESİODOS
ü
Didaktik eserler
yazmıştır.
ü
Eserleri: İşler ve günler, Kosmosk
SAPHO
ü
Lirik aşk şiirler
yazmıştır.
ü
Eserleri: Düğün, Şarkı, İç Savaşlar.
AİSSPOS
ü
Fabl türünün
kurucusudur.
AİSKHYLOS
ü
Yunan geleneklerini ve
ahlakını savunur. .
ü
Eserleri: Yalvaran Kızlar, Persler, Zincire Vurulmuş,
Prometheyus
SOPHOKLES
ü
İnsanlar arası çatışmaları
işlemiştir.
EURUPİDES.
ü
Eserleri: Kylops(dram),Fenikeli Kadınlar, Heleno,
Elektra.
ARİSTOPHANES
ü
Eserlerinde
siyasetçileri aşırı bir biçimde eleştirmiştir.
ü
İlk büyük komedya
şairidir
ü
Eserleri: Kuşlar,
Eşek Arıları.
HEREDOTOS
(Tarih’te) SOKRATES(Felsefe’de EFLATUN (PLATON) Felsefe’de) ARİSTO (Felsefe’de)
İSPANYOL
EDEBİYATI
CERVANTES
ü
Osmanlı Devleti ile
yapılan İnebahtı deniz savaşında esir olarak alınmıştır. Sonradan serbest bırakılmıştır.
ü
Döndükten sonra “DON KİŞOT” romanını yazmıştır.
ü
Bu eserle modern romanın kuruluşu başlamış oldu.
ü
Bu kitapta Don Kişot
adlı bir şahıs kendini şövalye zannedip uşağı Pança ile dünyadaki haksızlığı
kaldırmak için yel değirmenlerine saldırır.
İTALYAN EDEBİYATI
DANTE
ü
Rönesans’ın fikir
babalarındandır. Ancak onu göremedi.
ü
Bilge biridir.
ü
En önemli eseri: Tanrısal Komedya’dır.
BOCCACIO
ü
Dünyada küçük hikâye
türünün ilk örneklerini yazmıştır.
ü
Hikâyelerinde
insanoğlunun tüm yaşam koşullarını işlemiştir.
ü
En önemli eseri:
DECAMERON’ DUR.
ARİOSTO
ü
Rönesans’ın önemli yazarlarındandır.
ü
En önemli eseri: ÇILGIN ORLANDO’DUR.
TASSO
ü
En önemli eseri:
Kurtarılmış Kudüs’tür.
FRANSIZ EDEBİYATI
MONTAIGNE
ü
Deneme türünün babası
sayılır.
ü
Özgür düşüncenin
savunucusu olmuştur.
ü
Rönesans edebiyatının
en önemli temsilcisidir.
ü
En önemli eseri: DENEMELER’DİR
CORNEILLE
ü
Fransız tragedyasının
babası sayılır.
ü
Le Cid, Horace,
Cinna, Polyeucte en önemli eserleridir.
RACINE
ü
Klasisizm akımının öncülerindendir.
ü
Andromague,
İphigenle, Phedre en önemli eserleri
sayılır.
ü
Tragedyaları ünlüdür.(Adları bir önceki maddede yazılır)
MOLİERE
ü
Dünyanın en önemli komedi yazarlarındandır.
ü
İnsanın gülünç yönlerini ortaya koymaya çalışmışlardır.
ü
En önemli eserleri: Gülünç Kibarlar, Kadınlar Mektebi, Kocalar Mektep, Zorla Evlenme, Cimri
Hastalık Hastası, Kibarlık Budalası.
LA FONTAİNE
ü
Fabl türünün en önemli temsilcisidir.
ü
En önemli eseri:
Fabl’lar (masallar) dır dır.
VİCTOR HUGO
ü
Dünyanın en büyük romancılarındandır.
ü
Şiir, dram, roman türlerinde eser vermiştir.
ü
En önemli eserleri: Sefiller, Notre Dame Kamburu, Kral
Eğleniyor, Hernani, Sonbahar Yaprakları
BALZAC
ü
Dünyanın en büyük
romancılarındandır.
ü
Realizmin kurucularındandır.
ü
Toplumun her
katmanından kişileri eserlerinde işlemiştir.
ü
İnsanlık Komedyası adlı bir eserde bütün romanlarını toplamıştır. Bazılarını
sonradan ayırmıştır.
ü
En önemli romanları:
Eugenie Grandet, Goriot Baba, Vadideki
Zambak’tır.
STENDAL
ü
Süssüz bir dil kullanmıştır.
ü
Realist bir yazardır.
ü
En önemli eserleri: Kırmızı ve Siyah, Parma Manastırı
FLAUBERT
ü
Realizmin en önemli temsilcilerindendir
ü
Kuvvetli bir üslubu
vardır.
ü
En önemli eserleri:
Madam Bovary, Salambo, Duygusal Eğitim
MAUPASSANT
ü
Hikâye dalında kendine ait bir tarz
oluşturmuştur.
ü
En önemli eserleri: Tombalak, Ayışığı, Bir Hayat, Güzel Dost, Ölüm Gibi
Kuvvetli, Kalbimiz
BOUDELAİRE
ü
Şiirlerinde kusursuz bir biçim sunmuştur.
ü
En önemli eseri: Kötülük Çiçekleri adlı eserdir.
ALMAN EDEBİYATI
GOETHE
ü
Şiir, tiyatro, roman dallarında eser
vermiştir.
ü
Dünya edebiyatının en önemli yazarlarındandır.
ü
Romantizmin kurucularındandır.
ü
Lirik şiirler
yazmıştır.
ü
En önemli eseri:
Faust’tur.
ü
Ayrıca Genç
Warter’in Istırapları, Roma Elejileri
SCHİLLER
ü
Romantizmin
temsilcilerindendir.
ü
En önemli eserleri: Wilhem
Tell, Don Carlos, Haydutlar, Maria Stuart ‘tır.
İNGİLİZ EDEBİYATI
SHAKESPEARE
ü
Dünyanın en büyük tiyatro yazarlarındandır.
ü
Komedi ve dram
türlerinde eser vermiştir.
ü
Eserlerinde nazım ve
nesir karışık kullanılmıştır.
ü
Romeo ve Jüliet, Hamlet, Macbeth, Othello, Kral Lear dramlarından biridir.
ü
Venedik Taciri, Yanlışlıklar Komedyası, Vindsor’lu Şen
Kadınlar komedilerinden bazılarıdır.
MİLTON
ü
Tasvir ve ruh çözümlemelerini oldukça ustaca kullanmıştır.
ü
En önemli eseri: Kaybolmuş Cennet’tir.
DANİEL DEFOE
ü
Maceracı bir kimliğe sahiptir
ü
En önemli eseri: Robinson Crusoe’dir.
SWİFT
ü
Toplum içindeki
aksaklıkları işlemiştir.
ü
En önemli eseri: Güliver’in Gezileri’dir.
RUS EDEBİYATI
PUŞKİN
ü
Romantizmin
temsilcilerindendir.
ü
Çeşitli dallarda eser
vermiştir.
ü
En önemli eserleri: Kafkas Esiri, Yüzbaşının Kızı, Çingeneler, Maça Kızı, Bahçesaray
Çeşmesi’dir.
TURGENYEV
ü
Realist bir yazardır.
ü
Bir
Avcının Notları, Babalar ve Oğullar, Rudin, Taşralı Kadın eserlerinden
bazılarıdır.
DOSTOYEVSKİ
ü
Dünyanın en büyük romancılarındandır.
ü
Derin bir insan sevgisi vardır.
ü
Yoksul insanların hayat koşullarını
işlemiştir.
ü
Suç ve Ceza, Ölü Bir Evden Hatıralar, Budala, Karamazov
Kardeşler en tanınan eserleridir.
TOLSTOY
ü
Edebiyat dünyasının en usta kalemlerindendir.
ü
Kuvvetli ve bilge bir
üslubu vardır.
ü
Savaş
ve Barış, Hacı Murat, Anna Karanina, Yaşayan Ölü, İvan İliç’in Ölümü, Ölümden
Sonra Dirilme, Karanlığın Kudreti en önemli eserleridir.
AMERİKAN EDEBİYATI
MARK TWAİN
ü
Çeşitli dallarda eser vermiştir.
ü
Mizahçıdır.
ü
Eserlerindeki karakterler oldukça canlıdır.
ü
Tom
Savyer’in Maceraları, Mississipi’de Yaşam Huclerbery’in Maceraları en
önemli eserleridir.
EDGAR ALLAN POE
ü
Şiirleri ünlü olmakla beraber hikâye de
yazmıştır.
ü
Kuzgun, Annabel Lee ve Çanlar şiir kitaplarıdır.
ü
Acayip
ve Çapraşık Hikâyeler de hikâye kitabıdır.
ERNEST HEMİNGVAY
ü
Modern Amerikan edebiyatının en önemli
yazarlarındandır.
ü
Nobel ödülü almıştır.
ü
Çanlar
Kimin İçin Çalıyor? Silahlara Veda ,İhtiyar Adam ve Deniz eserlerinden
bazılarıdır.
JOHN STEİNBECK
ü
İşçi haklarını
savunmuştur.
ü
Realist bir yazardır.
ü
Nobel ödülü almıştır.
ü
Eserleri: Bitmeyen Kavga, Gazap Üzümleri, Yukarı
Mahalle, Fareler ve İnsanlar
İSKANDİNAV EDEBİYATI
KANT HAMSUN
ü
Genellikle kendi çevresini işlemiştir.
ü
Tasvir gücü oldukça
gelişmiştir.
ü
Açlık, Pan, Victoria, Dünya Nimeti en önemli eserleridir.
EDEBİ SANATLAR
İNTAK (KONUŞTURMA) SANATI
ü
Cansız varlıkları ve
insan dışındaki canlıları insan konuşturmaya intak denir.
ü
Mor menekşe:’’Bana dokunma;’’diye bağırdı.
ü
Minik kuş:’’Anne beni rüyalar ülkesine götür.’’diye
yalvarıyordu.
ü
Not: İntak sanatının
olduğu her yerde doğal olarak teşhis sanatı vardır.
TEZAT SANATI
ü
Aralarındaki bir
ilgiden dolayı aynı konu ile ilgili karşıt kavramların ya da özelliklerin bir
arada kullanılmasıdır.
Ağlarım hatıra geldikçe gülüşlerimiz.
.
Neden
böyle düşman görünürsünüz.
Yıllar
yılı dost bildiğim aynalar.
Bende
gördüm güneşin doğarken battığını
MÜBALAĞA (ABARTMA) SANATI
ü
Bir varlığın, olayın
ya da durumun olduğundan büyük ya da küçük gösterilmesine mübalağa denir.
Âlem sele gitti gözlerimin yaşından.
.
Aramazdık gece mehtabı yüzün
parlarken
Bir
uzak yıldıza benzedi güneş sen
varken.
HÜSN-İ TALİL SANATI
ü
Bir olgunun gerçek
nedeni bilindiği halde onu başka bir nedenden oluyormuş gibi gösterme
sanatıdır. Gerçek sebep inkâr edilerek yerine heyecan verecek bir neden
gösterilir. Gösterilen neden güzel olmalıdır.
Ateşten kızaran bir gül ararda
Gezer
bağdan bağa çoban çeşmesi
Biz mutlu olalım diye her şey yeşile boyanmış
TEVRİYE SANATI
ü
Nükte yapmak için iki anlamı
bulunan bir sözcüğün uzak anlamını kastederek kullanma sanatıdır.
Bir buse mi bir
gül mü dedi gönlüm
Bir nim tebessümle
o afet gülüverdi.
Bize Tahir Efendi kelp demiş
İltifatı bu sözde zahirdir
Maliki mezhebim benim zira
İtikadımca kelp Tahir’dir (Kelp; köpek demektir. Tahir; temiz
demektir.
Maliki mezhebine göre köpek temiz varlıktır.)
TECAHÜL-İ ARİF SANATI
ü
Bir nükte yapmak için
bildiği bir şeyi bilmezlikten gelmeye tecahül-i arif denir
.
Şakaklarıma
kar mı yağdı ne var?
Benim mi Allah’ım bu çizgili yüz?
Geç fark
ettim taşın sert olduğunu
Su insanı
boğar, ateş yakarmış.
TELMİH SANATI
ü
Bir mısrada veya
cümlede geçmişte yaşanmış olan, herkesçe bilinen bir olayı veya şahsı
hatırlatmaya telmih denir. …
Tur Dağı’nda Musa ile çağırayım Mevla’m seni
KİNAYE SANATI
ü
Bir kelimeyi veya
sözcük grubunu hem gerçek hem de mecaz anlama gelecek şekilde kullanmaya kinaye
denir. Kinaye de mecaz anlam kastedilir
.
Düşenin elinden tutmak gerekir
Ali gözü açık bir çocuktur
TARİZ (İRONİ) SANATI
ü
Birini küçük düşürmek
ve onunla alay etmek amacıyla sözün ya da kavramın gerçek ve mecaz anlamı
dışında büsbütün tersini kastetmektedir.
Düşük alan bir öğrenciye:’’Allah nazardan korusun, bu ne büyük başarı.’’demek gibi.
TENASÜP SANATI
ü
Anlam bakımından
aralarında ilgi bulunan iki veya daha fazla kelimenin bir arada (beyit-mısra-
dörtlük) kullanılmasına denir.
Nedir bu zulüm, bu haksızlık, bu işkence.
LEFF-Ü NEŞİR (TOPLAYIP
DAĞITMA) SANATI
ü
Birinci mısrada
toplanan en az iki kavramın ikinci mısrada bir benzerinin söylenmesine denir.
Gönlümde ateştin, gözümde yaştın
Ne diye tutuştun, ne diye taştın.
CİNAS SANATI
ü
Mısra sonlarında
sesteş sözcüklerle yapılan uyaklara cinas sanatı denir.
Kalem
böyle çalınmış yazıma
Ne kışım
benzer kışıma
Ne yazım
benzer yazıma
Kısmetindir gezdiren yer yer seni
Arşa çıksan da bu akıbet yer yer seni.
SECİ
ü
Düz yazıda,
kelimelerin kafiyeli olacak şekilde sıralanmasına denir
Sarı saçlı sevgilim seni saat sekizde saray
sinemasında bekliyorum.
ALİTERASYON
Mısra veya beyitte ahenk
oluşturacak şekilde aynı sesin veya hecenin tekrarlanmasına denir.
AKROSTİŞ SANATI
Mısraların
baş harflerinin birleşmesi sonucu anlamlı bir kelime veya isim çıkacak şekilde
şiir yazmaktır.
Nasıl ağlar hazan erince yapraklar
İntizar ile bî-mecal sararıp düşerken
Hayalî kaplar ufku geçen yazın
Artık sade hatırası kalacaktır
Leylâklarda müteessir solan
İntizar ile bî-mecal sararıp düşerken
Hayalî kaplar ufku geçen yazın
Artık sade hatırası kalacaktır
Leylâklarda müteessir solan
İRSAL-İ MESEL ( Örnek, misal getirme)
Yazılı
ve sözlü anlatımda bilhassa şiirde ifade edilen düşünceyi ispat etmek, pekiştirmek
ya da daha etkili kılmak maksadıyla meşhur bir sözü ya da vecizeyi söyleme,
kullanma sanatıdır. Bu sanat özellikle muhatabı ikna etmek maksadıyla yapılır
ve kullanılan atasözü ve vecizeler Türkçenin yanı sıra Farsça veya Arapça da
olabilir.
Kirpikleri uzundur yârin hayale sığmaz
Meşhur bir meseldir “Mızrak çuvala sığmaz”
Hevâî
Meşhur bir meseldir “Mızrak çuvala sığmaz”
Hevâî
Mesel:
Örnek, benzer, numune; anlamlı ve dokunaklı etkili söz; ahlâka yararlı hikâye
darb-ı mesel: Atasözü
Sevgilini kirpikleri öyle uzundur ki hayale bile sığmaz, hayal dahi edilemez. Meşhur bir atasözü dür; Mızrak çuvala sığmaz.
darb-ı mesel: Atasözü
Sevgilini kirpikleri öyle uzundur ki hayale bile sığmaz, hayal dahi edilemez. Meşhur bir atasözü dür; Mızrak çuvala sığmaz.
TEŞBİH
(BENZETME)
ü
Anlama güç katmak için,
aralarında gerçek ya da mecaz, çeşitli yönlerden ilgi, benzerlik bulunan en az
iki varlıktan zayıf olanı nitelik bakımından güçlü olana benzetme sanatıdır.
Şair, kendisini etkileyen bir olay veya varlık karşısında heyecanlanır, bu heyecanını daha kuvvetli ve tesirli anlatabilmek için, o ruh hâlini okuyucuda daha iyi canlandırabilecek benzetmeler yapma yoluna gider ve bunun sonucunda da teşbih sanatı meydana gelmiş olur.
Teşbih sanatında en az iki, en fazla dört öğe bulunur. Öğeleri şunlardır :
1- Benzeyen (müşebbeh, teşbih edilen, benzetilen) : Birbirine benzetilen şeylerden nitelik bakımından güçsüz olanıdır.
2- Kendisine Benzetilen : Birbirlerine benzetilen şeylerden nitelik bakımından daha üstün ve güçlü olanıdır.
3- Benzetme Yönü : benzeyen ve kendisine benzetilen arasındaki ortak noktadır. Zaten benzetme bu ortak noktayı belirtmek için yapılır. (Ancak bu ortak nokta her zaman vurgulanarak zikredilmeyebilir.)
4- Benzetme Edatı : Benzeyen ve kendisine benzetilen arasında benzetme ilgisi kuran kelime veya ektir. Teşbihte genellikle şu kelime ya da ekler benzetme edatı olarak kullanılır :
Âdeta, andırır, benzer, bigi, çü, çün, gibi, gûnâ, gûne, gûyâ, gûyiyâ, kimi, mânend, meğerki misal, misillü, misl, nitekü, nitekim sanki sıfat (gül- sıfat), tek, tıpkı, -asa, -vâr, -veş vb.
Aşağıdaki örnekte benzetme ögelerini topluca görebilmekteyiz.
Şair, kendisini etkileyen bir olay veya varlık karşısında heyecanlanır, bu heyecanını daha kuvvetli ve tesirli anlatabilmek için, o ruh hâlini okuyucuda daha iyi canlandırabilecek benzetmeler yapma yoluna gider ve bunun sonucunda da teşbih sanatı meydana gelmiş olur.
Teşbih sanatında en az iki, en fazla dört öğe bulunur. Öğeleri şunlardır :
1- Benzeyen (müşebbeh, teşbih edilen, benzetilen) : Birbirine benzetilen şeylerden nitelik bakımından güçsüz olanıdır.
2- Kendisine Benzetilen : Birbirlerine benzetilen şeylerden nitelik bakımından daha üstün ve güçlü olanıdır.
3- Benzetme Yönü : benzeyen ve kendisine benzetilen arasındaki ortak noktadır. Zaten benzetme bu ortak noktayı belirtmek için yapılır. (Ancak bu ortak nokta her zaman vurgulanarak zikredilmeyebilir.)
4- Benzetme Edatı : Benzeyen ve kendisine benzetilen arasında benzetme ilgisi kuran kelime veya ektir. Teşbihte genellikle şu kelime ya da ekler benzetme edatı olarak kullanılır :
Âdeta, andırır, benzer, bigi, çü, çün, gibi, gûnâ, gûne, gûyâ, gûyiyâ, kimi, mânend, meğerki misal, misillü, misl, nitekü, nitekim sanki sıfat (gül- sıfat), tek, tıpkı, -asa, -vâr, -veş vb.
Aşağıdaki örnekte benzetme ögelerini topluca görebilmekteyiz.
Durmuş zaman gibiydi geçmeyen zaman.
Yahya Kemal
Yahya Kemal
1- Benzeyen (benzetilen) : zaman
2- Kendisine benzetilen: durmuş saat
3- Benzetme yönü ( : durup geçmemek, ilerlememek, durmuş
4- Benzetme edatı: gibiydi
2- Kendisine benzetilen: durmuş saat
3- Benzetme yönü ( : durup geçmemek, ilerlememek, durmuş
4- Benzetme edatı: gibiydi
Ali aslan gibi cesurdur.
1- Benzeyen-benzetilen: Ali
2- Kendisine benzetilen: aslan
3- Benzetme yönü: cesaret
4- Benzetme edatı: gibi
2- Kendisine benzetilen: aslan
3- Benzetme yönü: cesaret
4- Benzetme edatı: gibi
İSTİARE (İĞRETİLEME)
ü
Teşbihin ana
öğelerinden sadece kendisine benzeyen ya da kendisine benzetilenle yapılan
teşbihe istiare denir. Kendisine benzetilenle yapılana "açık istiare"
kendisine benzeyenle yapılana "kapalı istiare" denir.
İstiare
Açık
İstiare
Kapalı İstiare
Benzeyen-Yok
Benzeyen-Var
Benzetilen-Var
Benzetilen-Yok
ü
Bir ihlal uğruna Rab
ne güneşler batırıyor.
K.Benzetilen
ü
Uludağ etekleri al
ipekten bu akşam.
ü
Karadutum, çatal
karam, çingenem
ü
Nar tanem, nur tanem,
bir tanem
ü
Varsın rüzgâr
bahçelerde gezsin
ü
Ay zeytin ağaçlarından
yere damlıyordu.
TEŞHİS (KİŞİLEŞTİRME)
SANATI
ü
Cansız varlıklarla ve
insan dışındaki canlılara insan özellikleri vermeye teşhis sanatı denir.
Onun ölümüne gökyüzü
ağladı.
İçmiş gibi
geceyi bir yudumda,
Göğün mağrur
bakışlı bulutları.
Ay suda
bestelerken en güzel şarkısını
Küreklerim de suya en derin şiiri yazdı.
EDEBİYATDA
İLKLER
|
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.